_____❀_____
Kahverengi saçlı çocuk, bedenine sarılmış olan havlu sayesinde sıcak hissediyordu. Yanaklarındaki tatlı kızarıklık yok olmuştu çünkü hyunguyla yaşadığı ateşli dakikaların üzerinden bir süre geçmişti.
"Demek kucak dansı yapmayı öğrenmek istiyorsun?" diye sorarken yüzünde arsız bir gülümseme vardı. O sırada küçüğünün bedenini beyaz bir havluyla kuruluyordu. Duyduğu soruyla hemen kıkırdadı. "Evet, istiyorum!" Tavşan dişleri gözüküyordu.
"Hiç kendi başıma-" cümlesini tamamlayamamıştı çünkü Jungkook, işaret parmağını onun dolgun dudaklarına bastırmıştı. "Ama nasıl yapıldığını biliyorsun. Yani öğretebilirsin bana." Tekrar kıkırdadıktan sonra ıslak saçlarını elindeki havluyla kuruladı.
Yakınındaki ahşap dolaba doğru ilerledi, içinden büyük bir havlu aldı. "Kendini kurulaman gerek, hyung." dediğinde karşısındaki tatlı bir gülümseme sundu. "Teşekkür ederim güzelim ama bana kendi havlunu vermen gerek. Ailenin havlusunu kullanırsam kötü hissederim."
"Ama hala ıpıslağım!"
"Benim için önemli değil."
Ne söylediğini fark ettiğinde, Jungkook'un yanakları pembeleşmeye başladı. Hala genç ve masum olabilirdi fakat birkaç arsız sözü de bilmiyor değildi. "Her neyse, giyinmemiz gerek. Ailem eve gelmek üzeredir." Hyungunun elini yanağında hissettiğinde mırıldandı.
Yumuşak ve sevgi dolu bir şekilde okşuyordu pembe yanağı. Karşısındaki manzaradan çok hoşnuttu. Dayanamadı ve Jungkook'un burnuna küçük bir öpücük bıraktı. "Peki o zaman, gel. Giyinelim." Derin sesiyle konuştuğunda, su damlaları kaslı vücudundan akıp gidiyordu.
Gördüğü kaslar yüzünden sesli bir şekilde yutkundu Jungkook. Bakışlarını, banyonun zeminine çevirdi. Karşısında duran çocuğun, çekici vücudunu düşünmemeye çalışıyordu. "Hadi Kook. Ailenin geleceğini söyledin." dedikten sonra siyah saçlarını düzeltti.
Küçük ama hızlı olan adımlarla, Jungkook'un aydınlık odasına gittiler. İçeri girdikleri zaman Jimin, pencereye doğru adımladı. Batmakta olan güneşi izlerken huzurlu hissediyordu. Fakat huzurlu hissetmesine sebep olan tek şey güneş değildi. Asıl sebebini yanına çağırdı. "Jungkook? Buraya gel." Fısıldayarak söylediği şeyden sonra hemen yanına gelen bebeğine baktı. Kollarını açtı ve onu kuru saçlarından tutarak göğsüne yatırdı. Ayakta sarılıyorlardı şimdi.
Bedenleri ısınmaya başlamıştı. Yüzünün görünmediği düşüncesiyle rahat bir şekilde kızaran Jungkook, içinde bulunduğu durumdan memnundu. Hyungunun sarılması sayesinde huzurlu hissediyordu. Onun sarılışında birden fazla his gizliydi. Huzur, güven, sevgi gibi...
Dokunmak istediği kaslı karna götürdü elini. Jimin, Jungkook'un saçını öptüğü sırada küçüğü, onun kaslarına dokunmaya başlamıştı ve pişman değildi.
İkisi de bir şey söylemeden aynı pozisyonda kaldı. Sarılmaktan ve sessizlikten hoşlanıyorlardı. Sonrasında Jimin, çenesini Jungkook'un omzuna koydu. Öpmeye doyamadığı tene dudaklarını bastırdığında, kendi izlerini görmüştü. "Çok güzelsin, bebeğim." diye mırıldandı.
Bir sürü tatlı iltifatı sıraladığında, Jungkook gerçekten mutlu hissediyordu. Büyüğünün onu beğendiğini söylemesi sayesinde yeterli görüyordu kendini.
"Sen de güzelsin, hyung." Yanağına bırakılan öpücükle gülümsedi. "Teşekkür ederim, bir tanem." Dişlerini göstererek gülümsedi. "Sanırım artık bu senin lakabın, bir tanem."
Alt dudağını utangaçça ısırdığında cevap verdi. "Bana verdiğin lakapları seviyorum, hyung. Benim de sana bir tane bulmama izin ver." Dudaklarını büzerek sormuştu.
Jungkook'un yüz ifadesi sayesinde, kalbinin eridiğini sandı. Bu nasıl bir tatlılıktı böyle? Karşı koyamıyordu ona. Jungkook, Jimin'in zayıf noktasıydı.
"Bana hyung demeni seviyorum." diye açıkladığı sırada içten içe derin bir anlam aramaya başlamıştı bile. "Ama tabi ki, vereceğin lakaba hayır demem."
Yutkundu ve konuyu geçiştirmeye çalıştı. "Sanırım giyinsek iyi olur. " Sarıldığı bedenden yavaşça sıyrıldığı sırada, Jimin'in kapalı gözlerini fark etti. "Aynen, ailen gelmeden giyinelim." Uykusunun geldiğini anlamıştı. Kıkırdadı.
"Hyungcuğum uykulu gözüküyor. Yoksa erken yatmadın mı sen, huh?" Gardırobuna doğru adımladı. İçerisinden mavi bir süveter ve şort çıkardı. Jimin ise sorusuna cevap olarak sadece kafasını salladı.
'Uyuyamadım çünkü tüm gece aklımdan çıkmak bilmedin. '
O sırada Jungkook, mavi süveterini üzerine geçirmişti. Şortunu da giyindikten sonra arkasını döndü. Hyungu hala yarı çıplak bir şekilde pencerenin önünde duruyordu. Güneş ışıkları karnına vururken, gördüğü manzarayla sesli bir şekilde yutkundu. Ardından, aklını bir süredir meşgul eden o soruyu sordu.
"Hyung... Biz şimdi neyiz?"
"Olmamızı istediğin her şeyiz."
_____❀_____
sizce hikaye nasıl gidiyor?
sizi çok seviyorumm 💕