İhanet

101 3 2
                                    

 VİDEOYU KESİNLİKLE İZLEYİN.

Onun kollarındaydım. O kadar farklıydı ki. Ateş duysa ne yapardı bilmiyordum ama içimdeki ben zaten Ateş'e güvenmiyordu. Derin'e... Güveniyordu. Beni öldürmeye çalışmasına rağmen güveniyordu.

 Kollarımla daha çok sıktım bedenini. Mırıldandı, yorulmuştuk ve bu saat olmuş evde kimse yoktu. Yani geceden bahsediyorum. Elementler zor yorulurdu ama saatlerce seviştiklerinde yorulduklarını ispatlamıştık. Zaten 6 element vardı. Gülümsedim. Diğerlerine sırrımızı vermeye gerek yoktu.

 Kollarını belime dolayıp yüzünü boynuma gömdü.

 ''Ben acıktım.'' dediğinde kahkaha attım.

 ''Ben doyurdum sanıyordum.''

 Yüzüme bakıp o da kahkaha attı. Yataktan çıkıp pantolonunu giydi. Dudaklarımı ısırıp onun tişörtünü giyip giymeme konusunda karar vermeye çalıştım. Pes edip tişörtü üstüme geçirdim. Merdivenlerden inip beline sarıldım. Omzunu öperken kokusunu içime çektim. Yaşayarak öğrendiğim gerçek elementlerin duygularının çok yoğun olduğuydu. Ona doyamıyordum bu yüzden. Gülümseyip alnımı öptükten sonra buzdolabından bişeyler alıp ağzına tıkıştırdı.

 ''Tişörtüm yakışmış, sevgilim.'' Sevgilim? İçimdeki İrene deli dansı yapıyordu. Ona güzel sözler söylemek yerine ''Ağzın doluyken konuşma'' diyip güldüm. En azından ruhumu okuyabiliyordu. Alınmamıştı. Çikolatayı yerken onu izledim. Dudağının kenarındaki parça beni öldürebilirdi. Bana bakıp güldü. Tam eliyle silmeye hazırlanırken süper hızımla elini tutup aşağı indirdim ve dudaklarına yöneldim. Çarpan kapı sesiyle ayağı kalktım. Gelmiş olamazlardı değil mi diye düşündüm.

 Ateş'in şimdi öğrenmesini istemiyordum. 

 Ne yazık ki içeri girenler elementlerdi. Bakışları bir benim bir Derin'in üzerinde dolaşıyordu. 

 ''Siz?'' Toprak sessizliği bozmuştu. 

 Durum aslında gayet açıktı. Yarı çıplak bir erkek ve onun tişörtünü giymiş bir kız. 

 Bakışlarımı Ateş'e yönelttiğimde tek hissettiğim nefretti. Onun böyle uzaklaşmasını istemiyordum. Işık hızında kapıyı çarpıp geceye karıştı. 

 ''Nasıl yani? Sen Derin'den nefret ederdin İrene. Seni öldürmeye çalıştı diye neler yapıyordun hatırlasana. Nasıl bu konuma geldiniz?''. Su'yun sorusunu Derin cevapladı.

 ''O benden hiçbir zaman nefret etmedi. Kızdı ama nefret etmedi.''

 Rüzgar bu durumda sessiz kalmayı tercih etti. Derin'in omzuna yavaşça güven verici vurduktan sonra Su ve Toprakla yukarı çıktı. Derin'e baktığımda bana gülümsedi. Ruhumda olan değişiklilikle suratına baktım. İşte bunu Ateş yapamıyordu. Derin gibi sevgisini göremiyordum. Elimi kalbinin üstüne yerleştirip atışını hissettim. Eğilim elimin durduğu yeri öptüm. Yüzüme şaşırmış bir biçimde bakıyordu. Kafamı kaldırıp ellerini ellerimin arasına hapsettim. Yapıcağım şeyler içgüdüye dayalıydı. Ne olucağını bilmiyordum. Ruhumu özgür bırakıp onun içine akmasına izin verdim. Titriyordu.

 Gözlerimizi aynı anda açıp birbirimize baktık. Artık onunla ilgili duygularımı biliyordu. Biraz önce ona hayatı boyunca bir daha göremeyeceği birşey göstermiştim.

 Çok geçmeden bacaklarımı beline dolayıp boynumu öpmeye başladı. Odama doğru çıkarken ne yapıcağımı bilemiyordum. Yorgunluğumuz bile bu kadar az sürüyordu.

 Sabah uyandığımda suçluluk duygusu tüm bedemi kaplamıştı. Yavaşca yerimden kalktım. Derin'i uyandırmak istemiyordum. Çok yorucu bir gün olucaktı. Elimden kaçan kızı bulmam lazımdı ve Ateş'le konuşmam gerekti. 

 Aşağı indiğimde kahvaltı yapıyorlardı. Beni daha fark etmemişlerdi. Mutlulardı ve bu mutluluğu bozmamak için merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Gözümden bir damla yaş düştü. Onları çok üzmüş müydüm? Ama Ateş'le o kadar ileri gitmemiştik ve Ateş beni böylesine sevmiyordu. Odama girdiğide Derin hala uyuyordu. Onu uyandırmadan dolaptan kıyafetlerimi alıp giymeye başladım. Kapıdan çıkarsam beni görüp huzurları bozulucaktı. Kahkaha sesleri yükselirken pencereyi açıp aşağı atladım. Gülümsedim. Kendi evimden bir yabancı olarak ayrılıyordum.

 Çıkışa doğru ilerleyip bahçe kapısının üstünden atladım. Çok ses çıkartıyordu açarken. Sabahın ilk ışıklarında yürümeye başladım. Sonra koşmaya. Ruhum bana ağır geliyordu sanki. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Dışarıdan insanlar bana bakıyordu, hissediyordum. O kadar çok koşmama rağmen yorulmamıştım. Sonunda durduğumda geldiğim yere baktım. İçimden bir ses dikkatli olmam gerektiğini söylüyordu.

 Ses geldiğinde duvara doğru sindim. Gücü aktif hale getirmek istemediğim için ruhuda çağırmadım. Seslere dikkat kesildim.

 ''İrene seni neden öldürmedi ki? Bizden birinin başını nasıl kopardığını gördüm ve tabi yaktığını da.''

''Yardım ediceğimi söyledim. Beni kaçırdığına çok sinirlenmiş olmalı.''

 ''İrene çok kötü biri sevgilim. Onun elinde kalmamalıydın. Tecrübe sahibiyim.'' Görünmek istemediğim için onları da göremiyordum. Kimdi o?

 Son kararımla ruhu çağırıp görünmez hale geldim. 

 Karşılarına çıktığımda kalbimden vurulmuş gibi hissettim. En yakınımdaki insan beni vurmuştu. Gücü dışarı çıkartıp göğsüne doğru 5 elementi gönderdim.

 Açıklamasını bile dinlemeden ölmesini istiyordum.

İreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin