Korkmalıydım, öyle değil mi? Sürekli tetikte olmalıydım. Ya o adam birden karşıma çıkarsa? Ya bana kötü şeyler yaparsa? Evimin yerini öğrendiği için başka bir yere taşınmalıydım, hatta belki de şehrin öbür ucuna. Geceleri korkudan uyuyamamalıydım, bir gözüm hep açık olmalıydı.
Ama bunların hiçbiri olmadı. Nasıl oluyordu ben de anlamıyordum ama bu adamın tehditi beni hiç korkutmamıştı. Sanki sıradan bir hastaydı, olması gerektiği gibi onu tedavi etmiştim ve evine yollamıştım. Hissettiklerim bunun ötesine geçemiyordu. Korkmuyordum. Hem de hiç.
Öyle ki bıraktığı nota sadece birkaç saniyeliğine gözlerimi dikmiş, ardından kanlı bezlerle birlikte onu da çöpe atmıştım. Kısa bir duş almak kendime gelmeme yetmişti, sanki iki buçuk saatten daha fazla uyku uyumuş gibiydim.
Ama tabii ki de hayatıma hiç girmemiş gibi davranmayı tamamen beceremiyordum. En azından bilinç altımın en derinlerinde bunu hissediyordum. Mesela onu bulduğum sokağın önünden geçerken kendimi kanlı kumaşı ararken bulmuştum. Ya da aynı yoldan her geçişimde o sokağa bakarken. Yoldaki esmer insanlara daha fazla dikkat eder olmuştum. Sanırım onu aramayı ve bulmayı umuyordum. Her ne kadar kendimi onu hiç umursamadığıma inandırmış olsam da.
Birkaç hafta boyunca evde bulunduğum her an neden o kadar erken gittiğini merak ettim. Muhtemelen birine muhtaç olarak kalmak zoruna gitmişti, onda öyle bir tip vardı. Egosu fazla baskındı tehditlerine bakılırsa. Ama ya yarası açılırsa? Bir gün burada benim gözetimimde kalması onun için daha iyi olmaz mıydı? Üstelik o ayağa kalkmış, en iyi ihtimalle dolmuş durağına kadar yürümüştü. Fazla hareket etmemesi gerekiyordu.
Günler, hatta haftalar geçtikçe adamın bana bıraktığı notun zırvalıktan ibaret olduğu kesinleşti. Amacı sadece beni korkutmaktı, üstelik bunu başaramamıştı bile. Sadece kafama takılmıştı, bu da çok doğaldı. Ama onu düşünmek istemiyordum artık. Bu yüzden evin içinin dekorasyonunu değiştirdim, kendime okula gitmek için farklı yollar buldum. Her ne kadar o evime ya da yollara değil de beynime kazınmış olsa da bu yaptıklarımın da etkili olacağını umuyordum. Ne yazık ki onu gereğinden fazla düşünüyordum. Benim için sadece bir adamdan ibaretti, adını bile bilmiyordum. Ne olabilirdi? Emre? En sevdiğim isim Yiğit? Ya da babamın ismi, Ahmet? Ah, yakında beynim delinecekti.
Aklımı o adamdan uzaklaştırmanın tek yolu başka bir şeye yönelmekti. Ve şansıma, bu başka bir şey başka bir erkek oldu.
Bir gün labaratuvarda ders işliyorduk ve kapının açılmasıyla tüm dikkatler aynı insana kaydı. Uzun boylu, beyaz tenli, kumral saçlı bir çocuğa. Aslında aman aman bir yakışıklılığı yoktu ama nedense kalbimin çarpmasına neden oldu. Tam olarak hayallerimdeki ideal erkekti, onu şimdiye kadar nasıl olmuştu da görememiştim?
Artık sürekli karşıma çıkıyordu. Beni fark etmese bile onu izlemeyi seviyordum. Her görüşümde resmen kalbimin ritmi değişiyor, eğer yanımda biri olursa ona söylediğim şeyler anlamsızlaşıyordu. Tabii insanlar beni bu hale getiren şeyin ne olduğunun farkına varamadıklarından sadece tuhaf tuhaf bakmakla yetiniyorlardı. Bense içten içe onunla konuşmak için çırpınıyordum resmen.
Ne yapabilirdim ki? Utangaç biriydim, hiçbir zaman kafalarına esince erkeklerle konuşabilen kızlardan olmamıştım. Her zaman geri planda durmuştum, sadece erkekler de değil. Herkesten uzak olmak istiyordum. İnsanları kaybetmekten korktuğum için onlarla yakınlaşmamayı tercih ediyordum. Bu yüzden üniversitede doğru dürüst bir arkadaşım yoktu. Arkadaşlık tekliflerini genelde ders çalışma bahanesiyle geri çeviriyordum. İnsanlar da en fazla üçüncü teklife kadar sabredebiliyorlardı. Sonrasında onlar da boş veriyordu.
Ama bu çocukla kesinlikle konuşmak istiyordum. Bunu yapmam için korkunç anlarda gelen deli cesaretine ihtiyacım vardı.
Bir gün kampüste yürürken onu ve yanında kahkaha atan çocuğu görünce kalbimin işleyişi yine değişti. Kesinlikle konuşmak istiyordum. Onunla konuşmalıydım! En azından bir kere gözünün içine bakmalı, sesinin bana doğru gelişini hissetmeliydim. Ben ne ara bu hale gelmiştim?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz
RomanceBir kız. Sessiz, yalnız, yıpranmış. Tek amacı başarılı olmak. Ve bir adam. Ürkütücü, yaralı ve yabancı. Tek amacı hayatta kalmak. Bir yabancı, herkesten kaçmış yalnız bir kızın ruhuna dokunabilir mi?