Dokun Sadece

38.6K 1.9K 104
                                    

Belki de kaçamayacağım sona gelmiştim. Küçük bir mağara girişi duruyordu karşımda. Bir an arkamdan gelen hırıltıyla tedirgin olsamda korkmuyordum. Binbir çeşit hissin içerisinde kesinlikle sıra korkuya gelmiyordu ki. Tedirginlik, heyecan, hüzün... Ve bir çoğu. Şimdi arkamı dönüp deli gibi koşsam kurtulabilir miydim? Sanırım hayır. 24 senelik yaşamımın en zor gününün düğün gecem(!) olduğunu söyleseydi May kesinlikle dalga geçtiğini söylerdim.

" Prenses Keily sanırım bu yaptıklarınızla sizi hiç bir asil eş diye almayacak. Neyseki Kral Tristan ın kızısınız" diyen May burda olsaydı sonunda koca bulduğum için mutlu olabilirdi. Aman ne koca değil mi? Yarı insan yarı kurt. Yada başka ne denirse. Onların yanında olmayı o kadar isterdim ki. Sevdiğim adama giderken bana nasihat vermelerini, kocana iyi davran Keily yoksa senden kaçar diye azarlamalarını. ..ama artık çok geç. İnsan diyarında geçirdiğim hergün için şuan okadar üzgünüm ki. Keşke zamanı geri alıp ailemle olsaydım. Yeniden onların yaramaz Keily si olsaydım. O sarayı dağıtan asilleri hırpalayan küçük yaramaz prenses olarak kalsaydım.

"GİR!!" O derinden gelen ses ile düşüncelerimden sıyrılmıştım bir anda. O ufacık giriş sanki görünmez olmuş bize yol açmıştı. Gerimden gelen hırıltı ve soluk alışverişi arttıkça içimde yankılanan çığlığa hakim olamamaktan korkuyordum. Her adımda o karanlık mağara aydınlanıyordu. Duvarlarda sıralı rengarenk mumlar, yerlere serili kilimler ve az ilerde parlayan küçük ama hayranlık uyandıran havuz. O kadar güzeldi ki. Sanki özenle günler öncesinden hazırlanmıştı burası. Ve az ilerde gördüğüm devasal kürklerle hazırlanmış bir yatak. Yavaş yavaş arkamı döndüğümde o yaratık hala bana bakıyordu. Avından gözünü bir an ayırmayan bir avcı gibiydi. Heran üzerime atılacak kadar dikkatliydi. Yaklaşmasını istemiyordum. Onun bana dokunmasına dayanabilirmiydim bilmiyorum. Gözlerimi sımsıkı kapadığımda bana uzanan pençesini hissetmeyi beklerken büyük nasırlı parmaklar yanaklarıma dokundu.

"gözlerini aç..." açamazdım. "korkma Prenses aç" göz kapaklarımla savaşıyordum. Ama açmaktan başka çaremde yoktu. Bir çift mavi göz... O normale dönmüştü. Beni korkutan o sarı gözler yoktu.

"sana asla o haldeyken dokunamazdım Keily. Benden korkma  herkes korksada sen asla korkma" derken bana iyice sokulmuş kolları bedenimi sardığında artık çaresiz olanları bekliyordum. Dudakları yavaş yavaş kulaklarımdan boynuma ilerlerken bacaklarım beni taşıyamaz olmuştu. Eğer o kaslı kollarına tutunmasaydım çoktan yere kapaklanırdım.  Bir erkeğe göre gerçekten iri ve kaslıydı. İlk kez onu incelemek istiyordum. Belki normal şartlarda karşılaşsaydık hayallerimin erkeği olabilirdi. Güçlü ve seksi. Her kadının isteyeceği gibi. Ama sadece bir zorumluluktu benim için. Bedenime karşılık ailem. Dokunuşları git gide en mahrem yerlerime ilerledikçe korkum kat ve kat artıyordu. Bir saniye kadar kısa bir süre durdu.

" eğer hazır değilsen seni beklerim Aşkım" beklerim mi demişti.

"bekler misin?" ben şaşkınca bakarken gülümsedi.

"bir vahşi olabilirim. Ama sen benim eşimsin. Seni üzmektense bekleyebilirim" ne diyeceğimi bilmiyordum.

"ama sen demiştin ki."

"Ne dediğimi biliyorum." derken dudaklarını başımın üzerinde hissettiğimde sımsıkı sarılmıştı.

"ah Prenses. Seni o kadar süre bekledim ki. Asırlar boyu. Ve ailene olan öfkem!! " tutuşuyla sertleşen kaslarından öfkesini hissediyordum.

" İzin ver bu gece sadece sana dokunayım ve mührümü bırakayım. Sen istemeden asla tohumlarım bedeninle buluşmayacak" şaşkındım.

"Aileme zarar vermeyeceksin değil mi?" sadece baktı. Ve başını olumsuz olarak salladığında derin bir nefes aldım.

Ve bende bu gece onun dokunuşlarına izin verdim. O kadar nazik ve şefkat doluydu ki. O öfkesinin ardında gizlediği duyguları ilk kez hissederken ne yapacağımı bilemedim. Ama yinede onunla olmak bu esarete katlanmayı kesinlikle reddediyordum. Kaçacaktım ilk fırsatta ondan ve ne yazık ki ailemden. Onların yanında olursam kesinlikle zarar verirdi beni bulmak için kaybolacaktım hemde ilk fırsatta.

Devasal yatakta bir o birde ben vardım şuan gerçekten ne hissedeceğimi bilemez durumda dokunuşlarına ne tepki vereceğimi bilmiyordum.

"Keily... O kadar zor ki kokun başımı döndürüyor. Dokunmak çıldırtıyor." kendine hakim olmakta ne kadar zorlandığını görebiliyordum.

İkimizde çıplaktık çarşafların arasında her zerremi ezberlemeye çalışıyordu sanki. Gögüslerim, bacaklarım ve en mahrem yerlerim öpmediği dokunmadığı tek bir noktam yok iken sanki tüm kokusunu bırakmıştı bedenime. Yavaşça ayağa kalktığında devasal erkekliği karşımdaydı. Bakmaktan alıkoyamamıştım gözlerimi ve o utanç  duygusu tüm bedenim sanki yanıyordu. Kesinlikle morardığıma emindim. O ise utanmadan baktı ve o erkeksi ve gururlu bakışları yok mu. O kadar kendinden emindi ki. Ellerimden tutup benide kaldırdı ve bir anda kucağındaydım. O mavi gözleri yüzümü delip geçerken yavaşça ılık havuz girdik birlikte. Hala kucağındaydım. Dokunuşları belimde hafif daireler çizerken sadece bakıyordu. Ben ise ne olduğunu anlayamamıştım. Havuzun üzeri mağaranın çatısından ay ışığı bizi aydınlatmaya başlamıştı.

"bu gece sevgilim. Ay şahidim olsunki ben Kurt kral Aleck. Sen Elf Prensesi Keily sonsuz hayatıma bağlıyorum ve kraliçen yapıyorum. Nefes aldığım sürece seninim." sonsuz hayat... Aleck in dudakları yavaşça boynuma yönelirken uzayan dişleri ve yeniden  parlayan o sarı gözleriyle yeniden dönüşmüştü. Ve biranda boynuma geçen dişlerle acı bile hissetmeye zamanım olmamıştı. Korku, heyecan ve merak... Beynimi ele geçiren renkler... Hissettiklerim gördüklerim onu görüyordum. Aleck in geçmişini, hayatını, mutluluklarını ve acılarını beynime bir bir hücum ederken tepki veremedim. Sıkıca sarıldım. Artık o kadar yakındık ki. Dişleri geri çekildiğinde soluksuz kalmıştım. Tüm bedenim bastan asağı titrerken artık çok farklı hissediyordum.

"Keily.." Aleck in sesi boğuk ve arzu doluydu.

"ben... Ben anlayamıyorum. O gördüklerim , Hissettiklerim" hala yaşadığım şoku atlatamamıştım.

"sensiz geçen hayatım... Artık ruhumuz bir kalbimiz bir Keily. Acın acım mutluluğun mutluluğum sonsuza kadar" derken anladım. Artık birdik bedenen olmasada ruhen birdik.

KURT KRALIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin