_____❀_____
"Harika gidiyorsun,Jungkookie."Jimin gülümsedi ve küçüğünün saçını okşadı.Jungkook,biyoloji konusu hakkında bir ödev hazırlaması gerektiğini öğrendiğinde,hyungunun ona yardım edebileceğini düşünmüştü.Bu yüzden de tenefüste yanına çağırmıştı onu.
İkisi de yuvarlak olan masada birbirine gülümseyerek oturuyordu.Diğerleri ise onları uzaktan izliyordu."Ah hayır.Böyle yazmamalısın."Jimin,yanlış olan cümleyi işaret ettiğinde küçük olan onun yüzüne odaklandı.
Ona karşı hisleri olduğunun farkındaydı.Jungkook'a herkes iyi davranırdı ama Jimin'in yeri hep bir ayrı olmuştu.Ona karşı her zaman nazik ve arkadaş canlısıydı.Bazen Jungkook'un modu düşer ve suratını asardı.Öyle zamanlarda dahi onun yanında olur,konuşmasa bile sarılırdı.
Hyungunun yüzünü incelerken hayran dolu bakışlarını gönderiyordu.Jungkook'a göre o,tıpkı 'hayallerinin prens'ini andırıyordu.Ne zaman ihtiyacı olsa onu korumak için yanındaydı.
Ama hyungu onun hislerine karşılık veremezdi.
Jimin'e göre Jungkook,kendisini çok seven bir maknaeydi.Hep öyle kalmasını istiyordu fakat öpüşmüşlerdi.Bu yüzden bir bakıma üzülüyordu.
Jungkook'a göre ise mükemmel bir öpücüktü.Dudakları üzerinde hyungunun pembelerini hissetmek,alt dudağını emmek...Bu düşüncelerin hepsi aklında dolanırken sertçe yutkundu.Bir saattir birlikte olmalarına rağmen nasıl hala öpüşememişlerdi? Dudaklarını tekrar hissetmeye ihtiyacı vardı.
"Jungkookie? Merhaba? Orada mısın?"dedi ve ellerini salladı Jimin."Ah,sonunda buraya geri döndün."Gülümsedi."Ne hakkında düşünüyordun da sesimi bile duyamadın?"diye sorduktan sonra sağ elini Jungkook'un uyluğuna götürdü.Küçük olan,bu hareket yüzünden yutkundu ve başka bir tarafa bakmaya çalıştı.
"H-hiçbir ş-şey hakkında."diye yalan söyledi.
Düşüncelerinin tamamı hyungu ve paylaştıkları öpücük kapsıyordu.Aklına gelmesi sayesinde yanakları kızarmıştı.Jimin karşısındaki bu manzarayı gülümseyerek izliyordu.Onun utangaç hallerini seviyordu çünkü çok masum ve tatlı duruyordu.Boştaki elini Jungkook'un yumuşak saçlarına götürdü.Okşarken tekrar sordu.
"Sorun ne,Kook? Bir şey olduğunu biliyorum."
"H-hiç bir şey,hyung."Önüne döndü ve elleriyle oynadı.Jimin etrafındayken gergin hissediyordu.
"Yoksa...Tüm gece uyumayıp Overwatch mı oynadın?"diye sorduğunda Jungkook dünyadaki en tatlı kahkahayı duyduğunu düşündü.
"Belki..."Kötü hissetti.Hyunguna yalan söylemek istemezdi.
"Belki de ne demek oluyor?Jungkookie,sorun ne? Söyle bana."
"Jimin,bundan sanane?"dediğinde masadaki herkes ona baktı.Hyunguna daha önce hiç bu tarz bir şey söylememişti.
"J-Jungkook."Pembe saçlı şaşırdı."Sadece ne olduğunu öğrenmek istemiştim.Endişelenmiştim."Neden üstelediğini sakin bir tonda açıkladı.Jungkook gülümseyerek incinen hyunguna baktı."Benim için hep endişeleniyorsun,hyung."
"Farkındayım,bebeğim."
Duyduğu 'bebeğim' sözüyle yanakları pembeleşen çocuk uzaklara baktı.En ufak bir sözcükle bu hale gelebiliyorsa,Park Jimin'e karşı gerçekten hisleri vardı,öyle değil mi? Kendisine sordu fakat cevap alamadı.
"H-hyung,iyi hissetmiyorum.Beni eve götürebilir misin?"Sorduğu soruya Jimin hemen yanıt verdi."Tabi ki götürebilirim."Gülümsedikten sonra Jungkook'un mavi renkteki çantasına masadakileri tıktı.Sonra çantayı omzuna attı ve Taehyung'a döndü.
"Tarih öğretmenine,Kook'u eve bıraktığımı söyleyebilir misin Tae?"diye rica etti."Tabi!" ağzındaki yemekle cevap verdi Taehyung.
"Hadi gel,Jungkookie."Küçük olan,onu takip ettiğinde beraber koridorda yürümeye başladılar.Çok geçmeden çıkış kapısına gelmişlerdi.Dışarı çıkarken soğuk hava yüzlerine vurdu.
"Ah,gerçekten de soğukmuş.Giyin bunu,Kookie."Üzerindeki ceketi çıkardı ve küçüğüne uzattı.Onu umursadığını belli eden bir ifadeyle bakarken,maknae tatlı bir şekilde gülümsedi."Teşekkürler,hyung."
Üzerine ceketi geçirdikten sonra titreyen hyunguna baktı.Hava soğuk olduğunda hep aynısını yapıyordu.Jungkook,ceket giyinmeyi sevmezdi.Bunu bilen Jimin ise üşüse dahi üstündekini verirdi ona.
"H-hyung,sen üşümüyor musun?"
"Üşüyorum ama benim yerime sen hastalanırsan çok kötü hissederim."
Jungkook'un kalp atışları hızlandı ve dudaklarında bir tebessüm belirdi.Yanındaki bedenin sahibi,onu kesinlikle umursuyordu.Mutlulukla ceketi,zayıf vücuduna daha da sardı.Sarmasıyla birlikte erkeksi koku burnuna doldu.Bu kokuya aşinaydı.Hyungu traş olduktan sonra hep aynı losyonu kullanırdı."Hyung? Çok güzel kokuyorsun."diye fısıldadı ve onu duymamasını umdu.
"Gerçekten mi? Teşekkürler,babyboy."
Ona bakmasa da sırıttığını anlayabilmişti.Beni sevmiyorsa neden böyle lakaplar takıyor,diye düşündü Jungkook.
Yolun kalanında çok konuşmadılar.Ta ki evin kahverengi kapısının önüne gelene dek."Beni bıraktığın için teşekkürler,Jimin."diye utangaçça mırıldandı ve ceketi çıkarmaya çalıştı."Bekle,tavşancık.Bugünlüğüne ceketim sende kalabilir.Sana gerçekten yakışıyor,çok küçük olsa bile."İkisi de aynı anda kahkaha attı."Teşekkürler."
"Çantanı da alabilirsin."Mavi çantayı uzattığında,küçüğünün yanağındaki pembelikleri sezdi.Dayanamadı ve elini yanağına götürdü.
"Pembe sana bir ayrı yakışıyor."
Ne diyeceğini bilemeyen çocuk,mümkünmüşçesine daha da kızardı."H-hyung,teşekkür ederim."diye cevap verdiğinde yanağındaki el çenesine doğru gitti ve onu kendisine çekti."Bana ne yaptığını bilmiyorsun,Kook."Şehvet içeren bir tonda fısıldadı.
Jungkook'un nefes alışverişi hızlandığında,dudaklarındaki baskıyla gözlerini kapadı.Bunu bekliyordu işte.
Kollarını onun boynuna sardı ve bedenini yakınlaştırdı.Jimin öpücüğü derinleştirirken küçüğünün belini sıkı bir şekilde tutuyordu.
Nefesleri tükenene dek öpüşmeye devam ettiler.Geri çekilmek zorunda kaldıklarında,maknae yine utanarak önüne baktı.Jimin ise sırıtıyordu.Dolgun,pembe dudakları tekrar hissetmek istiyordu ama Jimin'in okula gitmesi gerekiyordu.
"Öpüşmemiz güzeldi.Tıpkı senin gibi..."
_____❀_____
sizi seviyorum 💕