Bilgisayarımın bozulmasından ötürü bir süreliğine yazamadım. Her gün 2-3 bölüm atardım normalde. Yeniden yazmaya başladım. Umarım beğenirsiniz. Ateş ya da Derin sizi yanıltmasın. İrene'nin hayatına giricek kişi çok daha farklı biri. Bir insan ve bütün element, vampir, cadı olaylarında İrene'nin yanında olacak. İrene ise ona kaybetmekten korktuğu insan yönüyle bağlanacak.
Öldürme duygum öylesine beni etkisi altına aldı ki. Ellerimi birbirine sürtüp içimdeki tüm güçü çağırdım. Onlar bile öylesine sinirliydiler ki. Ruh benliğime sığmıyor gibiydi, su ise kendini tutamıyordu sanki, toprağın her zamanki sakinliğinden eser yoktu. Kanatlarım sırtımdan çıkarak öfkeli bir biçimde havayı dövmeye başladı.
Gözlerim gözlerine odaklandı. Maviliikler içinde gidip geldim. Ona kıyacaktım. Onu kendi ateşiyle öldürecektim. Bana bunu yapmamalıydı.
Vücudumu saran ateşi görmezden geldim. O yapıyordu, biliyordum. Kendimi hiç böylesine kararlı görmemiştim. Kalbim o kadar üzüntüyü kaldıramam diyip kapılarını kapatmıştı bana. Sadece beynimle hareket ediyordum. Beynim ise öldür onu diyordu. Başka bişeyi düşünemiyordum. Verdiği tek komut.
Öldür onu! O bir sahtekar. Sana bunu yapmamalıydı!
Gözümden düşen tek damla yaşa aldırmadan topladığım tüm gücü titremesi geçmiş ellerimle göğüsüne gönderdim. Gözlerimi kapattım. Çarpan sesleri duyabiliyordum ama onlar gayet netti. Acı dolu bir çığlık kulaklarıma yayılırken kanatlarımla göğe yükseldim.
Ateş ile işimiz bitmişti. Bunu diğerlerine de açıklamam gerekiyordu.
Hayal kırıklığımla eve döndüm. Tabii güven kırıklığımla da. Bütün bu olanları anlayamıyordum. Hayatımın bu kadar çabuk değişmesini kendi bedenim kaldıramıyordu. Evin alanına girdiğimde kanatlarımın sırtıma girerkenki acısıyla yüzümü buruşturdum. Kanatlarımla işim bittiğinde bedenimi görünürleştiridim. Ruha teşekkür edip onu uğurladım.
Yorgun adımlarla kapıya yürüyüp zili çaldım. Evde birinin olmasını diliyordum. Kapıyı açıldığında kimin olduğuna bakmadan içeri girdim.
''Ne kadar güçlüsün İrene?''
Bu ses? Bu sesin sahibi?
Hızla arkamı dönüp yüzüne baktım. Nasıl olurdu? Ona sarf ettiğim güçle ben yorulmuştum ki onun ölmesi gerekiyordu.
''Aptal bir kızıl vampirdi. Ne derler? Yattığı yerde huzur bulsun?''. Kahkaha atmaya başladı. Kahkası ölümcüldü. Demek ki onu değil, salak vampiri öldürmüştüm. Şimdi ise sineği öldürecek güce sahip değildim.
Ölmek istedim. Ateş beni öldürsün istedim. Suratına son bir kez baktım. Buz gibi olan gözlerini gözlerimle buluşturdum. Daha 18 yaşımdaydım ben! Bunları yaşamak istemiyordum. Sırf içimdeki kaltak İrene yüzünden böyle olmak istemiyordum. Vampirlerle savaşmak istemiyordum. Ablamı geri istiyordum. Annemi ve babamı geri istiyordum.
''Ateş neden yaptın? Neden vampirlerden yanasın? Neden biz değil?''
''Aptalsın İrene. Hepiniz öleceksiniz ve bende bu yüzden vampirlerle anlaşma yaptım. Sizin gibi aptal değilim. Ölmek istemiyorum.''
''Ateş ne kadar güçlüyüz görmüyor musun?''
''Bir arena dolusu vampirlerle hangi biriniz baş edebilirsiniz? Daha doğrusu nasıl baş edebilirsin? Onları bulabileceğini sanmıyorum.'' diyip güldü.
''NE? NASIL ONLARI BULAMAM?!!''
Yanılmıştım. Güçsüz değildim. Sadecem duygularım karışmıştı. Hala onu öldüremeyeceğimi sanıyorsa yanılıyordu.
''Öldürmüş olabilirim. Saklamış olabilirim. O salak sevgilin de dahil. Neyin kaldı İrene? Tek başına kimlerle savaşabilirsin?''
Gözlerim dolarken yaşlara geri dön emri verdim. Ağlamayacaktım.
Etrafımda bir kaos oluşturdum. Elementler bana saygıyla eğiliyordu. Elementler hakkında genelde içimdeki İrene'ye bırakıyordum Tamamen içgüdüseldi yani.
Ateş korkuyla çevresine bakındı. Odanın içi kararmıştı. Bana huzur veren karanlık onun her hücresine girip onu öldürüyordu. Gülümsedim.
''Arkadaşlarım nerede Ateş?''
''Söylemeyeceğim!''
''Sen bilirsin.'' diyip suyun rahatlatıcı etkisini onun vücuduna aktardım.
''AH! Bırak beni!'' demesine bile aldırış etmedim. İçimdeki kaltak İrene kahkaha atıyordu. Hakimiyeti tamamen ona bıraktım.
''Ben 18 yaşında bir genç kız değilim Ateş. Beni küçümsemekle yanlış yapıyorsun. Ne yani? Bir iki güç sergilemesiyle tamamen yenileceğimi mi?''
Dediklerime ben bile şaşırıyordum doğrusu. Şiddetle korkan Ateş'in üzerine yürüdüm. Ruhunu okuyordum. Görünürden anlamama gerek yoktu.
''İrene, demek gün yüzüne çıktın. Ruhunun doldurduğu bedendeki kız çok aptaldı çünkü. Diğerleri gibi. Benden yana ol. Dünyayı yönetelim.''
Ne konuşuyordu bunlar?
''İhanetinin bedeli çok acı olacak Ateş.'' dedikten sonra vücuduna buz gibi soğuk suyu gönderdim. Ateşi söndürmenin tek yolu sudur.
''Diğerleri nerede?''
''Sakladım.''
''NEREDE!'' Diye dürlerken acıyla suratıma baktı. Kötü yola girdin Ateş. Seninle geleceğimiz olabilirdi.
''Neden onları kendin bulmuyorsun İrene?''
''Doğru söylüyorsun. Bana yerlerini söylersen belki seni yaşatabilirim diye düşünmüştüm ama şansını kendi ellerinle teptin.'' dedikten sonra ağzımdan birkaç sözcük döküldü. Anlamlarını bilmiyordum. Kulağımı sağır eden çığlıklar yükseldikçe yükseliyordu. Kendimde değildim. Bu İrene'ydi. Ben İrene'ydim!
Durmasını istedim. Tüm kalbimle durmasını istedim. Ateş'in çığlıkları kulaklarımı sağır ediyordu. İçimdeki kaltak İrene durmuyordu. O kadar yorulmuştum ki. Artık daha da çok bağırıyordum. Benim de canım yanıyordu ama kaltak beni bırakmıyordu. O kaltak ben olduğum için bişey yapamıyordum.
Ateşin çığlıkları kesildiğinde benim çığlıklarım başladı. Herşey bittiğinde ağlamaya başladım. Yanında uyuduğum adamı öldürmüştüm. Belki de şu an yeni doğmuş bir bebeğin içini dolduruyordu. Öylece sessiz sedasız. Yanına yaklaşıp elini tuttum. Elimi ateş sarmadı. Hissetmiyordum.
O ölmüştü. Onu öldüren İrene'ydi. Onu öldüren bendim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İrene
Fiksi RemajaTarih kitaplarında bulamayacağınız gerçekler. İrene. Barışın sembolü. 5 elementin 5'inede hükmedebilen gelmiş geçmiş en güçlü kadın! Elementler, Vampirler, Cadılar ve diğerleri... Çok derinlere inen yüzyıllardır devam eden hikaye. İRENE!