(14)-Sema'nın Düşüşü-

3.1K 168 17
                                    

Medyada Alp var. İyi okumalar :D

- Orman kaçkını marul kafa? Afedersin anlamadım?

- Evet Türkçe konuşuyorum anlaşılmayacak bir şey yok sanırım, söylediğim gibi kardeşim kardeşini pataklamış özür dilerim.

- Hem ailecek bir benim kardeşime dalaşıyorsunuz bir de bana hakaret ediyorsunuz sonra da hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsunuz, vay be iyiymiş, dedim. Ondan sonra Alp gitti ve hemen bir yere oturdu.

- Amma alıngansın Duygu. Bir şaka yapayım dedim ama biraz ağır kaçtı sanırım. Kızdıysan özür dilerim, dedi içtenlikle. Aferin Alp'e, o en azından Emir gibi katıksız odun çıkmadı. İnşallah da onun gibi olmaz sonradan.

İlk soruyu Aysima sordu:

- Kaç yaşındasın?

- 13 yaşındayım. Sizler kaç yaşındasınız? Kuzey:

- Burada en fazla 15 yaşında, en az da 13 yaşında olanlar var. Mesela ben ve Aysima 14, Duygu ve Murat 13, Melis Abla da 15 yaşında.

- Ee, burada hiç oyun oynamaz mısınız? Yoksa ben gelince mi duraksadınız

- Yo, oynarız aslında da az önce yaşanan olaydan sonra biraz keyfimiz kaçtı diyebiliriz, dedim. Ardından da aramıza Melis Abla katıldı. Sonra hepimiz kamelyadan ayrılıp bir bahçe duvarına oturduk. Bu duvar yüksek değildi fakat bahçenin içi cam kırıkları, çöpler, çalılar, çırpılar bulunduruyordu. Ve bakımsızdı. İçeriye top kaçınca kimse almaya yeltenmezdi çünkü içinde fare var diyorlardı. Bunu kanıtlayan anılarımız da yok değil. Kuzey bir keresinde topu almaya girdiğinde bahçede ölü bir fare bulmuştu. Bazı teyzeler de buraya oturmamamız gerektiğini söylüyorlardı. Bazı sarhoşların buradan geçtiklerini ve ihtiyaçlarını bu duvara döktüklerini iddia ediyorlardı. Bundan dolayı burayı sabunlamış ve de hortumla da temizlemiştik.

Biz biraz duvarın üstünde de lafladıktan sonra aramıza Emir ve Sema katıldı. Sema'nın suratı asıktı taa ki Alp'i görene kadar. Ayrıca Sema virüsü arkadaşlarını da yanında getirmişti. Yağmur, Sema ve Eda da Alp'i görünce çocuğu öyle bir süzdüler ki... Yazık, Emir bunu fark etmedi. Üçü de birden Alp'in yanına girdiler. İlk Yağmur, sonra Eda, sonra da tam Sema oturacakken kayarak arkadaki bahçeye sırt üstü düştü. Alp de bizden çıktı. Çünkü Sema düşünce kahkahalar atmaya başladı. Biz de aynı şekilde gülüyorduk. Hatta Sema'nın en yakın arkadaşları bile bıyık altından sırıtmaya başladı. Sema ise alttan:

- Ah, sırtım of kesin ayağım kırıldı, falan demeye başladı. Emir sevgilisi olduğu için, Melis Abla da büyüklüğünü göstermek için Sema'yı kaldırmaya gitti. Sema'ya belli etmemeye çalışıyorlardı ama onlar da sırıtıyordu. Bu durumda Sema' nın edeceği bir laf kalmadı. Kızı bahçeden çıkardıktan sonra Murat son ses kahkaha atmaya başladı. Birkaç saniye sonra yüzü kızarmış, gözleri yaşarıyordu. Onun bu haline ve Sema'nın düşüşüne herkes gülmeye yeniden başladı. Yağmur bu halinden ayılıp eline telefonunu aldı ve zannımca anne ve babasını aradı. Konuşurken telaşlıydı. Konuşmasını bitirince Eda'ya:

- Annem ve babam çıkıyor arabaya doğru yola koyulacaklar. Biz de Sema'yı götürelim, dedi. Ardından Eda, Alp'in eline bir şey tutuşturup Sema'yı taşımak için yavaş yavaş harekete geçtiler.

Alp kağıda bakıp gülmeye başladı:

- Şu Sema, Emir'in sevgilisi değil miydi? Bakın bana ne yazmışlar, dedi ve kağıdı bize doğru tuttu. Kağıtta aynen şöyle yazıyordu:

Sevgili Alp,

Biz, seni bizim grup olarak çok sevdik. Umarım sen de bizi sevmişsindir. Senin gibi değerli bir çocukla tanışmak bizi oldukça sevindirir. Telefon numaralarımız altta. Umarım bir dahakine yine görüşürüz.

Eda: 053* *** ** **

Sema: 055* *** ** **

Yağmur: 054* *** ** **

- Bence Emir bunu görmeli, dedi Murat ve Emir de o anda yanımıza geldi.

- Neyi görmeliyim, dedi tek kaşı havada.

- Al da bak, dedi Alp ve kağıdı Emir'e uzattı. Biraz kağıda göz gezdirdi ve bakışları yerde:

- Biz onunla ayrıldık zaten, ben başka birini seviyorum, dedi ve kafasını kaldırarak bana baktı. Tövbe tövbe... Ne oluyor ya? Hayır anlamıyorum niye bana bakıyor? Git kuşa, kurda, böceğe, ağaca bak. Yeter ki şu anda bana bakma!

Alp ortamın gerildiğini anlamış olmalı ki:

- Hırsız polis oynamaya ne dersiniz? Ama bisikletlerle, dedi. Herkesten onay sözcükleri geldi. Biz Alp ile anlaşıp hırsız olunca Emir'in yüzü ekşidi ve:

- Alp buralarda yeni sanırım. İsterse ben Duygu ile hırsız olurum, dedi.

- Sen de yeni sayılırsın. Hem o da hırsız olursa ona daha çok yer gösterip, onunla ilgili daha çok bilgiye sahip olabiliriz değil mi Alp, deyince başını salladı ve oyuna başladık.

Aradan bir saat kadar geçince oyunu bıraktık ve kamelyalara yöneldik. Orada Sarp, Mine ve Batur ile karşılaştık. Yine kavga ediyorlardı. Mine bağırdı:

- Ben artık Batur'u seviyorum, senden ayrılıyorum Sarp,

- Aa zaten canıma tak etmişti ben seni sevmiyorum ki artık, sen çok değiştin, hem sen benden ayrılmadan önce ben senden ayrılıyorum, dedi ve Murat'ın yanına oturdu. Batur ile Mine el ele tutuşup kamelyadan ayrıldılar.

Kuzey elini Sarp'ın omuzuna atarak:

- Vayy kardeşim, demek ki sen de bu yollardan geçiyorsun. Sen de bizdensin(!) Sarp'ın yüzü sert br ifade aldı ve:

- Evet, ben de sizdenim, diyerek sesini kalınlaştırdı. Herkes kahkaha atmamak için o kadar çabalıyordu ki... Alp sırıtarak:

- Şimdi birilerini işletmenin tam zamanı, diyerek cebindeki kağıdı çıkardı. O esnada Emir beni kamelyanın dışına sürükledi:

- Ben aslında başından beri seni seviyordum... Benimle çıkar mısın, dedi. Yüzüne acıyarak baktım ve:

- Birincisi ben senin yedek tekerleğin değilim, eğer beni başından beri seviyor olsaydın ilk bana çıkma teklifi ederdin. İkincisi bu yaşta böyle şeyleri onaylamıyorum. Büyümüş de küçülmüşler gibi. Son olarak üçüncüsü kız milleti anlaşılmaz derler ama seni görünce erkeklerin aslında kızlar kadar anlaşılmaz olabildiğini gördüm. Anlamadığım şeylere kafa yormam, dedim ve yüzüne bile bakmadan kamelyaya doğru ilerledim.

Bir Yaz ÖyküsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin