"Bir varmış bir yokmuş diye başlarmış. Yok dediğimiz her şey aslında vardı..."
Bölüm şarkısı: Mabel Matiz- Gel
"Adı Melis'ti..."
Hepsinin yüzünde şok etkisi yaratmıştı. Gerçekte olan her şey aslında hayalmiş. Hayal olan da gerçekmiş. Kim bilebilirdi ki Melis'in benim hayatımda olduğunu...
"Tanrım bunlar gerçekten oluyor mu?"
İç sesim ne diyeceğini bilemeden bu kelimeleri sarfetmişti.
Samet başını sağa sola sallayıp kendime gelmeye çalıştı.
"Bu... bu ... bu olamaz. Imkansız."
"Biz de ona katılıyoruz. Gerçekten de imkansız gibi görünüyor." dediğinde Mehmet'e baktım.
"Gerçek olan bu. İster inanın ister inanmayın, elinizde olan bir şey..."
"Yani şimdi o Melis, İstanbul'da mı?"
Samet'in bu sorusuna karşılık başımı salladım.
"O İstanbul'da değil maalesef. Buraya gelmeden bir süre önce ortadan kayboldu." dediğimde Samet bileklerimi kavradı.
"Bak doğruyu söyle!"
"Bileklerimi bırakır mısın?"
Arda kolunu tutup bileklerimi serbest bırakmasını sağladığında ilkin bırakmak istememişti. En sonunda pes ederek bıraktı.
"Üzgünüm amacım sana zarar vermek değil. Onu çok özledim ve bunca zamandır arıyorum. Aramadığım yer kalmadı. Uyandığım her sabah sanki onun sesini duyuyor gibi oluyorum. Gözlerimi açtığımda onu görememek çok acı, bu acı tüm bedenime yayılıyor. Geçen seni gördüğümde ona ne kadar çok benzediğini düşünüyordum. Senin gibi gülüyor, senin gibi konuşuyor ve senin gibi davranıyordu. Arda'ya da söyledim. Her neyse gitmem gerekiyor." diyerek sandalyemi geriye ittim.
Arkamı dönerek yürümeye başladığımda Arda bir an beni durduracak olduysa da onu elimle ittim. Şuan kimseyle konuşmak istemiyordum. Ardıma bakmadan gittiğimde sessizlik hakim olmuştu.
........
Eve doğru giderken aklımda her saniye Melis'in o duymaya hasret kaldığım sesi yankı buluyordu, beynimde an be an en can alıcı nokta haline geliyordu. Daireme adım attıktan sonra cebimde hissettiğim anahtarı alıp kapıyı açtım ve ayağımla arkamdan ittim. Tekrar dönerek kapıyı kilitlemek zorunda kaldım. Üzerimdeki tişörtü bir fazlalıkmış gibi çekip attım.
Bir şeyler içmek için mutfağa girdiğimde aslında canımın bir şey istemediğini farkettim.
Ordan çıkıp oturma odasına geçtim, elimi saçlarımın arasından geçirip kendimi bir koltuğa attım. Düşünerek olmuyordu ki böyle unutayım. Hayatımın merkezi haline gelmiş birini kaybetmek kadar acı bir şey yoktu.
O gideli tam 12 ay oldu 12...
Koskoca 12 ay...Bu bana 12 ay değil de 12 yıl gibi geliyordu. Her geçen gün onu daha çok özlüyordum ama ne tarafa baksam bulamıyordum.
Ben Melis'imi kaybetmiştim...
Bana "Her şeyini ver sana Melis'i getirelim." deselerdi o anda her şeyimi bırakıp onun gelmesini isterdim. Lakin burda istediğimiz hiçbir şey olmuyor.
Kendimi toparlayamıyorum, o gittikten sonra dünya bitmiş umrumda değildi.
Beynime hükmeden sesi uzaklardan gelse de kendimi ona kaptırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DİBİNDEKİLER
Novela Juvenil"Ben deliyim galiba şuan uçurumun kenarında gülerek koşuyorum. " demiştim ona. "Hayır, sadece herkesten farklısın ve benim şizofrenimsin. Onların hissetmediği her şeyi hissedebiliyorsun. Sen ölümün karanlıkta unuttuğu ruhunla beraber yaşıyorsun. Eğe...