Multi 💕
Göze keyif anlar vardır hayatta. Tablo gibi o anı bir ömür izleyebilmek için zaman donsun istersiniz. Fotoğraftır gözün çektiği, kalbin anı defterine kaydettiği, silinmez izler bırakır. Basit anlardır, üstünden zaman geçtiğinde durup dururken akla gelir, kendini mutlulukla hatırlatır.
Atlas'ı yemek yaparken izlemek de işte böyle bir andı. Sıkı kalçalarına oturan bol eşofmanı, kaslı üst gövdesini belirginleştiren, her zamanki gibi kollarını sıvadığı sweathirtüyle, yetenekli ve seri bıçak hareketleriyle göze bütün güzel yemeklerden daha çok hitap eden bir görünüşü vardı. Islık çalarak çorbayı karıştırdı. Fırının ayarını kontrol etti. Salatayı doğramaya devam etti.
"Fırından harika kokular geliyor." dedim ıslak saçlarımı havluyla kurulayarak ona doğru yaklaştım.
"Sana kendi spesyelimi yapıyorum." deyip elindeki havuç parçasını ağzıma tıkıştırdı.
Eğilip fırının içindeki şahesere göz gezdirdim.
"Ölüyorum açlıktan. Bütün bu malzemeleri ne zaman aldın?"
"Dün. Ben bu eve dün geldim. Hafta sonu kalacağımızı bildiğimden alışveriş yaptım."
"Kalacağımızı."
"Evet." dedi, bu çok doğal dercesine.
"Belki ben hazırlıksız geldim?"
"Dağ başında değiliz yavrum. Bir şey lazımsa söyle alalım."
Duyduğumun etkisiyle içim heyecanla büyürken yaptığı emrivakiye takılmadım. Zaten bile bile sormuştum. O da sağ olsun hiç yanıltmıyordu.
"Çok netsin." dediğimde anlamamış gibi hafifçe kaşlarını çattı. "Sen bir şeyi istiyorsan, o şeyin olmaması imkansız." diye açıkladım.
İltifat etmişim gibi keyifle sırıttı.
"Öyleyimdir evet." Doğramayı bitirdiği salataya zeytinyağı döküp karıştırmaya başladı. "Sadece sende başarılı olamıyorum."
"Nedense bana hiç öyle gelmedi."
"Sonuna kadar zorluyorsun."
"Ben de aynısını senin için düşünüyorum."
"Aynısını." dedi ilginç dercesine. Fırın eldivenini takıp fırının kapağını açtı. Çatalla tavuğun pişip pişmediğini kontrol etti. "Ben seni hiç zorlamadım."
Gülecektim neredeyse.
"Gerçekten inanıyor musun bu söylediğine?"
"Çeşitli yöntemler kullanarak ikna etmiş olabilirim. Ama zorlamadım."
"Peki senin davranışların zorlamak kategorisine girmezken, ben seni nasıl zorlamış olabilirim? Söyler misin?"
"Her şekilde reddederek."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Artık o kadar da reddetmiyorum." dedim.
Atlas'ın yüzünü ele geçiren ifadeyle birlikte içimdeki kız çocuğu ellerini yüzüne kapatan maymun emojisi şeklini aldı. Fırın eldivenini çıkararak elini tezgaha dayadı.
"Demek öyle." dedi kaşları havada.
Aramızdaki birkaç metrelik mesafeyi hiç bozmazken, öyle uzaktan uzağa bakışlarıyla bile beni çok heyecanlandırıyordu. Kıpırdamaksızın birbirimize bakıyorduk ve bu dokunmaktan bile seksiydi. Beni şaşırtan bu büyü aramızda git gide artarken, sanki koşup kucağına atlasam, o anda ok yaydan çıkacakmış gibiydi. Ve kesinlikle çıkardı da. Çünkü Atlas buna mani olacak kişi değildi. Aramızda özel bir şey vardı bizim. Onunla çıkmayı kabul etmem için yaptığı konuşmada söylediği herşeyin doğru olduğunu biliyordum. Üstelik, bu hisler durduğu yerde durmuyor gittikçe artıyordu. Onun bana baktığı gibi ben de ona bakıyordum, nedense özellikle dümdüz karnına takılı kalmıştı bakışlarım. Sıklaşan nefesimi farkedince gözlerimi kaçırdım. O kaçırmadı. Bende yarattığı çekimi tamamen farkındaydı. O herşeyi sezen, algıları güçlü insanlardandı. Tüm bu sahne boyunca koruduğu sessizliğini,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POBEDA
Ficción Generalİpek ve Atlas. İki ünlü dağcı, sıkı dost, hayata ve kadere ortak iki babanın çocukları. Sekiz yıl önce; dünyanın en zorlu 7000'liği kabul edilen Pobeda dağı tırmanışı İpek'in babasını hayattan aldığında, küçük kız henüz on yaşındaydı. Yıllar sonra...