♠ Bölüm 3 - Gözler ♠

1.2K 111 64
                                    

Karakterlerin çalışırken dinledikleri müzikler genelde benim çalışırken dinlediğim müzikler umarım seviyorsunuzdur tarzımı. Bu konuda da yorumunuzu merak ediyorum. ^^

Dipnot: Baş rolümüzün adı 'Chung Hei' anlamı; asil zarafet, bu ismi özellikle aradım alelade koyulmuş bir isim değil yani bilin istedim.

---

Resepsiyondaki kadın, "Değerli başkan, sizin odanız 3. kattaki 302 numaralı oda." dedikten sonra Chung Hei'e bir anahtar uzattı sonra Minseok' a dönerek ona da başka  bir anahtar uzattı "Sizin odanız da aynı katta 303 numaralı oda efendim." dedi.

Diğer çalışanlar onlarla birlikte gelmemişlerdi, çizimler ve tasarımlar bittikten sonra tasarımların uygulanması için onlara haber verildiğinde geleceklerdi. Kata geldiklerinde ikisi de akşam yemeğinde buluşmak için sözleşerek odalarına çekildiler.

Chung Hei denizaşırı yolculuk yüzünden çok yorgun düşmüştü ve üzerini bile değiştiremeden öylece yattığı gibi uyuyakalmıştı. Zaten her gece kabuslar yüzünden uykusuz kaldığı için uyumaya gerçekten fazlaca ihtiyacı oluyordu. 

Minseok ise yorgundu fakat uyumak istemiyordu bu yüzden duşa girip akşam yemeğine kadar olan vaktini resim çizerek geçirmeye karar verdi. Resim çizmek onun enerjisini almıyor aksine ona güç veriyordu, bir şeyleri başarabilmenin verdiği güç. Her zaman yanında taşıdığı eskiz defterini çıkartıp, telefonundan müziğini açıp kulaklıklarını taktı (Mediadan dinleyebilirsiniz) ve kendini müziğin akışına verip kurgusuz bir şekilde hayalden karalamalar yapmaya başladı. Eli çok esnek olduğu için her çizimin üstesinden büyük bir başarıyla gelebiliyordu. Çizime dalmıştı. Bir süre sonra eskiz defterini kendinden uzaklaştırıp çizdiği şeye baktığında, bu çizimin Chung Hei'ye benzediğini fark edip biraz şaşırdı. Ne çizdiğini fark edemeyecek kadar çok kendini müziğe ve çizime kaptırdığını o an anlayabilmişti.

"Alo!" Chung Hei derin uykusundan Minseok'tan gelen telefon yüzünden fırlayarak uyandı.

"Bir sorun mu var neden bu kadar heyecanla açtın telefonu?" Minseok, Chung Hei'nin tepkisine anlam vermeye çalışarak sordu. Bir sorun mu var diye meraklanmıştı.

"Ah yok şey kusura bakma, yorgunluktan uyuya kalmışımda." diye cevap verdi Chung Hei gayri ihtiyari bir şekilde. Minseok onu bu şekilde uyandırdığı için kendini birazcık kötü hissetmişti. Bu sırada Chung Hei saate baktı buluşmalarına 15 dakika kalmıştı ve Minseok'un onu neden aradığına şimdi anlam verebilmişti. Telefonda beklemekte olan Minseok'tan özür dileyerek hazırlanması gerektiğini söyleyip telefonu kapattı.

Yatağa yüz üstü bir şekilde kendini attığı an uyuduğu için yüzü şişmişti. Şişi insin diye buz gibi suyla yüzünü yıkadıktan sonra, bir kaç makyaj numarası sayesinde şişliği gizlemeyi başarmıştı zaten bi 10 dakikaya kalmaz soğuk suyunda etkisiyle şişmiş yüzü inerdi. 

Dizlerini açıkta bırakan uzunlukta uzun kolları olan siyah şık bir elbise giydi. Saçlarını da doğal haliyle bırakıp sol omzunun üzerine aldı. Buluşma saati gelmişti, hızlı hazırlanabilme yeteneği sayesinde 1 dakika bile gecikmeden odadan çıktı.

Minseok tam karşısında duruyordu, açık mavi bir gömlek ve krem rengi bir takım elbise giymişti. Chung Hei karşısında duran adamın gerçekten giyinmeyi bildiğini düşündü. Minseok'ta Chung Hei'nin güzelliği karşısında büyülenmiş ve nefesi kesilmiş bir şekilde ona bakıyordu. 

Yemeği yemek için kaldıkları otelin en üst katında bulunan restorana geldiler. Teras boştu, bu yüzden güzel manzarası olan bir masaya geçtiler. Chung Hei resmiyetsiz konuşmaya alışkın değildi bunu en son.... Neyse bir ara yapmıştı işte üzerinde düşünmemeye çalıştı. Chung Hei resmi bir şekilde konuştuğu için, Minseok saygısını bozmadan onunla iletişim kuruyordu. Minseok bu duruma alışkın olmasa da onunla iletişim kuruş tarzları hoşuna gidiyordu. 

Şu Minseok çok sıcak kanlı bir adamdı gerçekten ve Chung Hei yi anlattığı güzel anılarıyla gülümsetmeyi hatta ona  kahkahalar attırmayı bile başarabilmişti. Chung Hei kendini kaptırıdığı anda kendini kaybetmemek adına aklına o olayı getirip tekrar ciddiyete bürünüyordu. Mutlu olmak onun için neden bu kadar zordu ki? Karşısındaki adam ona çok içten davrandığı halde ona karşı kendini geri planda tutmak zorunda olduğunu eğer kendini kaptırırsa ihanet etmiş olacağını kendi içinde tekrarlayıp duruyordu. Çok fazla içmediler çünkü ertesi gün tasarımını yapacakları müzeye gidip çalışmaları gerekiyordu bunun için ciddi anlamda ayık kafaya ihtiyaçları vardı. Chung Hei, gece bitip de herkes odasına çekildiğinde odasına çekilmek yerine üzerine rahat ama yine de şık kıyafetler giyerek lobi'ye geçip kafasını dağıtmak için ertesi gün gidip tasarımlarını yapacakları müzeye taslak çizmeye başlamıştı. Yoldan gelir gelmez uyuduğu için uykusu yoktu. Lobiyi seçmesinin sebebi yalnız hissetmek istemesinden kaynaklanıyordu. Kalabalık onun rahat hissetmesini sağlıyordu. Çizime kendini kaptırmaya başlamıştı ki kahve kokusu onu kendine getirdi. Kafasını kaldırdığında karşısında MinSeok'u gördü. Minseok ona bir fincan kahve uzatarak,

"Buranın kahvesi fena değilmiş nasıl seversin  bilmiyorum o yüzden sade hazırlattım istersen şu sütlükten taze sütte koyabilirsin." dedi. Chung Hei gülümseyerek elindeki kalem kağıdı bıraktı ve ona gülümseyerek kahve uzatan adamın gözlerinin içine bakarken, elinden fincanı alıp karşısındaki sandalyeyi gösterdi ve onunda oturması için işaret etti.  Minseok oturduktan sonra Chung Hei'nin masaya bıraktığı kağıdı alıp incelemeye başladı.

"Çizimin gerçekten kuvvetliymiş" dedi gözlerini büyütürken. "Neden bu işi yapmıyorsun?" Chung Hei biraz utandı cevap vermek yerine çizimini inceleyen adamın yüzüne bakmaya devam etti. Minseok çizime bakarken sanki bir şey aklına gelmişcesine kafasını kaldırıp sandalyesini Chung Hei'nin tam yanına çekti ve eline bir kalem alıp Chung Hei'nin çizimi üzerinden aklına gelen şeyleri anlatmaya başladı. Chung Hei merakla gözlerini açmış onu dinliyor ve onun çizim yapan elini takip ediyordu.

"Peki burası böyle yuvarlak değil de köşeli ol-" Chung Hei bunu söylerken, Minseok'a dönmüştü bu arada Minseok'un ona bakarak anlattığını fark etmemişti. Konuşurken döndüğü anda ona birkaç santim uzaklıktaki yüz sebebiyle nefesi kesilmiş ve cümlesi yarım kalmıştı. Bir süre gözlerini ayırmadan birbirlerine baktılar. Chung Hei kendi kendine *Olmaz, kafanı çevir ve cümlene devam et* diye telkin verse de bunu bir türlü başaramadı.

Bir anda dudakları üzerinde hissettiği dudaklar yüzünden öylece kalakaldı.

~~

Dım dımmmm bu anı bekliyordum. Biraz kısa oldu ama artıkın olduğu kadar. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin.

Sevgiler.♥

Gökyüzünün Renkleri || Colors of the Sky (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin