Bölüm 9

106K 4.9K 101
                                    


Büyük bir kesiğin birkaç dakika sonra kanamasının durması gibi bu sözü bana hiçbir şey hissettirmedi. Acı içimde dinmeyen bir ağrı gibi büyürken arkamı döndüm ve salona girdim.

Organizasyonun başlayacağının haberi gelir gelmez kalabalık içeriye girmeye başladı. Sahneye çıktığımda olanları aklımdan silmiş, yaptığım işe yoğunlaşmıştım.

Planlarımıza göre sembolik bir rakamı ilk önce biz bağışlayacaktık, sonrasında elimizdeki sandık salonu dolaşacaktı. Aklıma gelen fikirle benimle birlikte sunuculuk yapan Ozan'ın bağışını yapmasını bekledim. Ozan bağışladığı miktarı söyleyip sembolik kartını sandığa atarken yüzümde umursamaz bir gülüş vardı.

Sıra bana geldiğinde kartın üzerine yazdığım rakamı görünce içime dolan tatmin duygusunu engelleyemedim.

-Hayatım boyunca kazandığım en kolay paraydı. İyi bir amaç için kullanılması içimi rahatlatıyor. 250.000 TL bağışlıyorum.

Salondan bir uğultu yükselirken Tahir'in hışımla ayağa kalkarak salonu terk ettiğini gördüm.

Ozan espriyi patlatmadan edemedi.

-Piyango çıktı galiba Derin. Ama unutma kumarda kazanan aşkta kaybeder.

Bir kahkaha atarken Ozan'a döndüm.

-Ben de o yüzden bağışlıyorum Ozan.

Salondan bir kahkaha tufanı yükselirken geceye devam ettik. Eve dönerken olanları düşünmeye halim kalmamıştı.

Yatağıma uzandığımda içimde büyüyen karanlık beni korkuttu. Nişanlısı içerideyken bir an onunla gitmeye çok yaklaşmıştım. Bu gece beni nişanlısından çok istemişti. Kızgınlıkla yan tarafıma dönerken bu adi adamla bir şeyler yaşamayı düşünebildiğim için kendimden utanıyordum. Artık onu düşünmeyi kendime yasakladım. Aklımdan çıkacaktı, sonsuza kadar.

Bu düşünce aklıma yer etmişken işime dört elle sarıldım. Geri sayım başlamıştı. İlk kafilenin girişine on gün vardı. O sabah rutin operasyon toplantısına girdiğimizde Erdoğan Bey ve Ali Bey de olağanüstü bir heyecan vardı. Söz alan Erdoğan Bey oldu.

-Beklenmedik bir gelişme yaşandı. Merkez soğutma sistemi değişiminin üç gün içerisinde tamamlanmasını istiyor.

Ağzım açık kalırken Ali Bey söze girdi.

-Mümkün değil müdürüm, açılmak üzereyiz. Yetişemez!

-Yapacak bir şey yok Ali, kesin emir.

-Müdürüm çok fazla taşeron çalıştırırız maliyet çok yükselir.

-Onlar hesaplamayı yapmışlar, bütçeye dahil edilmiş.

Hiçbir yorum yapamazken bu işin içinde Tahir'in parmağı olduğunu biliyordum. Hepimiz için eziyet dolu hafta böylece başlamış oldu. İlk misafir saat 09:40 da giriş yaptığında kapıda düzenlenen karşılama organizasyonuna katılan tüm ekibin pestili çıkmıştı.

Yavaş yavaş oteli doldururken rutin hayatımıza dönmüştük. Gün boyu ayakta olmak beni yormuyordu. Aksine binlerce insanla tanışmaktan mutluydum. İnsanlarla iletişimde olmayı seviyordum. Öğle yemeklerinde bile restoranda geziyor, bir ihtiyaçları olup olmadığını soruyordum. Yaptığım şok anketler ile oluşan problemleri insanlar tesisten çıkmadan çözmek için elimden geleni yapıyordum çünkü insanlar çıkış yapıp ülkelerine döndükten sonra bir şeyler yapmak için çok geçti.

Organizasyonun üzerinden dört hafta geçmişti. Bir öğlen restoran kapısında bekleyip müşterilere hoş geldiniz derken restorana doğru yürüyen Tahir'i ve yanındaki merkez operasyon müdürleri Akın Bey ve Hasan Bey'i gördüm. Erdoğan Bey de arkadan onlara yetişmeye çalışıyordu.

Önüme geldiklerinde Akın Bey elini uzattı.

-Nasılsınız Derin Hanım?

-Teşekkür ederim Akın Bey, hoş geldiniz.

Aynı şekilde Hasan Bey ile tokalaştım.

Ona bakmayı reddediyordum. Hoş geldiniz demedim, elimi de uzatmadım. O sırada eteğime yapışan minik eller kurtarıcım oldu.

Birkaç gündür tesiste olan Rus bir ailenin en küçük üyesiydi İvan.

Küçük çocuğun önüne eğilmeden önce ortama mırıldandım.

-İzninizle.

Küçük çocuğu kucakladığım gibi restoranın içine girdim ve ailesinin masasına yöneldim.

Aile ile sohbet ederken İvan kucağımdaydı. Göz ucuyla onu izliyordum. Yanındaki ekiple büfeyi inceliyordu. Vücudundan karşı koyulamaz bir güç yayılıyordu. Yanındaki herkes el pençe divan durmuş, ağzından çıkacak bir sözü bekliyordu. Kafasını kaldırması ile göz göze geldik. Öfkeli olduğunu görebiliyordum ve tabi ki umursamadım.

Sonraki aylar bütün karşılaşmalarımız böyleydi. Beni her gördüğünde öfkesi artıyordu. Sanki suçlu olan benmişim gibi. Her ay bir gün mutlaka güvenlik kapıdan telefon alıyordum.

-Derin Hanım, Tahir Bey giriş yaptı.

Bütün personel diken üstündeydi. Patronun bu kadar işin içine girdiği görülmüş şey değildi. En kötü kısmı da raporlamaları ona da yapmak zorunda oluşumuzdu. Mutlaka her mail de onu bilgilendirmek zorundaydık. Onun adını yazmak bile bana zor geliyordu. Neden böyle yaptığını biliyordum, beni bezdirmeye çalışıyordu. Ama pes etmeyecektim.


SEVDAM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin