Mor En Güzel Renktir

105 5 2
                                    

''Yeni okul yılınızda başarılar çocuklar.''

 Saçmalıktı. Uğraşmam gereken vampirler, büyücüler elementler varken birde okulla uğraşıcaktım. Benimle beraber diğer elementlerde yazılmıştı. Dikkat çekmemek için yapıyorlardı.

 Dışardan bakınca ergen gibi dursalar da tehlikeliydiler. Çok tehlikeli.

 Bana gelince...

 Hala kendimi kontrol edemiyordum. Okulda yangın çıkarabilir, musluğu açarken su bastırabilir, nefes alıyım derken sınıftakileri nefessiz bırabilirdim. Acemiydim. Daha 18 yaşıma yeni girmiştim.

 Rüzgar gelip sınıflarımızı söyledi. Su ile aynı sınıftaydım.

 Onlardan uzaklaşıp bahçeye çıktım. Kalabalıktı. Boş boş etrafıma baktım. Ruhuma işlenen dalgayla yerimde durdum. Biri beni izliyordu. Dalgaların yönünü hissedip o tarafa döndüm. Bana bakan çocuk ilk başta şaşırsada gülümseyip başını yere eğdi. Bahçenin ortasından düşünceli bir biçimde yürüyordum. Hala yastaydım. Omzuma çarpan omuzla inledim. Sağıma döndüğümde sarışın bir kızla karşılaştım.

 ''Hey patlıcan kafa, önüne baksan iyi olur.'' 

 Sen? BANA? PATLICAN KAFA?

 Sakin ol İrene dedim kendime. Sakin ol. 

 ''Baksana. Bir de pısırık. Hahahaha. Pısırık metalci patlıcan kafa.'' dediğinde bedenim öfkeyi kaldıramadı. Kızı saçından tuttuğum gibi bahçenin bir köşesine sürükledim. Kimse müdahele edemiyordu. Saçma kuralları vardı bu okulun sanırım.

 Bağırıyordu ama benim bırakmaya niyetim yoktu. Saçını bırakıp bedenini dikleştirdim. Boğazına yapıştım. Kolumu saran ateşle irkildim.

 ''Durmalısın artık!''

 Ona dik dik baktım. Güç  bedenime geri girerken kızın boğazını saran ellerim gevşedi. 

 Ateş bana korkulu gözlerle bakıyordu. Kız yanımızdan korkarak uzaklaşırken Ateş benden bikaç adım uzakta duruyordu.

 ''İrene gücün dışarı çıkarken gözlerin değişiyor. Saçlarınla aynı renk. Sen yüzyıllar boyunca değişmişsin. Bu neredeyse imkansız.''

 Ona ne diyorsun lan bakışlarımı attım. 

 ''Kehanette İrene'nin asırlar sonunda gücü tüm dünyaya yetecek deniliyordu. Gözleri saçları kadar koyu, teni bulutlardan daha beyaz. İrene değişiyorsun.''

 ''Ateş ne kehaneti?'' dediğimde kolumdan tutup okulun terasına çıkardı.

 ''Bizi görünmez kıl İrene. Kaybedicek vaktimiz yok.'' Ruh'u çağırdım. Kanat sesleri yükselirken Ateş'in suratına baktım. Belimden tuttuğu gibi havalanmaya başladık.

Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir yerdeydim. Buraya hiç gelmemiştim. Genç bir kız bizi selamlayıp içeri davet etti.

 ''İçeri gir, tüm zamanların en güçlü kadını İrene.''

 Beni nereden tanıyorlardı. Gayet modern bir yerdi. Burada neden olduğumuzu anlayamamıştım. Kız cadı olabilirdi. Ruhunu okuyamamıştım.

 ''Kehanet. Geliceğinizi biliyordum.'' 

 Bir kadının bir de Ateş'in suratına baktım. Ateş gerçekten ateş saçıyordu. 

 ''Değişti. Kehanet gerçekleşti. Ama daha çok erken cadı. O kendini daha kontrol edemiyorken böyle bir gücü nasıl kontrol edebilir. Hele ki onca insanın içinde?''

 Cadı dönüp bana baktı. Cadıya benzemiyordu. Ne biliyim filmlerde bunlar farklı olmaz mıydı?

 ''Onu insan içine çıkarırken ne düşünüyordunuz? Daha yeni doğdu. Bu en az yeni doğmuş vampiri bağdat caddesine atmak gibi berbat bişey. ''

 Cadı elini yüzüme koydu. Dudakları alnıma değerken irkildim.

 ''Dikkat çekmememiz lazım cadı. Hem ablası hem kendisi ortadan silinemez.''

 ''Ablana olanlar için üzgünüm kızım.'' Ruhum ondan asırca büyük olsa da bana kızım diyordu. Bu hoşuma gitmişti.

 ''Ateş. Dışarı çık ve bizi yalnız bırak.''

Ateş'ten

Ne yapıcaktı İrene'ye. O cadıya tam anlamıyla güvenemiyordum. İrene ve Derin gibi ruhta okuyamıyordum. 

 Kapının kenarına çöktüm. İrene artık daha da çok güçlüydü. Onu kontrol edebilicek kimse yoktu. Her ne kadar gücü dışarı çıkarınca mor saçları ve mor gözleri hayatınızda görüceğiniz en büyüleyici şey olsa da gücü korkutucuydu. 

 Kehanet...

Tek bir hamleyle koca bir şehri yok edebilir. En yenilmez sizi bile parmağını oynatması takdirde sonsuza yollayabilir. İnsanların ruhlarını parçalayabilir. Ölseler bile diğer dünyada huzuru bulamazlar. İnsanların enerjisiyle beslenebilir. Dünyayı tek başına yok edebilicek kadın... İrene.

Bunları düşünürken dışarı İrene çıktı. Mor saçları ve mor gözleriyle. Korkarak içeri girdim. Cadı yatakta hareketsiz olarak yatıyordu.

 Dışarı çıkarak İreneyi aradım. Yoktu, kaybolmuştu. İçeri geri dönüp cadıya baktığımda cadı ayaklandı ama sanki...

 Korktuğum başıma gelmişti. İrene insanların duygularıyla, düşünceleriyle, hayat enerjileriyle besleniyordu.

İreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin