♠ Bölüm 4 ♠

974 103 45
                                    

Y/N: Bu bölümün müziğini medyada bulabilirsiniz.

Bölüm 4

|Flashback|2 yıl önce|

Chung Hei'nin ağzından~

Sahilde koşturarak denize giren çocukları seyre dalmıştım ki bana doğru uzatılan çilekli milkshake nedeniyle bütün ilgim bir anda milkshake'i uzatan kişiye yöneldi. Bana uzattığı milkshake'e uzanıp aldım. Bunun benim en sevdiğim içeceklerden biri olduğunu biliyordu, kendisine de çikolatalı olandan almıştı. Milkshake ile arası benim kadar iyi değildi biliyordum ama ben içerken yalnız kalmak istememişti belli ki.

Bu onunla geçireceğimiz ilk tatilimizin ilk günüydü ve ben gerçekten çok heyecanlıydım. Sevdiğim adamla ilk tatilimdi bu resmen~

Çikolatalı milkshake'inden bir yudum aldıktan sonra "Güneş kremi sürmelisin bence çok beyazsın ve yanacaksın teniz cayır cayır olur sonra. Senin için sürmemi ister misin?" dedi. Başımı evet anlamında sallayıp şezlongun yanındaki plaj sehpasının üzerinde duran güneş kremini bana sürmesi için ona uzattım ve sırtımı ona döndüm. O, sırtıma krem sürerken ben de bir yandan milkshake'imi yudumluyor bir yandan da hala sahilde koşturup durmakta olan ve kaleler yapan çocukları izliyordum.

"Sırtın bitti şimdi önünü bana dön bakalım." dedi. Önümü ona döndüm, bir çocukmuşum gibi ilgi göstererek eline döktüğü kremi boynuma ve kollarıma sürüp güzelce yediriyordu. Bense onu izleyerek milkshake'imi içmeye devam ediyordum. Kremi sürmesi bittiğinde kafasını kaldırıp bana baktı pürüzsüz teni her zaman beni büyülüyordu güzel gözlerini ve burnunu  inceledikten sonra gözüm dudaklarına kaydı aramızda 10 santimden fazla yoktu, çok yakındık. Sonra o da benim dudaklarıma bakıp gülümsedi,

"Seni pis kız" Ve sonrasında bunu söyleyen dudaklar dudaklarımın üzerindeydi.

Onu çok seviyordum ama ilk kez birlikte böylesine vakit geçiriyorduk ve beni ilk kez böylesine öpüyordu kendimi ona bıraktım. Daha önce beni öpmüştü ama bu kadar derin ve duygu dolu bir öpücük değildi. Bu kesinlikle büyüleyici bir deneyimdi. İlk öpücüğüm olarak bunu hatırlamaya karar verdim.~

|Flashback Son|

Chung Hei, Min Seok'un dudaklarından geri çekildiğinde hemen arkasını dönüp gözünden süzülmekte olan yaşı elinin tersi ile sildi.

Minseok, Chung Hei'nin bu ani davranışı sebebiyle yanlış bir şey yaptığını sanmıştı ve Chung Hei ona geri döndüğünde başını öne eğip "Özür dilerim... Ben... sadece-" cümlesini tamamlayamadan "Benim biraz dinlenmem lazım." diyerek ayağa fırladı Chung Hei, Min Seok'un lafı yarım kalmıştı. Oturduğu yerde elinde eskiz defteri ile Chung Hei'nin arkasından öylece bakakaldı. Bir süre daha lobide oturup karalama yapmaya karar verdi.

Bu sırada Chung Hei 3. kattaki odasına gidiyordu, gitmek demeyelimde adeta uçuyordu. Ayağa kalktığından bu yana ağlaması daha da şiddetlendiği için göz yaşları görüşünü bulanıklaştırıyordu. Hıçkırıkları sıklaşmıştı. Hızla odasına giderken bulanık görüşü yüzünden önünü göremediğinden ayağı bir şeye takılıp yere kapaklandı. Canı epey yanmıştı ama asıl canını yakan şey düşmenin verdiği acı değildi tabi ki , emekleyerek kendini duvar kenarına çekti ve yaslandı.

Ağlaması biraz sakinleşince biraz önce olanları düşünmeye çalıştı. Ne olmuştu öyle sadece masum bir dokunuştu. Neden bu kadar etkilenmişti bundan?

Minseok'un yüzünü gözünün önüne getirmeye çalıştı. Onun gözlerindeki duyguda neydi öyle? Birden dudaklarını hissedince neden böyle hissetmişti? Hissettiği şeyler ilk öpücüğünden çok daha farklıydı. Sehun öptüğünde hissettiği o yoğun histen çok daha farklı bi histi bu histe sanki şey vardı... Özlem.. Min Seok farklı biriydi, farklı duyguları vardı. Sağ elini dudaklarına götürdü ve hatıraları devreye girince yarım kalan ağlaması tüm şiddetiyle geri döndü.~

~

Gözlerini açtığında kendini otel odasındaki yatağında buldu. Buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı ama yapamıyordu. Üzerine baktı kıyafeti gece lobiye inerken giydiği rahat kıyafetti rahatlamıştı, demek ki kendisi gelmişti buraya. Kıyafetini değiştirip saçına başına çeki düzen vermek için ayağa kalktı. Güzel gündelik ama şık bir elbise giyip saçını tepesinde sıkı bir topuz yaptı. Pariste oldukları için ve iş yerine gitmeyeceği için çok resmi giyinmesine gerek olmadığını düşündü zaten her zaman güzeldi. Kahvaltı yapmak için restoran katına çıktı. Minseok oturmuştu bile, onu görünce içinde bir şeyler hareketlendi, kalp atışları hızlanmaya başlamıştı ama bunu kesinlikle fark ettirmemeliydi. Her zaman ki resmiyetiyle Minseok'un olduğu masaya yürüyüp günaydınlaştıktan sonra oturdu.

Minseok, hala kendini biraz garip hissediyordu. Gece holde duvara dayalı ve kendinden geçmiş bir şekilde bulmuştu Chung Hei'yi onu odasına kadar taşımış yatağına yatırmıştı. Kızın ağlamaktan akmış makyajını güzelce silip alnına soğuk su kompresi yaparak rahatlamasını sağlamıştı. Tamamen rahatlayıp derin bir uykuya daldığına emin olduktan sonra da kendi odasına geri dönmüştü. Yaptığı hareketin neden onu bu kadar etkilediğini merak ediyordu, belki de yapmamalıydı o an ne düşüneceğinine hissetmesi gerektiğini gerçekten bilmiyordu.

O an onu öpmesinin sebebi neydi? Neden kendine engel olamamıştı? Olmalıydı o, patronuydu. Ama olamamıştı işte! Chung Hei de Min Seoku kendine çeken çok derin bir şey vardı.

Kahvaltı boyunca ikisinin de ağzını bıçak açmadı. Bir saat sonra müzeye gitmek için lobide buluşacaklardı. Chung Hei eskiz defterini alması gerektiği için odasına çıktı ama nereye bakarsa bakın onu bir türlü bulamıyordu. Heyecanla etrafı ararken, odasının kapısının tıklatıldığını duyduğu için kapıya yöneldi. Kapıdaki Minseok'tu, ona elindeki eskiz defterini uzatıp gülümsedi ve "Gece lobide bırakmışsın kaybolmasın diye sana geri vermek için ben aldım." dedi. Chung Hei gece olanları düşününce ateş bastığını hissetti muhtemelen kızarmıştı ama yüzündeki pudra yüzünden belli olmaması için içinden dua ediyordu. Teşekkür ederek defteri alıp çantasına attı.

Müzeye gittiklerinde müzeye ait tur rehberi eşliğinde müzenin her yerini gezdiler. Gezileri bitip müzeye ait olan kafeye oturduklarında müzenin sahibi olan ve onları Paris'e davet eden genç iş adamı da onlara katıldı. Chung Hei neler yapabileceklerini karalayarak gösteriyor, Minseokta nasıl olması gerektiğini çizimin üzerinden anlatıyordu. Genç iş adamı onları dinliyor ve içine sinen yerleri onaylıyor sinmeyen yerleri ise düzenliyordu.

Sabah Chung Hei ve Minseok'un arasında geçen atmosfer tamamen dağılmış gibiydi, sanki hiç bir gerginlik olmamıştı. İkisi de işlerine odaklanmışlardı. Bir an göz göze geldiler, gelmeleriyle birlikte Chung Hei gözlerini kaçırıp tam o sırada konuşan iş adamına döndü.

"Size güveniyorum birlikte iyi çalışıyorsunuz. Kısa süre de tasarımı halledip uygulamasını da yapacağınıza eminim." deyip ayağa kalktı ve ikisinin de elini sıktı.

İş adamı gittikten sonra bu günlük bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyordu Minseok, ne kadar garip bir gece geçirmişte olsa bu gün yeni bir gündü ve Paristelerdi bu yüzden günün geri kalanında Chung Hei ile birlikte gezmek istiyordu. Ondan gerçekten hoşlanıyordu fakat onun kendisine karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini bilmiyordu.

Chung Hei'ye döndü hala mutsuz görünüyordu. Geçmişte onun başına gelen olaylar yüzünden ona yaklaşması  epey zaman alacak gibi görünüyordu. Neşelendirmek için günlük planını önerdi. Chung Hei düşüncelerinden sıyrılıp Minseok'a baktığında kaşısında büyülü bir şekilde kendisine gülümsüyordu. Bu gülümseme karşısında kabul etmemezlik yapamazdı, kabul etti ve tamamen yabancısı oldukları Paris'i keşfe çıktılar.

Geziyorlardı, Minseok heyecanla her yeri televizyonda gördüğü ve okuduğu kadarıyla anlatmaya çalışıyordu. Fakat Chung Hei onu sadece izliyor çıt çıkarmıyordu ne soru soruyordu ne de başka bir şey yapıyordu. Beyni başka düşüncelerle doluyken kalbi nasıl olurda yanındaki adam için çarpabilir diye içinden geçirdi. Bir havuz kenarına gelip oturduklarında Minseok kıza dönüp elini  tuttu ve içini geceden beri kemirip duran soruyu sordu. "Neden böyle üzgünsün?"

~~

Bölüm sonu~

Sizi seviyorum ^^

Gökyüzünün Renkleri || Colors of the Sky (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin