Hafta sonu güneşli geçerken paşamı parka götürmeye karar verdim. Minik canavarım artık daha sağlam adımlar atıyor ve oyuncaklardan çok koşmakla ilgileniyordu. Geçen bir saatte peşinde koşmaktan helak olmuştum. Elinde bir uçakla, bir metre önümde koşan yaramaz karşısında duran bir çift erkek ayağına sarılınca gülümsememi engelleyemedim. Onu yakaladığımda utanarak bakışlarımı kaldırmaya başladım. Aniden vücudumu saran ürpertiye engel olamazken cümle kurmaya başlamıştım.
-Tahir, gel oğlum! Özür dilerim, yürümeyi yeni öğreniyor da.
-Dilemelisin!
Göz göze geldiğimizde karanlık kuyuları andıran gözleri ile beni süzüyordu. Yavaşça eğilerek Tahir'in önünde diz çöktü. Oğlum uzun boyu, zeytin gözleri ve yanağında gamzesi ile onun küçük bir kopyası olarak karşısında duruyordu. Bütün yüzünü inceliyordu. Gözlerinde daha önce görmediğim derin bir anlam vardı.
-Bunu yapmış olamazsın!
-Bizi nasıl buldun?
-Zor oldu.
Bana bakmadan sarf ettiği sözlerden sonra Tahir'i göğsüne bastırdı ve saçlarını koklamaya başladı.
Tahir'in huzursuzlanmaya başladığını fark ettiğinde gözlerini elindeki uçağa çevirdi.
-Biliyor musun, benim de jetim var.
Oğlum duyduğu söz ile meraklı gözlerini ona çevirdi.
-Benim ki Yeşil!
-Benim ki beyaz, görmek ister misin?
Oğlumun kafasını sallaması ile onu kucağına alıp kalktığında onun heybetini, yakışıklılığını etrafına yaydığı sıcaklığı unuttuğumu fark ettim. Tahir kucağında döndüğünde oğlum şaşırarak bir ona bir bana bakıyordu. Ellerimi uzatırken ne yapacağımı bilemiyordum. Çok özlemiştim, içimde ince bir sızı kendini göstermeye başladı. Oğlum kucağıma geldiğinde kafasını boynuma gömdü. Ona sımsıkı sarılırken gözlerimi ondan ayırmadım.
-Kaç yaşında?
-Bir.
Kafasından hesabı yapmış olmalıydı.
-Beni aramalıydın.
-Balayındayken mi?
Susma sırası tekrar ondaydı.
-Eve gitmemiz gerekiyor, uyku saati geldi.
Arkamı dönüp yürümeye başladım. Tabi ki bizimle geldi. O salona geçerken Tahir'in karnını doyurdum ve odama götürdüm. Paşamı uyuturken bundan sonra ne olacağını merak ettim. Yıllardır yarattığı kasırgada savruluyordum ve en sevdiklerim de benimle birlikte helak oluyordu. Bir kez daha rüzgarına kapılmamaya karar verdim. Ani bir kararla çekmecemde duran yüzük kutusunu aldım ve içinde duran üç taşı incelemeden parmağıma taktım. Salona döndüğümde pencerenin önünde durmuş sokağı inceliyordu.
Geldiğimi fark ettiğinde bana döndü ve beni baştan aşağı süzerken gözleri parmağımda kaldı. Çenesinde bir kas atarken elimi yakaladı.
-Nereden çıktı bu? Az önce yoktu.
-Tahir'in yüzünü çizebiliyor. Her zaman takamıyorum.
-Evli değilsin.
-Nişanlıyım.
-Kiminle!
-Seni ilgilendirmez.
-İntikam mı alıyorsun Derin?
-Öyle bir niyetim olsa yıllardır senden kaçmaz önünde yapardım ne yapacaksam.
Aniden dudaklarıma kapandığında gözlerimi kapatıp o eşsiz kokusunu içime çektim. İçimde oluşan sızı kalbimi patlatmak üzereyken kendimi geri çektim. Bana hiç iyi şeyler hatırlatmıyordu.
-Yapma!
-Neden, yüzük yüzünden mi? Ben senin aksine sembolik şeylere takılmıyorum.
Hayretler içerisinde ona bakıyordum.
-İkimizden konuşmak için geç kaldık. Neden buradasın?
-Senin için geldim fakat önceliklerim değişti.
Oğlumu kast ettiğini biliyordum.
-Bizi nasıl buldun?
-İyi saklanmıştın, bravo. Seni bu kadar iyi saklayabilecek olan iki kişi tanıyorum ve iyi ki en yakın arkadaşlarımın eşleri. Yoksa şu an yaşamıyorlardı.
-Tahir, yaşandı bitti ve ben kendime yeni bir sayfa açtım. Temiz bir sayfa. Bizi hiç bulmadığını var say.
-O dediğin zor güzelim. Hazırlanın gidiyoruz.
-Sen ne dediğinin farkında mısın? Bizim burada bir düzenimiz var. Canının istediği gibi beni sürükleyemezsin artık.
-Öyle mi dersin?
-Evet!
-Derin benimle uğraşamazsın. Tek celsede oğlumu alırım elinden. Ya kendi isteğinle gelirsin ya da geç olur ama güç olmaz benim için.
Gözlerimden yaşlar akarken koltuğa çöktüm.
Kapıdan çıkarken bana döndü.
-O yüzüğü de çıkar sahibine ver! Akşam 7'de hazır olun.
Cevap vermedim, devam etti.
-Kaçmaya kalkmak gibi bir aptallık edersen ilk seçeneğe geri döneriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDAM (Tamamlandı)
FanfictionUzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreğine dokunmadan gözlerinde dalıp dalıp gitmeden şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi...