Yarın

35.6K 1.8K 51
                                    

Neredeyse 1 hafta olmuştu,eve döneli. İlk günler Mary ve Brandon için zorlu geçsede onlar da buradaki düzene ayak uydurmuşlardı. Her gün benimle birlikte annemden bana kalan küçük kitapçıyı açıyorduk. Tüm günümüz kitapların arasında geçsede aklım hala annem ve babamdaydı.

Kral Aleck in gidişimi kolay kabullendiğini sanmıyordum ama yinede bir haber yoktu.

"Sizce fazla sakin değil mi ortalık" Brandon önündeki pastayı  omuz sirkip umursamazca yerken Mary de benim gibi huzursuzdu aslında.

"Fazla sakin Keily." önündeki kitaptan başını kaldırmadan cevaplamıştı sorumu.

Mary nin hislerine her zaman güvenirdim. Eger o huzursuzsa kesinlikle yanlış giden bişeyler vardı.

Brandon ise sadece dinlemekle yetiniyordu bizi. Büyücü  elf olmadığı için elinden bir şey gelmiyordu bu yüzden umursamaz olmayı tercih ediyordu. . Ama mary bir büyücüydü.

"Bir şekilde haber alabiliriz, büyü ile mesela" derken ben bunu nasıl düşünememiştim ki başından beri. Belki haber alamazdık ama görebilirdik.

"Mary, elf diyarını görebiliriz değil mi? " mary gülümseyerek başını salladığında kitapçıyı kapatıp zaman kaybetmeden eve doğru yola çıkmıştık çoktan.

Daireme girer girmez, "Evde eski, büyük bir ayna var mı?" diyen Mary hazırlıklarına başlamıştı.

"Evet büyük annemin eski eşyalarının arasında olması gerekli. Gidip getireyim." diyerek Brandon ile aynayı çoktan getirip yerleştirmiştik.  Aynanın bir gün işe yarayacağı hiç aklıma gelmezdi.

Mary aynanın karşısında durup büyülü sözleri mırıldanmaya başladıkça hayranlıkla onu izliyordum. Gördüğüm en güzel elf kızıydı. Yüzü kadar kalbide altın gibiydi. Brandonında benden hiç bir farkı yoktu. Gözlerindeki saf sevgiyi görmemek için aptal olmak gerekliydi.

Büyünün ağırlığı tüm odada hissedilirken aynanın parlak yüzeyi yavaş yavaş berraklaşıyordu. Ama....

Gördüklerimle olduğum yere çökmem bir olmuştu. Mary nin ve Brandon ında benden farkı yoktu. İfadesizce aynaya bakarken burası benim büyüdüğüm diyar olamazdı. Her yer yangın yeriydi. Sarayı saran ve büyük babamın asırlar önce diktiği  ulu ağaçlar can çekişiyordu gözlerimin önünde.

" saray...." diyebilecek nefes yoktu ciğerlerimde.

"nefes al Keily lütfen" diyerek bana sarılan Mary sakinleşmem için çabalarken ikimizde titriyorduk.

"Kurtlar savaşı başlatmış ama neden, neden bu kadar acımasız..."diyerek bağırdığımda canım o kadar acıyordu ki. Onlarca insan benim yüzümden ölmüştü. Ulu ormanın her ağacı bir ruh yaşatıyordu. Böyle bir yok oluşu kim isterdi. Hepsi benim suçumdu.

"Geri döneceğim"diyerek fısıldayabilmıştım sadece.

"hayır!!," bunu duyan Brandon ın itirazı odayı inletsede kararlıydım. İstediği sadece bendim. Bunun olacağını bilemezdim ki. Unutur, bırakır, vazgeçer diye düşünürken kocaman bir krallığı kuşatmıştı. Sadece benim için.

"Sonunda aynayı açtın" bu ses... Onun sesiydi. Bu Aleck in sesiydi.

"Mary neler oluyor? " Mary aynayı kapatmak için büyülü sözleri yeniden tekrarladığında aniden odanın diğer ucuna uçmuştu eger brandon onu zamanında tutmasaydı kafasını duvara çarpacak ve zarar görecekti.

" Bunu deneme bir daha küçük elf. Ayna artık cadıların kontrolünde" derken gözleri şaşkınlıkla bakan bana gülümsüyordu.

" Keily... Benim güzel kraliçem. Seni uyardım. Ama beni dinlemedin" diyen sakin sesindeki öfkeyi hissedebiliyordum.

"Ama neden..."

Kahkaha atan sesi kulaklarıma ulaştığında korkum kat ve kat artmıştı.

"Neden mi? Sence neden güzel Keily. İstediğimin ne olduğunu biliyorsun. Sana sadece üç gün veriyorum. Bu sürenin sonunda eğer bana gelmezsen kral ve kraliçe olacak sıradaki hedefim. Şimdi... İyi düşün ve... süren başladı aşkım" diyerek aynanın yüzeyi eski halini aldığında yaşadığım korkuyla olduğum yere çakılıp kalmıştım.

Üç gün mü? Dünya zamanına göre bu yarındı... Yarın ya onun olacaktım sonsuza kadar yada elf krallığı son bulacaktı. İçine düştüğüm çıkmazdan nasıl kurtulacaktım artık bilmiyordum.

KURT KRALIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin