Yavaşça minik ellerini suratından çekti. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Daha önce de zaten hiç ilgilenmemitim bu tür bir kedi ile ya da herneyse işte.
Kendimi toparlayıp boğazımı temizledim, biraz irkilmiş ve titremişti. Onu korkutmamak için sesimin en alçak ve en yumuşak tonunu kullanarak konuşmaya başladım.
S: Ş-şeyy, sen acaba...yani nereden geldin?Şişmiş dudaklarını ısırıp eli ile arkadaki kutuyu göstermişti. Hadi ama, istediğim cevap bu değildi ki.
S: Yani tam olarak kim getirdi seni buraya?Yine gözleri dolmuştu, ama yapma böyle. Anlaşılan biz bu şekilde anlaşamayacağız. Sesimi biraz daha yumuşattım.
S: Peki, benimle gelmek ister misin?Biraz düşündü, derin bir nefes alıp minik dudaklarını araladı.
J: B-bana vuyacak mışın?Ah ben böyle bir tatlılığa nasıl kıyabilirim ki?
Anlaşılan daha önceden bu miniğe iyi davranmamışlar. Bu hava da sokağa atmalarından belli zaten. Aslında hava pek de soğuk değil, aksamları soğuk oluyor biraz. Ama konumuz şuan bu değil. Aklımdaki düşünceleri bir kenara atıp karşımdaki miniğe baktım.
S: Hayır ben sana zarar vermem asla. Hadi gel, seni evime götüreyim ha?
J: Peki.Elimi uzatıp tutmasını bekledim. Yüzüme öylece bakıyordu. Tedirgin olmuştu sanırım. Onu koltuk altlarından tutarak kucağıma aldım. Ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Sokakta bir iki tane köpek vardı.
Onları fark edince elleri ile tişörtümü kavrayıp kuyruğunu koluma doladı ve kafasını göğsüme iyice gömdü. Islak saçları ile tişörtü benim de ıslanmama neden olmuştu.
Eve girip kapıyı kilitledim ve kucağımdaki minik beden ile beraber odama çıktım. İkimizin de üzeri kirlenmişti. Sanırım temizlenmemiz gerekliydi. Kucağımdaki miniği yatağımın üzerine koyup dolabıma yöneldim.
Yatağa baktığımda minik kedi bacaklarını sallayarak beni izliyordu. Hafif gülümseyerek tekrar önüme döndüm.
Kendime göre kıyafetim vardı ama minik için yoktu. Sonra aklıma Yoora nın aldığı doğum günü hediyem geldi. Hemen aşağı inip çantamı aldım ve takrar yukarı çıktım. Minik beden yatağımdan inmiş ayakta duruyordu. Sanırım ben gidince korkmuştu.
Yanına gidip kucağıma aldım, odamdaki banyoya girip onu küvetin kenarına oturttum. Sonra da suyu sıcak yapıp küvetin dolmasını bekledim. Bu arada aklıma gelen soruyu da karşımdaki bedene dönerek sordum.
S: Şeyy adın ne, yani bir adın var değil mi?
J: Çimin, adım Çimin.
S: Peki Jimin, şimdi banyo yapıp temizlenmemiz gerek.
J: Biyliktemi yapacayız?Ah çok tatlı konuşuyordu, ama tabi ki de birlikte yapmayacağız. İlk onu yıkamam gerek, durumu benden daha kötü şuan.
S: Hayır, önce seni yıkamamız gerek.
J: Hm, peki.Su dolunca musluğu kapatıp küvetin içine birkaç kokulu sabun döküp köpürttüm. Jimin e baktığımda burnunu oynatıyordu. Bu hali çok tatlıydı. Benim gülümsediğimi görünce o da gülümsemişti. Yavaşça kucağıma alıp dizime oturttum ve üzerindeki tişörtü sıyırmaya başladım.
Düşmemek işin tişörtümü tutuyordu, kollarını tutup dikkatlice üzerinden sıyırdığım tişörtü kenara attım. Jimin e bakınca yüzü pembeleşmişti. Onu yavaşça suya bıraktığımda kuyruğunu koluma sarmıştı. Kedilerin suyu sevmediği biliyordum, ama temizlenmesi gerekli.
Kenardan aldığım şampuanı elime biraz sıkıp iki elim ile köpürttüm. Sonra da Jiminin saçlarına sürdüm. Saçları köpürdüğünde vücudunu yıkamaya başladım. Kollarındaki yaralar ve kızarıklıklar daha da belirginleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAT BOY
Fanfiction"Seni buldum minik şey" Minik bedenini kucağıma alıp tombul yanaklarına küçük bir öpücük bıraktım. ❌Smut yok❌