-6.BÖLÜM-

284 186 59
                                    

"Varlığım ve yokluğum her bir zerremde saklı, aklımda da sen. Tanrı'm lütfen bozulmasın mucizem... "

Bölüm Şarkısı: Enbe Orkestrası feat İlyas Yalçıntaş & Büşra Periz -Olmazsa Olmazımsın

Arkama dönemiyordum bir türlü korkudan kaskatı kesilmiştim. Omzuma dokunan elin sahibi adımı tekrarladığında bu sefer bakacağım diyip döndüm. Bu bir kızdı ve onu tanımıyordum, bu vakitte kimse gelmez buraya da ne işi vardı ki onun. Acaba o da bir hayalet miydi? Yok değil olamaz hissedebiliyordum onu ama kimdi?

"Loya?"

"Evet benim?"

"Buldum seni, önceden yanına gelmeyi düşünüyordum ama dışarı çıktığını gördüğüm zaman ben de seni takip ettim, ağladığını gördüğümde önce duraksadım ama sonra yanına gelmeye karar verdim. Niye bu kadar korktun benden?"

"Korkmamam mı lazım, akşamın bu vaktinde beni takip ediyorsun ve ben farkında değilken omzuma dokunuyorsun. Hem de burda, burası gibi bir yerde. Aklını mı kaçırdın sen veya kaçığın teki misin?"  kuruyan dudaklarımı birbirine bastırarak anlamaz bir ifadeyle bakıyordum ona. Hala oturuyordum ayağa kalkmaya tenezzül bile etmiyordum o da bu yüzden yere çömeldi.

"Bak haklısın. Ama bana değil de kendine sorman gerekir. Sen de mi aklını kaçırdın da buradasın?" Önündeki mezar taşlarının üzerindeki yazılara bakıyordu. Sorusunu da cevapsız bırakmıştım böylelikle.

"Figen Soyal ve Mehmet Soyal. Şeey onlar kim?" Bir an duraksadıktan sonra kötü bir şey demiş gibi başını önüne eğdi.

"Seninde soyadın Soyal değil mi?" diye sordu mahçup bir edayla.

"Evet, Soyal ve ismini okuduğun kişiler de anne ve babam." sonrasında sustum. Gözlerim doldu, sessizliğimin yerini hıçkırıklarım aldı.

"Üzgünüm ben, gerçekten çok üzgünüm. Onları hatırlatmak istemezdim eğer bilseydim cidden söylemezdim. Başın sağolsun."  Kendini kötü hissettiği her halinden belli oluyordu.

"Sorun değil, bilmiyordun zaten. Saol. Ama biliyor musun? Ben onları çok özledim. Burda olmamalarına alıştım desem de olmuyor be hiç olmuyor."  dedim ağlayarak. Bu sefer tutmadım, gözyaşlarımın akmasına izin verdim.

Saniyeler, dakikalar geçmesine rağmen hala aynıydım, adını bilmediğim kıza sarılarak hıçkırarak sayıklıyordum.

Zamanın en dibinde, unutulmuş hatıraların en sonunda köşede bekleyen bir çocuğum ben.  Ne kadar büyürsem büyüyeyim hala ailesini kaybetmiş küçücük bir kız çocuğuyum. Ben büyümedim aslında sadece biraz daha iyi anlıyorum.

"Tanrı'm, duyuyor musun beni? Duyduğunu biliyorum lütfen her şey düzelsin. Lütfen düzelsin. Kaybetmek istemiyorum artık, boğazımdaki düğüm var ya işte o lütfen artık olmasın."  diyorum içimden.

Zamanın nasıl geçtiğini bile bilmiyordum, gözlerimi kapattığımda dahi...

Açtığımda etraf karanlık olmaya yüz tutmuştu, o kız hala sarılıyordu bana ve hiç bırakacağa benzemiyordu. Biraz kıpırdandığımda kendini düzelterek ayağa kalktı. Göz altlarını siliyordu demekki o da ağlamıştı.

"Biraz yürümeye ne dersin? Eminim iyi gelecektir sana. " dedi elini uzatarak.

"Olur. " dedim elini tutarak. Kalkmama yardımcı olurken hiç zorlanmadı bile.

Yavaş adımlarla orayı ardımızda bırakıyoruz, oturuyoruz bir parkta, önce konuşmuyoruz susuyoruz uzun süren dakikalar sonra o başlıyor konuşmaya, dinliyorum onu hüzünlü halimle.

KARANLIĞIN DİBİNDEKİLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin