Biriyle öpüşmek fazla ağır bir yüktü.
Rüzgar'la öpüştüğümde aslında onun dudaklarından birkaç damla sevgi ödünç almıştım ve bunu herhangi bir şekilde ona iade etmek zorundaydım. Ya hepsini iade edemezsem? Ya fazla edersem ve benden korkarsa? Bu ödünç alma olayı korkunç bir stresten ibaretti sadece. Bu stresi yaşayan sadece kalbimdi. Yükü taşıyan kalbimdi. Kalbimden bana kalanlar ise sadece acı dolu bakışlara sahip seyircilerdi.
"Ne düşünüyorsun?" diye fısıldadı sıcak nefesini enseme üfleyerek. Uyumak istediğimi söylemiştim ve o da yanıma yatmak istemişti. Hayır diyememiştim. Bir yanım demek istemişti ama... Bilemiyordum. Sahiden kafam o kadar karışıktı ki. Sonuç bir kolu belime sarılı, kendisine sırtımı döndüğüm bir Rüzgar'dı.
Belki cevap vermezsem uyuduğuma inanır diye gözlerimi yumdum ve tek kelime bile etmedim. "Melodi?"
Belimdeki kolu hareketlendi. Doğrulduğunu hissedebiliyordum, hafifçe çenemi tuttu ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Tatlı rüyalar, meleğim."
Koruyucu meleğin kurtarıcı meleği.
Yataktan kalktı ve ayaklarımın ucundaki pikeyi üzerime örttü. Bir süre odada oyalandığının farkındaydım; önce sandalyeye oturdu, sonra pencereyi açıp geri kapattı. Hatta bir ara dolabımla bile uğraştı. En sonunda gelip baş ucuma, yere oturdu. "Uyuyamıyorum." diye mırıldandı.
Bir süre odaya sessizlik hakim oldu, nefes alış verişini duymasam bir anda toz olup uçtuğunu zannedecektim. Orada öylece sessizce oturmuş, beni mi izliyordu?
Birden alnımda hissettiğim dudaklarıyla irkilmemek için tuttum kendimi ama tamamen hazırlıksız yakalanmıştım. Uyumadığımı anlamamıştı, değil mi?
Bir süre sonra ayaklandığını fark ettim, ardından kapı sesini duydum ve beni odada tek bıraktığını anladım. Gözlerimi yavaşça araladım ve etrafa bakındım, sahiden de gitmişti. Ben de sırt üstü dönüp tavanı izlemeye koyuldum. Kalbim hala deli gibi atıyordu, bu ne zamana kadar böyle devam edecekti? Ah, bu gece nasıl uyuyacaktım ben?
Her ne kadar aksini düşünsem de o gece kolayca uykuya daldım.
Uyandığımda yine belime sarılı bir kol vardı. Demek yanıma geri gelmişti gece. O zaman neden erken kalkmıştı ki yanımdan? Sonuçta her ne kadar istemesem de, istemediğimin on katı istiyordum. Her şey çok farklı geliyordu artık bana. Sanki dünyaya hiç bakmadığım bir pencereden bakıyordum artık ve bu pencereyi öbüründen daha çok sevmiştim.
Bu pencereye geçmemi sağlayan Rüzgar'dı; ama bunu bana sarılarak ya da beni öperek başarmamıştı. Beni kendine aşık etmiş ve ardından başkalaştırmıştı. Ben de artık duygularımı kabullenebiliyordum.
Ona olan duygularımı kabullenmek fazla tuhaftı açıkçası.
Onu uyandırmamaya çalışarak kolunu yavaşça kaldırdım ama o buna izin vermedi ve daha da sıkı sardı kolunu belime. Şaşkınlıkla ona döndüğümde gülümseyen yüzüyle karşılaştım. "Günaydın, Melodi."
"Günaydın." dedim, yeni uyandığımdan dolayı kısık çıkan sesimle.
Gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı ve yüzünü yüzüme yakınlaştırmaya başladı.
Benim için zaman dururken dudakları tıpkı dün akşamki gibi benimkikeri buldu ve bu defa çok daha büyük bir tutkuyla beni öpmeye koyuldu. Elimden geldiğince ona karşılık vermeye çalıştığımdan, ve muhtemelen beceremediğimden, kıkırdayarak geri çekildi ve zaman tekrar akmaya devam etti. Ama o kısacık anda ne yaşadığımdan haberi bile yoktu, o böyle şeylere alışmış olabilirdi ama benim öyle bir durumum yoktu. İçimde gezegenler çarpışıyormuş gibi bir his uyandırıyordu ve bu gezegenlerin çarpışma olayını sevmiştim. Özellikle de buna Rüzgar sebep olduğundan çok daha fazla sevmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz
RomansaBir kız. Sessiz, yalnız, yıpranmış. Tek amacı başarılı olmak. Ve bir adam. Ürkütücü, yaralı ve yabancı. Tek amacı hayatta kalmak. Bir yabancı, herkesten kaçmış yalnız bir kızın ruhuna dokunabilir mi?