_____❀_____
Sıcak sudan dolayı oluşan buhar, duşun camını kaplıyordu. Banyonun içindeki güzel koku, Jungkook'un duş jeli olan vanilyadan geliyordu.
Jeli vücuduna yaymaya çalışan çocuğun yanakları kıpkırmızıydı. Hyunguyla daha önce hiç banyo yapmamıştı. Bu bir ilkti. Bu yüzden gözleri kapalı bir şekilde kendini yıkamaya çalışıyordu. Bunu fark eden Jimin, küçüğünün karnını gıdıklamaya başladı.
"Yah! Gıdıklamayı kes- haha!" Büyüğünün güçlü elleri tarafından gıdıklanırken kahkaha atıyordu. "Ben mi gıdıklıyormuşum? Hiç de haberim yok." Anlamamazlıktan gelirken, bir yandan da karşısındaki manzarayı inceliyordu. Pembe dudaklarıyla kahkaha atan çocuk aşırı tatlıydı.
O sırada yere damlayan jele ayağıyla bastığında kaymak üzereydi ki hyungu belinden kavradı. İnce beli tutup kendine doğru çekti. "Beni tuttuğun için t-teşekkür ederim." diye fısıldadı ve kızarmış yanaklarını eğdi.
"Bana teşekkür etmene gerek yok, güzelim. Seni tutmaya bayılıyorum." Cümlesinin sonuna doğru sesini alçattığından Jungkook duyamamıştı. Çünkü suyun sesi söylediklerini bastırmıştı. Masumluktan uzak düşüncelerini dağıtmak için kafasını iki yana salladı. Jungkook'a beraber duş almak için söz vermişti. "Sırtını yıkamamı ister misin?"
Derin bir ses tonuyla sorduğunda çenesi, Jungkook'un sırtında duruyordu. Düzensiz nefesini boynunda hissederken, cevap verdi. "Evet! Çok iyi olur." Neşeli bir şekilde elindeki sabunu uzattı.
Elindeki sabunu kokladı Jimin. Vanilya ve tarçının karışımı olan sabun, tıpkı Jungkook gibi kokuyordu.
Jungkook arkasını döndüğü sırada, belindeki kollar sıkılaşmıştı. Nefes alışverişi hızlandı ve sakinleşmeye çabaladı.
Su, olayları daha iyi yapmıyordu. Jungkook'un sırtından akmakta olan damlalar, Jimin'i heyecanlandırırken küçüğü, duyduğu utançtan dolayı pembeliklerini ısırıyordu.
Sonrasında, belini saran kollar uzaklaştı. Arkasında bir yerde yerini aldığında, tekrar onu tutmasını diledi. Hyungunun onu kavraması sayesinde, çok farklı hissediyordu. Jimin'in tutuşu, güven veriyordu.
Elleri arasındaki kaygan sabunu hassas tenle buluşturdu. Sırtını köpürtürken karşısındakinin mükemmel tenine bakıyordu. Sanki Jungkook'un teni, onu daha da değerli kılan, altından bir katmandı. Ama Jimin'e göre onu altına benzetmek yanlıştı. Jungkook, hiçbir şeyle kıyaslanamazdı.
Porselen teni temizleme bahanesiyle, bir yandan da okşuyordu onu. Suyu köpüklü yerlere tuttu. Ardından, omzuna küçük öpücükler bırakmaya başladı. Öpücüklerinin arasında gülümsüyordu. Onu tatmak, mükemmel hissettiriyordu...
Sevdiği yüzü görebilmek için az önce öptüğü yere elini koydu ve ona dönmesini sağladı.
Park'ı gördüğünde, sesli bir biçimde yutkundu Jeon. Hyungu harika gözüküyordu. Siyah saçları karışmıştı. Dolgun pembe dudaklarından akıp giden sular, önce karın kaslarına uğruyor, sonrasında ise özel bölgesinden akıp gidiyordu. Bu manzaraya bakınca, yanaklarında kızarıklığın tonu daha da koyulaştı.
Parmaklarına bakmaya çalışarak sessiz bir şekilde itiraf etti. "K-kusursuz gözüküyorsun." Yumuşak tondaki sesi banyoda yankılandığında, raflarda duran mumlara baktı. Hyungunun hoşuna gitsin diye kokulu mumların hepsini yakmıştı. Odayı aydınlatan tek şey onlardı. Kısacası ortam çok romantikti.
"Gerçekten mi? Teşekkürler, bir tanem. Sen de öyle gözüküyorsun." Erkeksi sesiyle cevap verdiğinde, sol elini küçüğünün saçına götürdü. Yumuşak kahverengileri okşarken en başta gözlerine bakıyordu. Fakat su damlalarını takip ettiğinde, güzel dudaklarına odaklandı.
Jungkook fark etmişti bunu. İstemsizce pembeliklerini ısırdı.
Jimin de fark etmişti, Jungkook'un kırmızı yanaklarını...
Saçındaki elini yanaklarına doğru indirdi. Kızarıklıklarıyla öpücüklerini buluşturduktan sonra alınlarını birleştirdi. "Sana takma ad verdiğim için kusura bakma ama utandığında kızaran yanaklarını görmeyi çok seviyorum." Sıcak nefesleri birbirininkine karıştığında, ayakta durabilmek için Jimin'in beline götürdü elini. Hyungunun davranışları, bacaklarının titremesine sebep oluyordu.
Dudaklarının üzerinde hissettiği baskıyla, ağzında tuttuğu inlemeyi kaçırdı. Öpüşmeleri en başta masum bir şekilde başladıysa da ilerlediğinde tutku işin içine karışmıştı.
Jeon'un ince belini kavrayıp duvara dayadı. Öpücükleri git gide derinleşiyordu. Nefessiz kalana kadar devam ettiler. Ama Jimin henüz küçüğüne doyamamıştı. Dudaklarını beyaz boyna yöneltti. Köprücük kemiklerine sürttü dolgunluklarını. "Her zaman böyle mükemmel olmayı nasıl başarabiliyorsun?" diye fısıldadı.
Hyungunun iltifatını duyunca, yüzünde bir gülümseme oluştu. Vücudundan hoşlanmasını seviyordu ama korktuğu bir şey de vardı. 'Benim gibi hissetmiyorsa, ne yapacağım?' diyordu kendi kendine.
Bu düşüncelerinin aklını meşgul etmesine sonra izin verecekti. Şimdi hyungunu mutlu etmek istiyordu. O yüzden ellerini boynuna doladı ve kendine çekti. Dudaklarını istekli bir şekilde öpmeye devam etti, ta ki soluklanma ihtiyacı hissedene kadar.
Göğsü hızla inip kalkarken, aklına gelen soruyu sormaya karar verdi.
"Hyung?"
"Hm?"
"K-kucak dansının nasıl yapıldığını öğretebilir misin bana?"
_____❀_____
sakiniz, değil mi? :) :) :)