Bir hafta Ulaş’la görüşememiştim. En son balıkçıya gitmiştik o kadar. Bir hafta işleri baya yoğundu sadece telefonda konuşabilmiştik. Ne zaman Ulaş’la konuşsam Deniz’in garip bakışlarına maruz kalıyordum. Yine mekandaydık. Ulaş’la telefonda konuşmam bitince masaya döndüm. Masada Deniz ve grubu, Tülü, Murat, Üçlük ve Doruk vardı. Ha bir de Doruk’un kız arkadaşı. Sevgili değil, arkadaş. Geçen ki kız değil başka bir kızdı. Ama kız erken kalktı. Doruk onu evine falan bırakmamıştı. Deniz’ler tekrar sahneye çıktığında Üçlük masaya bir kız getirmişti. O saatten sonra Üçlük çevrimdışıydı.
Tabi bu bir hafta süresince Doruk’u da ilk defa görüyordum. Tülü ve Murat içki almaya gitti. Üçlük kızla öpüşmeye başlamıştı. Ben ve Doruk sessizce oturuyorduk ki Doruk sigaranın külünü üstüne düşürünce:
“Siktir ya.” Dedi. O anda Doruk’un sesini bir hafta sonra ilk defa duyduğum aklıma geldi. Mekana geldiğim gibi Ulaş aradığı için içeride onla konuşmuştum. Şimdi masaya dönmüştüm ve Doruk’un sesini ilk defa işitmiştim. Sesini özlemişim. Bir de bunun üzerine birayı içerken hafiften üstüne döktü.
“Haydaaa.” Dedi bu sefer. Kendimi tutamayıp güldüm. Bana baktı ama bir şey demedi. Tülü ve Murat hala masaya gelmemişti. Üçlük desen hala kızı yiyordu. Doruk’un telefonu sessiz ortamı bozdu. Telefonu: “Naber Tuğçe?” diye açtı. Yüzüne bir sırıtma oturmuştu. Bana inat mı yapıyordu bilemem. Ardından bir gülüş kopardı ve: “Yok kızım niye unutiyim.” Dedi. Tuğçe’cik karşı taraftan cevap verdikten sonra: “Gel istersen bizim mekandayız.” Dedi. Kısa bir bekleyişten sonra: “Deniz’ler sahnede. Tülü, Eslem falan var.” Dedi. ‘kim var?’ dediyse demek.. Doruk bey beni de saydı vay be.
Tabi sayacak lan. Yok bi de saymasaydı. Ardından:
“Tanımıyorsan niye soruyorsun kızım? Söyle dedin söyledim işte... İyi tamam hadi görüşürüz bir ara.” Dedi ve kapadı. Sigara yakacaktı ama çakmak yanmadı. Bende önümdeki çakmağı masadan ona fırlattım. Nasıl fırlattıysam artık çakmak hızını alamayıp Doruk’un kucağına düştü.
“Kafama atsaydın.” Dedi ağzında sigarayla hafif gülerek.
Bu gece de çocuğun kucağına düşen düşene.
Cevap vermeden ağzımın kenarıyla güldüm. Gece bittiğinde eve taksiyle dönmeye karar verdik. Tülü ve Üçlük şoför yanına zorda olsa sığdı. Arkaya sırasıyla Doruk, ben, Murat, Deniz sığdık. Doruk sağ kapı tarafındaydı, ben ise sol yanında. Bedenimin boydan yarısı Doruk’un kucağında sayılırdı. Kalp atışlarının hızlandığını hissettim. Daha sesli nefes aldığını da duyabiliyordum. Sol kolunu daha rahat durması için koltuğun kenarına koydu. Bana kolunu atmış gibi. İçim bir garip olmuştu. Yine eksikliğini hissetmiştim. Ona dokununca daha fazla dokunmak istedim. Taksiden hiç inmemek istedim. Doruk’u sanırım özlüyordum. Özlememek için bir sebebim yoktu ki zaten. Konuşmamamızın sebebi bendim. Şimdi o piçin kalçamı ellediği güne dönseydik eğer, Doruk’tan özür dilerdim sanırım. Bir piç yüzünden böyle olmamız moralimi bozuyordu. O sırada sarhoş olan Üçlük, şoföre söylediği cümleyle taksidekilerin gülmesine sebep oldu.
“Abi bu sefer vitesi ben değiştireyim mi çok canım çekti?” neyse ki taksici anlayışla karşıladı ve herkesi tek tek eve bıraktıktan sonra Murat, ben ve Deniz eve gittik. Biramı alıp balkona çıktığımda Kaan’dan mesaj gelmişti.
“Erken kaçmışsınız.” Diye.
“Deniz’lerin sahne bitince eve döndük.” Diye cevap verdim.
“Yarın uzunca görüşelim.” Yazdı. Bu piç boş kaldığımda panter gibi atlıyordu. O sırada Murat içeriden seslendi.
“Yarın paintball yapıyoruz gençler!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Biri Değilim
Novela JuvenilBir çok kişi tanıyor fakat sadece iki kişi arasında kalıyor Eslem. En yakın iki arkadaşı arasında...