•17.Bölüm•

3.9K 248 10
                                    

Kyungsoo masadaki mavi peçetelikten bir peçete alıp yüzünü sakin bir şekilde silerken Luhan yeni yeni kendine geliyordu.Kyungsoo sonunda yüzünü silmeyi bitirip gözlerini en yakın arkadaşına çevirdiğinde onun öfkeyle yanan gözleriyle karşılaştı.Anlaşılan arkadaşını çok kızdırmıştı ve kesinlikle ona böyle bir soru sormamalıydı,onlardan ne kadar nefret ettiğini bilirken ona böyle bir soru sormak ölümüne  yürümek gibiydi ve ne yazık ki Kyungsoo bunu yeni fark ediyordu.

"Sen ne söylediğinin farkında mısın?O piçler bizden nasıl hoşlanabilir tanrı aşkına?Onlarda sevme,aşık olma,değer verme gibi duyguların olduğunu mu düşünüyorsun sen?Onların nasıl canavarlar olduklarını en iyi sen bilirken hem de!"

Luhan adeta tıslarcasına konuşarak bütün öfkesini karşısındaki aptal ve saf arkadaşına kusuyordu.Kyungsoo bütün yaşadıklarına rağmen pembe düşler kuracak ve onların içinde iyi bir şeyler bulmayı umacak kadar hayal perestti ama onun aksine Luhan fazlasıyla gerçekçi bir insandı.Ve o pisliklerin sevme gibi duygulardan haberdar dahî olmadığına kalıbını basardı.Onlar Luhan'ın gözünde insanlıktan nasibini almamış,bencil,kibirli,acımasız,
karşısındakilerin güçsüzlüklerinden ve acılarından zevk alan canavarlardı.

"Ben özür dilerim Luhan,bu kadar sinirlenebileceğini düşünmemiştim sadece bir an aklıma gelen aptalca bir düşünceydi özür dilerim."

Kyungsoo sözlerini kısık sesle,mahçup bir tonda dile getirmişti.
Gerçekten de genç çocuk arkadaşının bu kadar sinirleneceğini ve bu kadar sert çıkışacağını tahmin etmemişti.

Luhan derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı.Zaten Kyungsoo'nun başında bir sürü sıkıntı vardı,bir de kendisini dert yapmasını istemiyordu kendine.

"Sorun değil Soo sadece bir an söylediklerine çok sinirlenip kendimi kaybettim."

O konuşmadan sonra kafede oturdukları zaman içerisinde bir daha o konuyu ve onların bahsini açmayarak başka şeylerden konuşarak keyifli bir şekilde sohbet etmişlerdi.Birkaç saat sonra ayrılan ikiliden Luhan evine,Kyungsoo'da markete doğru yol almıştı.
Buzdolabında hiçbir şey olmadığını bildiğinden alışveriş yapmak zorundaydı Kyungsoo, eğer açlıktan ölmek gibi bir planı yoksa.

Kyungsoo mahalle arasında bulunan küçük marketten içeri girdiğinde eline bir alışveriş sepeti alarak rafların arasında dolanmaya başladı,bir yandan da lazım olan şeyleri bir bir elindeki sepete atıyordu.Sonunda alışverişini bitirip elindeki birkaç parça yiyeceği kasada okuttuktan sonra marketten çıkıp az ilerisindeki evine yavaş adımlarla yürümeye başladı.Bir yandan da düşünüyordu.Jongin ve arkadaşlarının onlardan ne istediklerini?Başka oyuncak bulamadıkları için onlara mı sarmışlardı yani ama bu da fazlasıyla mantıksız geliyordu.Bir nedenleri olmalıydı ama Kyungsoo bir türlü o nedeni bulamıyordu.Luhan'ın çıkışından sonra hoşlanma ihtimallerini aklına bile getirmeye korkuyordu zaten.Ama yine de Jongin hariç diğerlerinin Luhanlardan hoşlanma ihtimalini hala düşünüyordu içten içe.Jongin ise onun için tam bir bilinmezlikti,onun ne istediği,ne yapmaya çalıştığı hakkında tek bir fikri bile yoktu Kyungsoo'nun.

Kyungsoo evinin kapısının önüne geldiğinde cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açarak içeri  girdi.Ev karanlık ve sessizdi,salonun ışığı da yanmıyordu.Ya babasi uyuyordu ya da dışarı çıkmıştı.Kyungsoo ikincisinin olmasını dileyerek ışıkları açarak mutfağa ilerledi.Mutfağa girdiğinde elindeki poşetlerin çoğunu  buzdolabına yerleştikten sonra aldığı sosisi paketinden çıkararak kısık ateşte kızarttıktan sonra yanına bir salata yaparak yemeğe başladı.Yemeğini yiyip mutfağı toparladıktan sonra odasına geçen genç çocuk üzerini değiştirdikten sonra uzun zamandır okumaya fırsat bulmadığı kitabını eline alarak yatağına kuruldu.
Kyungsoo'nun okuma seansını bölen sesli bir şekilde mesaj geldiğini belirten telefonuydu.Genç çocuk beklemediği sesin etkisiyle şaşkınlıktan hafifçe yerinden sıçradıktan sonra kendine gelerek yan tarafındaki komidinin üzerindeki telefonu eline alarak gelen mesajı açıp  okumaya başlamıştı.

Bilmeyen numaradan gelen mesaj Kuungsoo'yu bir an tedirgin etse de çok üzerinde durmayarak mesajı açıp okudu.Belki birisi yanlışlıkla atmıştı.Bu iyi düşünceleri mesajı okuduktan sonra saniyeler içinde yok olmuştu.

"Kyungsoo bugün çok eğlendin mi sevgili arkadaşınla?Ama bilmeni isterim ki ben sizi izlerken hiç eğlenmedim,yakınlığınız beni fazlasıyla rahatsız etti.Sanırım teklifimi kabul ettiğin zaman onunla konuşmana izin vermeyeceğim.Şimdiden sevimli arkadaşına veda etsen iyi olur."

"Teklifini asla kabul etmeyeceğim için böyle bir şey olmayacak.Ayrıca Luhanla aramdaki yakınlık seni zerre kadar ilgilendirmez.Beni rahat bırak.Bir daha da beni takip etme ya da ettirme,bana mesaj atma ya da arama,karşıma çıkma.Seni görmek istemiyorum,teklifini de kabul etmeyeceğim.Bunu anlamak bu kadar zor mu?"

"Imm demek öyle?Ben sana asla asla deme demedim mi Kyungsoo?Sözümü dinlemeyip sonra sen pişman oluyorsun.Sevgili misiniz o çocukla yoksa ondan mı onunla görüşmekte bu kadar ısrar ediyorsun ve benim teklifimi kabul  etmemekte?"

"Bu seni ilgilendirmez.Teklifine cevabımı verdim,bir daha beni rahatsız etme."

Kyungsoo son mesajını da attıktan sonra telefonunu  kapatarak eski yerine koydu,kitabını da yanına koyarak uyumak için yatağına uzandı.Genç çocuk huzursuz bir uykuya dalmadan önce aklında olan son düşünce Jongin belasından nasıl kurtulacağıydı.

Tutku/KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin