(30)-Sezon Finali-

2.6K 134 53
                                    

Evet, Bir Yaz Öyküsü okuyucuları,

Uzun zamandan beri bu hikayeyi yazıyoruz. Aslında ben final olmasını istiyordum fakat hem sizin ısrarlarınız hem de diğer iki yazarın onaylamaması üzerine sezon finali yapmaya karar verdik. Bu bölüm sezon finali olduğu için 25 vote ve 20 yorum olmadan 2. sezona geçmeyeceğiz. Yani şöyle bu iki hafta arasında 25 vote olursa yeni bölüm gelecek fakat sonra yine hazirana kadar (yani sınavlar ne zaman biterse) yeni bölüm gelmeyecek. 25 vote olmazsa da yeni sezon haziranda başlayacak. Ha, ne farkı var derseniz +1 bölüm okuyacaksınız. Şunu da söyleyelim, kitabın finali bir dahaki dönem okullar açılmadan yani bu yaz gelecek. Diğer kitabımız "Gezgin'e" de bir bakın derim. Sezon Finali olduğu için uzun yazmaya çalışıyoruz ama oldu mu bilmiyoruz. Okuyucu kitlesinin azalmaması ve artması dileğiyle. Medyada Duyg var. Kıvırcık saçlı halini düşünün.İyi okumalar :D

- Ah, çattık. Yine o gelmiş, dedim gözlerimi devirerek. Herkes uflayıp pufluyordu. Bazılarının bakışları yerdeydi. Kısacası ne miydi? Bıkmıştık, Sema'dan bıkmıştık.

- Merak etmeyin, uzun durmayacağım. Sadece özür dilemeye geldim. Sema ve özür dilemek... Aynı, aynı iki kutubun birbirini çekmesi gibi imkansız.

- Sen bir kuklasın ve görünmez iplerin var, sana kim dedirtti bunları, dedi Murat. Sema başını öne eğdi ardından:

- Bunu bana kendimden başka biri söyletmedi. Vicdanım söyletti. Gerçekten size karşı yaptığım ukalalıklardan dolayı pişmanım, dedi. İnsanların ikinci şansı hakettiklerini düşünmem aslında. Ne de olsa bir kere yapan bir daha yapar. Fakat kimseyle küs kalmaya da dayanamam. Biriyle küs ölmek...

- Peki affettik, dedim. Diğerleri çok şaşırmıştı. Kabul etmeyeceğimi düşünmüş olmalılardı. E sonuçta en çok bana çektirmişti.

Diğerleri de kabul ettiler ve özür dilediler. Sonra da Sema gitti. Annem beni aradı:

- Yavrum saat geç odu nerelerdesiniz? Saat 11 oldu. Hadi marş marş eve yarın erken kalkacağız, dedi.

- Niye ereken kalkacakmışız, dedim. Annem:

- Yarın cümbür cemaat havuza gideceğiz de ondan, deyince nefesimi tuttum. Havuza ne zaman gitsek başımıza acayip olaylar gelirdi. Bu yüzden telefonu" Tamam anne!" diyerek kapattım. Sarp'a:

- Hadi çocuk eve gidiyoruz yarın büyük gün, dedim. Sarp:

-Bana çocuk deme yaa seni anneme söylerim, dedi. Kahkahalarla gülmeye başladım. Çünkü çocuk eski Türkçede domuz yavrusu demek oluyor. Bunu öğrendiğimden beri Sarp'a her fırsatta söylüyordum. Aysima:

- Hey, benim de şimdi aklıma geldi ilginç bilgiler. Avrupa ülkeleri eskiden çok pislermiş. Onlarda Türklerden görmeden önce tuvalet diye bir şey yokmuş. Yani pisliklerini şapkalarına yapıp balkondan aşağı atıyorlarmış. İnsanlar o pis kokuyu almamak için parfümü, pisliklere basmamak için topuklu ayakkabıyı, o pislikler kafalarına düşmesin diye de şemsiyeyi icat etmişler, dedi. Vay be. Ben Avrupa ülkelerini her zaman çok temiz diye düşünmüştüm. Demek ki önceden pislermiş. Düşünsenize bir Avrupa ülkesine seyahate gidiyorsunuz ve kafanıza o pisliklerden birisi düşüyor... İnsanlar gerçekten çok değişebiliyormuş. Kuzey:

- Ne büyük gününden bahsediyorsunuz, dedi. Ben de:

- Yarın hep birlikte havuza gidiyoruz. Yarın erkenden gidecekmişiz. Bu yüzden sizin de erken uyumanızı tavsiye ediyorum, dedim. Bunun ardından herkes evlere dağılmaya başladı. Ben de Sarp'ı alıp eve gittim .Uykum çok geldiği için direkt odama gittim ve kafamı yastığıma dayadım...

Bir Yaz ÖyküsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin