Bölüm ile alakasız bile olsa şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim.Sanki hiçbir şey olmamış, hiçbir şey görmemiş gibi okula girdim. Her ne kadar bunun hesabını hemen sormak istesem de sabretmeliyim. Mutlu görünmeye çalışarak okula girdim. Sabah Oğuz dışında bütün grup buluşup okula geldik. Tabi Alp de bizimle geldi.
Hep beraber sınıfın olduğu kata çıktık.
"Biraz daha sabret. Yakında hesabını saoracaksın." dedi Alp.
Olumlu anlamda kafamı salladım. Bizden ayrılıp kendi sınıfına gitti. Bizde kendi sınıfımıza yöneldik. Oğuz kapıdan gülerek bize bakıyordu.
"Şunun tipe bak ya. Tipini..."
Kaşlarımı çatıp Berkant'a döndüm. "Küfür yok."
"Ne yapıyım ama? Görünce bile sinirim bozuldu."
"Günaydın gençler."
"Günaydın." dedik düşük bir enerjiyle.
"Ne oldu? Nerden geliyor bu moral bozukluğu?"
"Senden." dedi Asena dişlerinin arasından.
"Ne dedin?" diye sordu Oğuz anlamazca.
"Yok bir şey dedim." dedi Asena.
Sınıfa girip çantamı tek oturan Asena'nın yanına koydum.
"Niye yanıma oturmadın?" diye sordu Oğuz.
"Canım bugün Asena ile oturmak istiyor."
Gelip kolunun altına aldı beni. Vücudum kasıldı. Yüzümü buruşturmamak için zor tuttum kendimi. "Senin neden moralin bozuk bakalım?"
"Yorgunum Oğuz. Akşam uyuyamadım."
"Bir sorun mu var?"
Evet. Sorun sensin.
"Ayy. Ne çok soru sordun kıza." Asena gelip Oğuz'u yerinden itti. "Ders başlıyacak şimdi. Yerine geç."
Oğuz bozuntuya vermeden yerine geçti.
"Böyle giderse çocuk anlayacak." dedi Hayal arkasını dönerken.
"Sonuç olarak zaten öğrenecek. Biraz daha dişimizi sıkmalıyız. Erkeklerden önce ben dalıcam ona." dedi Asena.
Ders tüm sıkıcılığıyla geçti. Dersi dinlemedim. Daha doğrusu dinleyemedim. Akşam eve gelince hiç uyuyamadım. Teneffüste kantine indik. İki masayı birleştirip oturduk. Alp de bize katıldı.
"Bu çocuğun ne işi var bizim yanımızda?" diye sordu Oğuz, Alp'in duyabileceği bir ses tonuyla.
Alp sinirle soludu.
"O da bizim arkadaşımız." dedi Özlem.
"Ne zamandan beri?"
"Neden bu kadar içerledin? Bir sorunun mu var Alp ile?" diye sordu Doruk.
"Yoo. Sadece merak ettim. Normal de bizimle takılmazdı."
"Şimdi takılıyor işte. Seni nasıl aramıza aldıysak onu da aldık." dedim.
"Peki bir şey demedim."
Oğuz'un telefonuna mesaj gelmesiyle herkes onun telefonuna baktı. Oğuz telefonunu açtı. Bende sanki başka yöne bakıyormuşum gibi yaptım. Oğuz mesajlar kısmına girince gözlerimi ekrana çevirdim. 'Y' diye birinden geliyordu.
Y: Okulun arkasındayım. Bekliyorum.
O: Okul da olmaz. Anlarlar.
Y: Seninki zaten salak. Hem bizi kimse görmez. Hadi lütfennn.
O: Tamam peki. Bir yalan uydurup geliyorum.
Oğuz telefonu kapatınca gözlerimi başka yere çevirdim. Oğuz sandalyesini itip ayağa kalktı.
"Benim matematikçiden not istemem lazım. Malum sene sonu geldi." dedi Oğuz.
Bu nasıl bir yalan böyle?
"Tamam. Biz burdayız." dedim.
"Derste görüşürüz."
"Görüşürüz." dedik aynı an da.
Oğuz uzaklaşınca bizimkilere döndüm. "Kim benimle geliyor?"
"Valla bizi ele. Biz enerjimizi yumruklarımıza saklıyoruz." dedi Berkant. "Okul çıkışı çok lazım olacak."
"Ben de onlara yardım edeceğim için beni de ele." dedi Asena.
"Biz de Öykü ve Özlem ile camdan fotoğrafları çekicez. Biliyorsun." dedi Hayal.
Tüm gözler Yamaç'a döndü.
"Tamam ben gelirim. Sadece izliycez zaten. Birkaç tane de fotoğraf çekeriz." önüne döndü. Sonra tekrar bana baktı. "Biz neden bunları izliycktik ya?"
İç çektim. "Eğer fotoğraflara sahte derse, ses kaydını dinleticez."
"Mantıklı." ayağa kalktı. "O zaman plan başlasın gencolar."
***
YAZARDAN;
Kantinden hızla çıktılar. Miray ve Yamaç bahçeye indiler. Demirleri aşıp okulun arka kısmına geçtiler. Öğrencilerin geçmemesi için yapılmış olan demir köşesinden yamultulmuştu. İstenildiği zaman kapalıymış gibi görüne biliyordu.
Miray ve Yamaç köşeyi dönmeden konuşma sesleri yükseldi. Duvarın köşesinde yere çöktüler. Miray telefonunu çıkartıp konuşulanları kaydetmeye başladı. Yine aynı sevgi sözcükleri havada uçuşuyordu. Yine sarmaş dolaştılar. Miray dayanamadı telefonu köşeye bıraktı ve biraz geriye çekildi. Daha fazla onları duymak istemiyordu. Yamaç da birkaç fotoğraf çekti.
Hayal, Öykü ve Özlem bir üst katta ki kızlar tuvaletine çıktılar. İlk içeride ki bütün kızları dışarı attılar. Hayal ve Öykü dışarı da nöbet tutarken, Özlem muslukların olduğu yere çıktı. Üsteki camı açıp aşağı baktı. Oğuz ve Yürüyen Makyaj Çantasını gördü. Yüzünü buruşturup telefonunu çıkardı. Yakınlaştırıp, netledi.
Bu arada Hayal ve Öykü tuvalete gelen tüm 10. sınnıf kızları adeta döverek geri gönderiyordu. Normal bir şekilde yapsalar şaşardık, öyle değil mi?
Özlem çıkmadan hemen önce Y.M.Ç.' sının arkadaşının arkasından tekme atarak yere düşürdüler. Kız da bir sümük gibi yere yapıştı. Kız ağlayarak uzaklaşırken Öykü ve Hayal çak yaptılar.
Asena, Berkant, Doruk ve Alp masada hala oturuyorlardı. Hiçbiri konuşmuyordu. Hepsi çok sıkılmıştı. Alp sonunda dayanmayıp sessizliği bozdu.
"Hala bitiremediler mi acaba? Ya da yakalanmış olabilirler mi?"
"Yakalansalardı Oğuz'un hastaneye gittiği haberi kulağımıza gelirdi." dedi Doruk.
"Nasıl yani?" diye sordu Alp. Anlamamıştı.
"Yani demek istiyorki, Oğuz onları görse neden burdasın diye Miray'a hesap sormaya kalkar. Miray buna asla dayanamaz ve onu hastanelik hale getirir. Bize de gerek kalmaz. Ama bu kötü olur." dedi Asena.
Onlar bu kadar planı yapıp, uygularken bunlardan bir haber olan Oğuz hala onları kandırdığını düşünüyordur. Onların ne kadar iyimser olduklarını da. Bu yüzden içi rahattır. Zaten üniversite için başka bir şehir düşünüyordu. Bir sene daha onları kandıracaktı sadece.
***
MİRAY'DAN DEVAM;
Konuşmalar kesilince hızla telefonumu aldım. Yamaç ile son hız koşmaya başladık. Demirden geçip ön bahçeye çıktık. Eğer koşarak okula girersek yakalanacağımız için banklardan birine oturduk. Sanki hep oradaymışız ve sohbet ediyormuşuz gibi.
Oğuz sanki onun ordan geldiğini görmemişiz gibi gülerek yanımıza geldi. Ne kadar yüzüne tükürmek istesem de kendimi tuttum. Biraz daha sabır Miray. Şunun şurasında birkaç ders daha kaldı. Sakin ol!
"Diğerleri nerede?"
"Onlar en son kantindeydi. Biz de sıcaklayınca bahçeye çıktık." dedi Yamaç.
Yanıma oturup kolunu omzuma attı. Mutlu görünüyordu. Tabi mutlu olur. Ex sevgilisinin yanından geliyor pislik.
"Çok mutlusun." dedim. "Hocadan notu aldın herhalde."
"Evet. Evet."
Hoca vermiştir tabi. Lan Derya Hoca bu. Nah verir.
"Derya Hoca bugün güzel gününde herhalde." dedi Yamaç.
"Demek ki." dedi Oğuz. "Hadi sınıfa çıkalım. Zil çalar birazdan."
"Hadi."
Beraber sınıfa çıktık. Ben yine Asena'nın yanına oturdum.
Dersler -artık demekten bıktım- tüm sıkıcılığıyla geçti. Hayır yani. Eğlenceli geçmesini falan mı bekliyorsunuz? Son dersin sonlarına doğru kafamı sıraya koydum. Asena da kafasını sıraya koyup bana döndü.
"Senin ki geliyor mu çıkışa?"
"Gelicekmiş. 'Kim benim baldızımı üzmüş?' dedi." güldü. "Salak yemin ediyorum."
"Diğerlerininkiler?"
"Bu nasıl bir kelime ya?" diye sordu.
"Ne biliyim? Aklıma öyle geldi. Söyledim. Mantığımı sorgulama."
"Yiğit geliyormuş da, Selim'i bilmiyorum. Onlar neden geliyor? Anıl tek yeter."
"Ay göçüm. Zaten sizinkiler sadece kaçırmaya yardım edecek. Bazıları sokakların başını tutacak. Geri kalan da arabaya atma işini halledecek. Abime söyledim. Çok sinirledi. Planımıza yardım edecek. Koray abi ile arabayla gelecekler."
"Nereye götürücez?"
"Bizim bodruma."
***
"Hala ayılmadı mı?" diye sordu Öykü.
"Hayır. Anıl artık kafasına nasıl vurmuşsa? Çocuk bir türlü uyanamadı." dedim.
"Ne yapıyım? Çok kıpraşıyordu. Rahat dursun diye bir tane geçirdim." diye kendini savundu Anıl.
Bizim bodrum da, bir köşede yere oturmuş Oğuz'un uyanmasını bekliyoruz. Kaçırma başarıyla sonuçlanmıştı. Kolayca bizim bodruma getirmişlerdi. Ben de havalı olsun diye sadece ortadaki lambayı açmıştım. Işığın vurduğu yere de Oğuz'u bağlamıştık.
Oğuz'u neden kaçırdığımız aklıma gelince yine bir hüzün kapladı içimi. Kalbimi sıkıyorlarmış gibi oldu. Sırtımı duvara dayayıp bacaklarımı kendime geçtim. Browni İntense ihtiyacım varrr...
"Şişt. Alooo... Kime diyom? Miraaayyyyğğhjk!"
Kaşlarımı çatıp Yamaç'a döndüm. 'Ne diyon değişik?' bakışlarımdan attım.
"Seninki uyandı."
Ayağa kalktım. "Şuna seninki deme."
Doruk, Yamaç'ın kafasına bir tane geçirdi.
Bizimkilerde ayaklanınca onlara döndüm.
"Ben bir konuşayım. Sonra ne yapacaksanız yapın. Zaten çocuğu kaçırdık. Mafya gibi." dedim.
"Senin planındı. Biz direk dövecektik." dedi Berkant.
Tekrar eski yerlerine oturdular.
Yavaş adımlarla Oğuz'un karşısına geçtim. Gözleri bezle bağlıydı. Ona soracaklarımdan sonra ne cevap vereceğini merak ediyorum. Ama alacağım cevap beni korkutuyor. Zor... Sevdiğim ilk kişi beni sırtımdan bıçakladı. Ben ise yerde kanlar içinde kıvranıyorum.
"İmdatt! Yardım edin. Çıkarın beni burdan."
Kulaklarımı kapattım. "Kapa çeneni."
"Miray? Kurtar beni burdan."
"Bekle!"
Ona yaklaşıp gözlerindeki bezi çözüp yan tarafa attım.
"Çözsene beni."
"Konuşacaklarımız var."
"Beni sen mi kaçırdın?"
Oğuz'un arkasında oturan bizimkiler gülüştü.
"Biz kaçırdık seni koçum." dedi Berkant.
"Siz de mi burada sınız? Miray'a söyleyin çözsün beni."
"Anlatman gereken konular var." dedi Hayal.
"Şaka ise gerçekten hiç komik değil. Çözün beni." dedi sinirle.
İç çektim. Beklemeye gerek yok. Şak diye söyle Miray.
"Beni aldattığını biliyorum Oğuz."
Şaşkınlıkla kaşları havaya kalktı. Kendini hemen toparladı. "Kimden duyduysan yalan." dedi soğukkanlılıkla.
"Kaynaklarım sağlam."
"Bana inanmıyor musun? Gidiyorum ben."
"İşte seni bu yüzden kaçırıp, bağladık. İnkar edip gitme diye." dedim. "Kanıtlarımı çıkartayım mı? Yoksa kendin itiraf eder misin?" Hiçbir şey söylemeden yüzüme baktı. "Peki o zaman."
İleride ki masadan, çıkarttığımız fotoğrafları getirdim. Gözünün önüne tuttum.
"Bunlar ne peki?"
Dikkatle fotoğraflara baktı. Kaşlarını çattı. "Bunu sana kim verdiyse iyi iş başarmış. Gerçek gibi olmuş. Ama bunlar sahte."
Ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım. Şimdi olmaz. Hayır. Onun önünde asla ağlayamam.
Fotoğrafları tekrar masanın üstüne koydum. Güç toplamak için ellerimi masaya yasladım. Kafamı ağip gözlerimi kapattım. Ağlama! Ağlama!
Telefonumu çıkarttım. Ses kaydını açtım.
"Sürekli sorduğumu biliyorum. Ama yakalanmaktan korkuyorum Oğuz."
"Merak etme balım. Yakalanmayız." yüzümü buruşturdum.
"O kadar eminsin yani."
Öpücük sesi. "Eminim."
"Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum."
"Miray dan daha çok mu?"
"Onu zaten hiç sevmedim. Çıkar şu kızı aklından."
Dayanamayıp kaydı durdurdum. Gözlerimi Oğuz'a çevirdim. Şaşkınlıkla telefona bakıyordu.
"Ne oldu lan? Çok mu şaşırdın? Anlamayacağımı sandın dimi? Salak sandın dimi beni?" diye bağırdım. "Sevmiyorsan gelip söyleseydin. Seni anlardım. Ama sen beni kandırmayı, aldatmayı seçtin. Allah belanı versin!"
Ben daha ne olduğunu anlamadan sert kollar beni tutup yukarı çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM TAYFA
Teen FictionBüyük bir tayfanın beraber üzülüp, beraber sevindiği bu hikayeye hoşgeldiniz.