6.Bölümde Siyahla yani Savaşla tanışmıştık. Şimdide Maviyle tanışma zamanı... İyi okumalar. Yıldıza basmayı unutmayın, dostlar =))
Bizimle birlikte sınıf tamamlanmıştı. Gamze etrafta gelenlerle falan ilgileniyordu. Tüm evi göz taramasından geçirmeme rağmen Savaş’a rastlayamamak kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.
“Bekleme gelmez o” Berk sinir çıkan gözleriyle bana nazikçe bakmaya çalışıyordu. Ne dediğine anlam verememiştim, sessizce ona baktım. “Davet edilmediği yere gelecek hali yok herhalde” diyerek devam etti.
Aah, tabi ki de davet etmemişlerdi. “Ona baktığımı nereden çıkardın ki?” diye yalan attım.
“Onu kast ettiğimi anladığına göre!”
Hah, hep mars ediyorlar beni! Yüzümü çevirdim. Bir şey demeye gerek yoktu.
Berk bugün biraz daha mı kıskanç ve asabi? Yok, canım bana öyle geliyordur, diye teskin etmeye çalıştım kendimi ama görünen köy klavuz istemez diye de bir laf vardı. Gene bilmediğim ne dönüyordu?
Aslı; “Ya kızım senin bu halde olman canımı sıkmaya başladı. Bana laf atmanı tercihim yani.”
Aslıya dönüp gülümsedim. “Aslı, tatlım artık laf sokulacak bile bir halin kalmadı.”
Aslı’nın yüzü düştü. Of ya şu kıza azıcık iyi davransam. Ne olur ki yani!
“Of ya sana da bir şey demeye gelmiyor. Dostum için üzülüyorum ona bile izin vermiyorsun!”
Aslında kız haklı. Yani kızlara hep bir mesafeli durmuşumdur. Aslında dıştan yakınızda ben hep içten olarak erkeklere daha yakın olmuşumdur. Kızlar bana yakının uzağındalar. Bir nedeni yok aslında. Yani bazen bana çok ahmakça geliyorlar. Aslıyı, Burçin’i ve Gamze’yi seviyorum. Üçü de en yakın kız arkadaşlarım. Hatta dosttan öteler. Hayatımın çoğu döneminde hep elimden tutmuşlardır. Ama ne biliyim hayatıma çok karışmamalarını tercih ediyorum çoğu zaman. Dediğim gibi bir nedeni yok. Ama gene dediğim gibi kız haklı.
“Pardon Vermell. Şu sıralar moralim bozuk. Biliyorsun.”
Aslı’nın gözleri söylediğim sözler karşısında açıldı. Göz bebeği küçüldü. Ağzı aralandı. “Önemli değil. Yani ben sadece yanında olmak istiyorum. Eski günlerdeki gibi. Sınıf gibi. Biz gibi.”
“Biz yanında olmak istiyoruz tatlım. Bu sınıf zor günler için var unutma!” dedi Burçin.
Minnetle onlara baktım. Ve durumumu 2 kelimeye sığdırmaya çalıştım. Sığmadı ama içimden anlattım hepsini. Onlarda anladı. “Teşekkür ederim.” Gözlerim dolmuştu. Yaşlar yanağımı ıslatmasın diye kafamı evin içlerinde gezdirdim. Herkes, herkes’im buradaydı. Hala gözüm niye başkasını istiyordu? Buna aç gözlülük denirdi.
“Elindekilerle mutlu olmayı öğrenmelisin, Melek!”diye sızlandı köşede oturan Bilge Melek. Aylar önce de söylemişti aynı cümleyi. Sağ olsun Mert öğretmişti ona bunları.
Savaş hayatıma girdiğinde öğrendiği şey ise “Bunca zaman derdin tasan yokken mutluluğu teptin şimdi böyle, sert ve soğukla, savaşarak mutlu olmak zorundasın, Melek!” Her fırsatta bana bunları söylüyordu ve ben onu bir türlü susturamıyordum.
Hayatım her saniye zorlaşıyordu. Ben altından kalkmakta zorlanıyordum. Ama emindim daha da zorlaşacaktı. Çünkü bu yaşadıklarım hayatın önüme koyduğu başlangıç yemeğiydi.
Soğuk aperatifler.
Bunların sıcakları da gelecekti. İçim soğukla değil sıcakla kavrulurken mutluluğu ve huzuru arayacaktım. Bunu hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah mı? Mavi mi?
Teen FictionYürüdüğü yolda asfaltın siyahıyla göğün mavisi arasında kaldı, Melek. Siyah asfalta uzanıp mavi göğü izleyemeyeceğini öğrendiği vakit, seçim vaktiydi. Hep renkler arasında kalmış renksiz bir kız, rengini seçmeliydi. Peki ya, ...sevmek hangi renkti...