_____❀_____
Bedeninde terden oluşan hafif bir katman bulunan çocuk, omuzlarına kadar çekilen beyaz yorganın altında huzurla uyuyordu.
Yanında uzanmakta olan Jimin ise uyanıktı. Avuç içini çenesine yaslanmış bir biçimde karşısında uyuyan küçüğünü seyrediyordu. Birlikte yaşadıkları o güzel anlar aklına geldiğinde dudaklarında bir tebessüm belirdi. Sol elini Jungkook'un koluna götürdü ve narince okşadı.
"Mükemmeldin." Kendisini duyamayacağını bilse de ona doğru fısıldadı. Sevdiği çocuğu okşarken, Jungkook'un dudaklarına baktı. Birkaç saat önce emilmekten şişen dudaklarda hala dolgunluk vardı. Pembe, ince dudaklara baktığında ne kadar tatlı durduğunu düşündü.
Saniyeler sonra ise bu düşüncelerinin yerini, Jungkook'un ihtiyaç halindeyken söylediği kelimeler aldı. Sırıttı. Küçüğünün dedikleri aklından gitmek bilmiyordu. Kolunda duran elini çarşafın altına soktu ve bedenini okşamaya başladı. Sıra kalçasına geldiğinde, nazik bir şekilde güzel kalçaya dokundu.
"Mükemmel bir iş çıkardın, bebeğim." Üzerine doğru eğildi ve açıkta kalan köprücük kemiğine bir öpücük bıraktı. Şu an onu süzüyordu ve bu sefer şehvet, tutku gibi duygular hissetmiyordu. Parıldayan gözlerinde saf aşk vardı. Kahverengi tutamları okşarken hala tebessüm ediyordu.
"Hâlâ biraz suçlu hissediyorum, güzelim. Seninle aramızdaki ilişkiye bir isim vermeden beraber olduk... Kalbin kırılacak diye korkuyorum. Ağlamanı istemiyorum." Gözleri birdenbire dolduğunda hala uyumakta olan bedene baktı.
Acaba uyandığında ne tepki verecek?
Beni sevmeye devam edecek mi?
Sevişirken kötü müydüm?
Acaba zevk aldın mı?
İleride hem sevgilin hem de seni koruyacak olan kişi... Ben olabilir miyim?
Cevaplara ihtiyacım var.
Bakışlarındaki boşluk eşliğinde Jungkook'un odasının beyaz duvarlarını inceledi. Gözleri birdenbire sulanmıştı. Kendisini kötü hissediyordu, her ne kadar yaptıkları seks ona fazlasıyla zevk verse de, şu an kötü hissediyordu. Aklı şüpheyle doluydu.
Yanındaki bebeği uyandırmamak adına yavaşça hareketlendi. Üstünden sıyrılmış olan yorganı Jungkook'un çıplak vücuduna örtmenin ardından ayaklandı ve güneşin girmesine engel olan perdeleri araladı. Böylelikle odanın içerisi daha sıcak olacaktı ve küçüğü üşümeyecekti.
"Dışarıda çok güzel bir hava var, Kook. Ama hiçbir güzellik seninle boy ölçüşemez." Dolgun dudaklarındaki tebessüm onu izlediği sırada genişlemişti. Karışık saçlarıyla yatakta uyumayı sürdüren çocuk çok sevimli görünüyordu. Ancak eskisi kadar sevimli olmamasını sağlayan birkaç ize sahipti.
Boynu Jimin'in ona gece bahşettiği morluklarla doluydu.
Bu morlukları görmek, gururlanmasına neden oldu.
Çocuğu kendine ait yapmak istiyordu ve beyaz teni kaplayan mor renkteki izler, bu isteğin gerçekleşmeye başladığının kanıtlarından biriydi kuşkusuz. Ve ayrıca o böylesine güzel duruyorken, bakışlarını ondan çekemiyordu bir türlü. Geceye ait anılar, Jungkook'un inlemeleri; öpüşmeleri, tek vücut oluşları... Zihnini serbest bırakmıyordu. Zorlanıyordu. Eğer çok düşünürse tekrar sertleşebilirdi. O anda kendine gelmeye çalıştı biraz. Derin bir nefes aldı ve bebeğini izlerken yutkundu. Kahverengi saçlı çocuk, yatağında kıpırdanmaya başladığı sırada uykulu hâliyle kıpırdanıyordu. Üstündeki yorganı çekiştiriyordu ve bunun sayesinde çıplak, pürüzsüz bacakları ortaya çıkmıştı.
Mırıldanarak dudaklarını hareket ettirdiğinde yavaşça gözlerini araladı. Sanki Jimin'in pencerenin pervazında oturduğunu hissetmişti. Bakışları ilk olarak onun gözleriyle buluştuğunda duraksadı.
Birkaç saniyenin ardından pembe rengin yanaklarına hücum edeceğinin farkındaydı. Sonuçta dün gece onlar...
Sevişmişlerdi.
Jungkook'un deyimiyle, bebek yapmaya yarayan ve adının seks olduğunu deneyimleyerek öğrendiği aktiviteyi yapmışlardı.
Utangaçlık seviyesi gittikçe artıyordu. Uykudayken istemsizce üstünden attığı yorganın altına girdi bu sefer. Boynuna kadar çekti. Jimin, hiçbir şey demeden bebeğine bakıyordu. Sanki telepati yoluyla anlaşıyorlardı.
Daha fazla dayanamadı büyük olan. Ona doğru ilerlerken gülümsedi. Jungkook ise kıkırdadı. Yanına oturan, pembe yanağını okşayan erkeğin sevgiyle kendisine bakan gözlerini inceledi. Konuşmak istedi fakat dolgun dudaklar yanağına sürttüğünde, kendi pembeliklerini diliyle ıslattı.
"Jimin..." Kısık tonda çıkan sesi hafiften titremişti. Seslendiği kişi onu izlediği sırada dün gece dediğine gönderme yaptı. "Şey, yani... Babacığım?"
Bu hitabı yeniden duymak hoşuna gitmişti.
"Evet, prensesim?"
"Tekrar kucak danslarımı seninle paylaşabilir miyim?"
"Evet... Neden olmasın ki, babyboy?"
Gülümsedi yine.
İlk değildi ve kesinlikle asla son olarak kalmayacaktı.
_____❀_____
yıllar sonra kitabı yeniden yayınladım ve birçok kişinin yorumlarda bana neden yeni bölüm yok diye kızmış olduğuna rastladım. kitap bana ait değil, ben çeviriyorum. yazarı ise iki yıl gibi bir sürede yalnızca iki bölüm eklemiş. benim suçum değil anlayacağınız üzere.