"Sehun... Seni çok özledim" diye bağırarak Sehun'a doğru koştu Chung Hei. Sehun'a sarılıp yüzüne baktığında Sehun, üzgün görünüyordu. Chung Hei onu bırakmamaya çalışsa da bir süre sonra ellerinin arasından havaya karışmıştı.
~~
Sıçrayarak uyandı, gözleri nemliydi uyurken ağlamıştı. Baş ucundaki komidinde duran telefonunu alıp saatine baktı saat 5.14 'ü gösteriyordu. Tekrar uzandı yatağına ama ne kadar dönse de gördüğü rüyanın etkisi yüzünden uyuyamıyordu bir türlü. Daha azla oradan oraya dönüp uyumaya çalışarak kendine işkence yapmak yerine yataktan çıkmaya karar verdi. Mesai saatine hazırlanmak için daha çok vardı. Aslında patron olması sebebiyle bütün çalışanları gibi işe tam saatinde gitmesi gerekmiyordu fakat işe gitmese evde zamanı nasıl geçireceğini bilmiyordu. Bu sebeple olabildiğince saatinde orada olmaya çalışıyordu.
Yaklaşık 4 saati vardı. Çok erken olduğu ve henüz etraf daha aydınlanmadığı için, çalışma odasındaki şövalesinin başındaki çalışma ışığını yaktı. (şövale: Ressamların tuvallerini koydukları genelde üç ayaklı olan ahşap sehpa) Müziğini açtı, açtığı müzik kafasını tamamen dağıtıp çizdiği resimde coşturacak kadar hareketli sözsüz bir parçaydı. (Multimedyada bulabilirsiniz.) Şövalenin yanında bıraktığı paletteki donmuş yağlı boyalarını tiner ile yumuşattıktan sonra, yarım kalan resmini büyük bir hevesle yapmaya devam etti. Resim bittiğinde geri çekilip eserine baktı ve tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. Bu gerçekten güzel bir resim olmuştu. Chung Hei mutsuz olduğu zamanlarda kafasını dağıtmak için ya da sadece rahatlamak için resim çizerdi. Çok yetenekli bir ressamdı fakat onun resim yaptığını evdeki çalışanlarından başka hiç kimse bilmezdi. (Y/N: Okuyucular da biliyor artık :)) Dış dünyada koruması gereken bir saygınlığı vardı ve asla resim yaparak hayatını sürdüremeyeceğine inanıyordu bu yüzden bu yeteneği bir sır olarak kalmalıydı. Yani Chung Hei öyle düşünüyordu ama kesinlikle bir çok ressama göre çok yetenekli olduğu su götürmez bir gerçekti.
İş saati iyice yaklaşmıştı şövalenin başındaki ışığı söndürüp çalışma odasından çıktı. Resim yaparken saatin farkına varmamış ve kendini resme fazlasıyla kaptırdığı için hazırlanmak için yeterince vakti kalmamıştı bu sebeple kendini engelleyecek kadar kasmadan ama biraz da aceleyle hazırlandı. Chung Hei her zaman bakımlı olduğu için saatlerce makyaj yapmaya gerek duymuyordu yüzüne nemlendirici bir krem sürüp birazcık rimel sürdükten sonra hızlıca saçlarına fön çekmiş olması bile onu yeterince güzel yapıyordu.
Yoğun ve toplantılarla dolu bir iş gününün ardından verdiği sözü unutmamış olan Chung Hei, saatini kararlaştırmak için Minseok'u aradı. Bir saat sonrasına Chung Heinin ısrarı üzerine biraz lüks ve şık bir restorantda buluşmak üzere sözleştiler. Chung Hei yapacak bir şeyi olmadığı için restorana gitmişti bir saatin geçmesini beklerken makyajını tazelemek için lavaboya gidip geri geldiğinde ressam çoktan gelip oturmuştu bile, masaya doğru yürürken biraz heyecanlanmıştı. Tokalaştıktan sonra içi içine sığmayan Chung Hei uzatmak istemiyordu hemen konuya girdi. "Çok yetenekli bir ressamsınız. Şirketimin bünyesinde olan galerilerin tasarımında bize yardımcı olmak üzere sizi şirketimizde tasarımcı olarak görmeyi gerçekten çok isterim. Sizin düşünmeye fırsatınız oldu mu acaba? Ne karar verdiniz?" nefes almadan konuşmuştu.
Normalde daha ağırbaşlı bir yapısı vardı insanlara karşı, peki şu anda onu bu kadar heyecanlandıran neydi? Manzara resmi... Evet dün gördüğü manzara resmiydi kesinlikle onu bu kadar heyecanlandıran. O resim... sormak istiyordu ama zaten üst üste bir sürü soru sormuşken tekrar bir soru soramazdı. Cevabı beklerken masada duran bardaktan bir yudum su içmeye karar verdi.
Minseok kısa bir düşünme payının ardından konuşmaya başladı. "Sizin galerinizde sergi açarken böyle güzel bir teklif alacağım hiç aklıma gelmemişti. Gerçekten benim için büyük bir sürpriz oldu bu benim için büyük bir onur olur. Galerilerin tasarımları konusunda elimden gelenin en iyisini yapacağıma emin olabilirsiniz." gülümsedi. Chung Hei, Minseok'un gülümsediğini görünce bu gülüşün, ilk tanıştıkları anda da ne kadar hoşuna gittiğini hatırladı. Ne kadar da güzel gülümsüyordu bu adam özellikle de Chung Hei'ye. Ne kadar da garip ama hoştu, Chung Hei bakmaya doyamıyordu.
Minseok oldukça yetenekliydi ve dekorasyonlarda mükemmel işler çıkartacağına emindi. Anlaştıklarına göre işleri bitmişti ama daha yemekleri bitmediği için kalkamadılar. Yemek yerken sohbet ediyorlardı. Chung Hei çok ciddiydi ama Minseok onun kibar hareketlerinden gülümseyişinden ve nazik davranışlarından onun içinde ne kadar yumuşak kalpli bir insan olduğunu anlamıştı ve onu ortaya çıkarmalıydı. Bunları düşünürken Minseok, gülümsedi.
~~~~
2 ay sonra
Bu gün galeride bir sergi vardı. Gece geç saate kadar çalıştıkları için sergiye gitmek yerine uyumak istiyordu fakat bunu yapamazdı. Hazırlanıp gitti, Minseok onu serinin kapısında bekliyordu gülümsemeleriyle tatlı birşekilde selamlaşıp birlikte içeri girdiler. 2 aydır bütün galeriler, Minseok'un elinden geçerek ona bağlı ressamların hızlı çalışmaları sonucunda yepyeni bir hal almıştı.
Bu gün ki sergi, bir heykel sanatçısına aitti. Sergiyi incelerken ünlü iş adamlarından biri Chung Hei'nin yanına geldi. "Merhabalar Başkan Hanım, müsadeniz olursa size bir şey sormak istiyorum." Bu kibar beye Chung Hei "Tabi ki buyrun" diye karşılık verdi. Bunun Üzerine bu kbar iş adamı "Galerileriniz harika olmuş acaba özel değilse dekorasyonlarınızı hangi sanatçı yaptı? merak etmiştim. " diye sordu. Chung Hei gülümseyerek ona eşlik etmekte olan Minseok'u gösterdi "Bütün galerilerimizin dekorasyonlarını yeniden dizayn eden ressamımız, Min seok." dedi. Adam bunun karşısında heyecanla "Bizim Paris'teki yeni müzemiz için de tasarımcıya ihtiyacımız var. Siz yaparsanız orada mükemmel işler çıkaracağınıza eminim. Bunu bir iş teklifi olarak size sunsam ne cevap verirsiniz?" dedi. Chung Hei, Minseok ile ufak bir fikir taettisinin ardından bunu kabul etti. Konu hakkında ayrıntılı bir şekilde konuştular bir aylığına Chung Hei, Minseok ve Minseok'a bağlı 10 ressam ile birlikte Fransadaki müzenin tasarımları ve dekorasyonu için anlaşma o gece yapıldı.
Bir hafta sonra Pariste olacaklardı.
---
Lütfen yorum atın.
Öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Renkleri || Colors of the Sky (KİTAP OLUYOR)
RomanceAşk.. Bilinmez yolların çıkmaz sokağı. Bir kere aşık oldu mu insan, ölümüne açtıysa kalbini birine çıkışı yoktur o aşkın. Kaybetmek... Kalp bir kere kayboldu mu geri gelir mi? Korkuyorum.. Aşktan... Kaybetmekten.. Hayatın belki de bir resim ü...