Sadece üç gün...
Bu kadar aptal olduğuma inanamıyordum. Onu bu kadar küçük görmekle sebep olduğum yıkımın tek sorumlusuydum.
"oraya gidemezsin Keily!!"
Brandon ın sesiyle kendime geldiğimde boş gözlerle aynaya bakıyordum."Buna mecburum." sesim o kadar zor çıkmıştı ki ben bile zorlukla duyarken Brandon dehşete düşmüş gözlerle bana bakmaya devam ediyordu.
"Keily, Brandon haklı ona teslim olamazsın."
Olmalıydım.
Çünkü mecburdum. Kimse benim yüzümden acı çekmemeliydi. Eğer gitmezsem insanlarıma zarar vermeye devam edeceğini söylerken sesindeki hissizlik tüm ruhumu parçalamıştı. Eminin yapardı. Annemden ve babamdan bahsederken ne demek istemişti. Baban yaşadığı sürece kalkanın yok olmayacağını biliyordum. Ama kalkan saraya kadar çekilmişti. Bununda tek sebebi olabilirdi, babamın gücü yok oluyordu.
"kalkan neden saraya kadar çekilmiş" Brandon da benim kadar merak ediyordu.
"cadılar..." Mary nin fısıltı gibi çıkan sesi herşeyim nedenini açıklıyordu. Büyüyü anca başka bir büyü zayıflatabilirdi.
"tabi ya..., bunu bir elf yapamazdı. Anca o iğrenç cadılar yapabilir. Ama neden... "
"Su an nedeni değil ne yapmamız gerekli onu düşünmeliyiz" mary haklıydı. Şuan ne yapmalıyım karar vermeliydim.
"gitmeliyim" dememle ikisinin de yüzündeki dehşet anlatılmazdı.
Ama başka yolu yoktu olamazdı da. Onun derdi bendim sadece.
"Babam zayıfladıkça kalkan kalkacak ve sonunda ölecek... " sesim o kadar çaresiz çıkmıştı ki. Anlayışla sarılmıştı mary bana.
"Her zaman yanındayım." derken içim ısınmıştı azda olsa.
"Bende" diyerek Brandon da ona katıldığında derin bir nefes almıştım iyiki onlar yanımdaydı. Artık daha fazla zamanım yoktu.
"Portalı aç Mary" Mary büyülü sözleri tekrarlarken karşılaşacaklarım şimdiden beni korkutuyordu.
*****, *, ***************
Aleck geniş arazide kurulu çadırında derin bir nefes almıştı. Sonunda Keily ulaştığında onun yakında geleceğinden emindi. Asla kimsenin zarar görmesini istemeyeceğini öğrenmişti. O kadar güzel ve masumdu ki. Asırlardır beklediği eşinin güzelliği ve masumluğu onu o kadar etkilemişti . O kokusu o kadar saf ve temizdi ki dokunulmamış taze bir çiçek kadar narindi.
"Kralım...." içeri giren Sandra tüm cilvesi ve kadınsılığla Aleck yaklaşırken Aleck tepkisizdi. Sandra nın elleri kollarında ve gögüsünde hareket ettikçe içindeki kurt kadını parçalamak için çıldırıyordu. O kadar iticiydi ki.
"Ne istiyorsun cadı" Sandra onun kaba davranışlarından nefret etsede onun tek bir kelimesiyle yatağına atlamaya hazırdı.
"Sadece seni görmek istedim. Belki bir ihtiyacın vardır derken gögüslerini genç adamın kollarına değdirerek kıkırdıyordu.
" Hiç bir ihtiyacım yok. Olsa bile bunun için sana gerek yok. Şimdi çık"derken Sandra bozulsada ifadesini değiştirmemişti.
"Ama.. Sonuçta bir erkeksin değil mi?"
Sandra yavaş yavaş genç adamı okşarken Aleck sabrının sonundaydı. Aniden cadının kolunu tutup cadırın kapısına doğru götürürken Sandra çığlık atmıştı acıyla."Git! Canını yakmadan git. Seni uyarıyorum kadın" diyerek cadıra girdiğinde Sandra öfkeden çıldırıyordu.
"Caban boşa cadı. Aleck mühürlü kimsenin büyüsü bunu bozamaz" diyen Marcus gülerek uzaklaşırken Sandra öfkeyle yeminler ediyordu. Kimse asla onu reddemezdi. Bu Kral Aleck te olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KRALIN RUHU
Fantasy"Senin için tüm diyarları gezdim, savaştım, acı çektim prenses sadece seni bulabilmek içindi hepsi" Keily şaşkınlıkla karşısındaki mavi gözlü deve bakıyordu. "Artık bundan kaçışın yok" derken hırsla Keily sıkıştığı yerden kaldırmıştı. " Karanlığıma...