"Karanlığın dibindeki insanlardık, gittikçe gömüldük.
Bölüm şarkısı: Akcent feat Sandra- I'm sorry
Aralık son demlerini yaşıyordu, ben de hayatımın sonunu yaşıyordum. Bu zamana kadar yaptığım tüm iyi şeylerin insanların gözünde bir bir silindiğini izledim. Gözlerimi karanlık gökyüzüne çevirdim ve ıssız gökyüzünün bile adil olmadığını görebiliyordum. Bu koskoca evren bile yalnız olduğumu bas bas bağırıyordu, benim için hiçbir şey yolunda gitmiyordu.
Gözlerimi önümde uzanıp giden yola çevirdim. Kar olabildiğince yağmıştı. Üzerine yağdığı insanların suçlarını örterek oracıkta kendini siyaha boyamıştı. Nefesimi tutmaya korktuğum bu dünyada nefes almak mümkünmüş gibi ciğerlerime çektim. Soğuk bir buhranın karanlığı gibi içimi buz tuttu, ciğerlerimde yaşamını devam ettirmeye çalışan buhranı zar zor dışarı verdim. Aldığım her nefes bile fazla geliyordu şu sıralar...
Ölümün pençesinde yaşamak için çırpınan ruhum, savaşı bırakmıştı. Artık ne olursa olsun ben vazgeçmiştim. Yürüdüğüm yollar bir ızdırapmış gibi geldiğinde adımlarımı yavaşlattım. Kaybettiğim çocukluğum aklıma geldi, meğer ne güzel almışlar benden. Şimdi de hiç farkında olmadan alınan çocukluğumu özlüyordum. Bana denilen her kelime şuan beynimi kemiriyordu...
" Neden böyle davranıyorsun?"
"Sen bu değilsin."
"Büyü artık."
"Kocaman kız olmuşsun yaptığın hareketlere bak..."
"Çocuk gibi davranıyorsun."Çocuktum işte, yaşım kaç olursa olsun içimdeki çocuk inatla yaşayacaktı. Ama bu sefer o bile artık yorulmuştu. İnsanların düşüncesizce söylediği her kelime onu yaralamıştı, o da hemen büyümek istemişti. Büyüdü de...
Ard arda gelen sesler zihnimde yankılanırken gözlerimi yumdum.
"Çok safsın."
"Ağlama."
"Sen nasıl akıl edemedin?"
"Aptalın tekisin."
"Sana söylenilen her lafı neden takıyorsun?"
"Bu sen değilsin."
"Mükemmel olman lazım."Beni olduğum gibi kabul etmeyen insanlar zihnimi kemiriyordu. Ben mükemmel olmak zorunda değildim, her şeye inanmam saf olduğumu göstermezdi, her lafı takıyordum çünkü o lafları söyleyen kişiler değer verdiklerimdi. İnsanlar, kendi inandıkları tabulara göre hareket edip başkalarını da buna inanmaya zorluyorlardı. Bunun sonucunda nasıl akıl edemediğimi merak ediyorlardı.
Ağlamayı bana yasaklayan ilk kişi Ecem'di. Kuzenim olmasına rağmen bir kuzenden daha fazlası olmayı başarmıştı, yanımda durduğu her güne şükrediyordum. Ne yazık ki onunla aylardır konuşamıyoruz, tıpkı tanıdığım herkesle konuşmadığım gibi.
Kendim olmayı bırakalı bir ay olmuştu, o gittiğinden bu yana her saniye ağlamayı bir görevmiş gibi sürdürüyordum. İlk defa biri acılarımı farkedip ağlamamı istemişti. Nedenini hiç sormamıştım ama şimdi biliyordum. Katran rengine bürünmüş kalbim, o ağla dediğinde gözyaşlarıma akmaları için izin vermişti. Yıllarca biriktirdiğim acılarımın gözlerimden akmasını sağlamıştı.
Her zerremin bağlı olduğu, varlığında kelebeklerin uçuştuğu, yokluğunda ise dünyanın tümüyle yok olduğu adamdı. Şimdi yokluğu o kadar acı veriyordu ki günler geçtikçe bu acım daha da katlanıyordu.
Şarkımızı her gün defalarca kez geriye sarıp dinliyordum. Bununla beraber içinde olduğum acıya karşılık ağlıyordum. Doğum günümde bana en güzel hediye olarak onu vermişti Tanrı. O bunun farkında olmamasına rağmen unutmuş gibi yapıp gece yarısı kutlamıştı. Hâlbuki varlığı bile yetiyordu. O bunu bilmiyordu...
![](https://img.wattpad.com/cover/128470879-288-k213244.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DİBİNDEKİLER
Teen Fiction"Ben deliyim galiba şuan uçurumun kenarında gülerek koşuyorum. " demiştim ona. "Hayır, sadece herkesten farklısın ve benim şizofrenimsin. Onların hissetmediği her şeyi hissedebiliyorsun. Sen ölümün karanlıkta unuttuğu ruhunla beraber yaşıyorsun. Eğe...