DORUK'UN AĞZINDAN
Ortamın karışması Yamaç yüzündendi. Hayır yani. Belki kötü kötü bakıp gideceklerdi. Salak. Yemin ediyorum salak.
Bana vurmaya çalışan çocuğu itip yüzüne yumruğumu geçirdim. Onlardan fazlaydık ve onları dövebilirdik. Ama olay çıkmadan burdan çıkmak istiyorum.
İleride Miray'ın cam bir şişe aldığını görünce hızla oraya koştum. Çocuğun kafasına geçirmeden şişeyi elinden kaptım. Çocuk arkasını dönerken tekmeyi bacağına geçirip yere düşürdüm. Miray'ı ve Asena'nın kolundan tuttuğum gibi çıkışa yöneldim.
"Erkan abi, Alp! Siz diğerlerini getirmeye çalışın!"
Onaylayarak kafalarını salladılar. Koşar adım bar dan çıktım. Kızları arabanın dibine oturttum.
"Bu Yamaç mıydı?" diye sordu Miray büyük bir ciddiyetle.
"Yok ya. Bu Berkant." diye onu cevapladı Asena.
Hayattan bıkmışçasına elimi yüzümde gezdirdim. Allah'ım sen yardım et. Hepsi birbirinden manyak.
"Kızlar, benim, Doruk."
"Heee..." diye bağırdılar aynı an da.
"Üşüdüm bennn." diye yakındı Asena.
Üstümde ki ceketi çıkartıp üstüne koydum.
"Ben de üşüdüm."
Beklentiyle bana baktı.
"Biraz bekle. Yamaç'ın yanında hırka olması lazımdı."
"Peki."
Fazla sürmeden diğerleri de yanımıza geldi. Erkan abi arabanın kilidini açar açmaz bindik. Yine herkes eski yerine oturdu. Kızlar durmadan gülüyorlardı. Yamaç da onlardan farklı değildi. Kızlardan bir sakin duran Asena'ydı. O da boş boş ileri bakıyordu.
Araba sarsılınca kaşlarımı çatıp Erkan abiye baktım.
"Pardon biraz..." bir an da durdu. Arabayı aynı hızla durdurdu.
"Ne oluyor abi?" diye sordum.
"Polis çevirmesi."
Artık ne kadar çatabilirsem, kaşlarımı çattım.
Cama tıklatılınca Erkan abi camı indirdi.
"İyi akşamlar memur bey."
"Ehliyet, ruhsat.?"
Erkan abi cebinden ikisinide çıkartıp uzattı. Polis kontrol edip geri uzattı.
"Araba ilerlerken çok sarsılıyordu. Alkollü müsünüz?"
Erkan abi ağzını açmış cevap verecekken Miray söze atladı.
"Ne memuru alkol bey?"
"Ne memuru ya? Günah bir kere, günah."
Saol Asena. Bir senin konuşman eksikti. Üstüne tuz, biber oldu. Arabayı Yamaç'ın salak kahkahası doldurdu.
Polis cebinden alkol kontrol cihazını çıkardı. İşte. Şimdi. Büyük. Sıçtık.
"Üfleyin lütfen."
"Üflemesem."
"Beyfendi zorluk çıkarmayın."
Erkan abi üfledi ve tabikide alkollü çıktı.
"Gençler sizi bu gece karakolda misafir edicekmişiz gibi görünüyor."
***
MİRAY'DAN DEVAM
Gözlerimi zorlukla açtım. Nerden geliyor bu kadar ışık? Kafamı yana çevirdiğim de parmaklıklarla karşılaştım. Gölerim kocaman açıldı.
"Ne oluyor yaa?!"
"Karakoldayız."
Berkant'ın sesini duyduğum da kafamı tam karşımızdaki hücreye çevirdim. Bizim burada ne işimiz var?
Parmaklıklara yaklaştım. Yere, bağdaş kurarak oturdum.
"Neden buradayız?" diye sordum.
"Hiç mi hatırlamıyorsun?" diye sordu Doruk.
"Şey, en son hatırladığım... Ben, Öykü, Yamaç pistte dans ediyorduk. Sonra... Sonra... Sonrası yok."
"Ohhoo. Neler oldu? Neler?" dedi Alp.
"Hemen anlat." dedi arkamdan Asena. O da şaşkın görünüyordu. Gelip yanıma oturdu.
"İlk olarak hepiniz sarhoş oldunuz. Biz, Alp ile çabucak kendimize geldik. Tam sizi de alıp gitmek için içeri girmiştik ki, bir baktık Miray Hanım bir çocuğun kafasında şişe patlatıyor."
Şaşkınlıkla ağzım aralandı. "Oha!"
"Ama meğersem çocuklar Asena'ya bulaşmış, Miray ise onu korumak amaçlı çocuğun kafasında şişe kırmış." dedi Alp.
Asena kolunu omzum attı. "Helalll!"
"Hiçbir şey hatırlamıyorum. Nalet girsin. Keşke hatırlaybilsem. Efsane yaa!" diye yakındım.
"Sonra?" diye sordu merakla, yanımıza gelen Hayal. O da yanımıza oturdu, arkasından da Öykü. Sonra da Özlem.
"Biz de sizi korumak için yanınıza geldik. Tam böyle 2 grupta birbirine kötü bakışlar atıyor, dedim ki bunlar bakıp bakıp gider." dedi Berkant. "Ama öyle olmadı."
"Ne oldu kanka?" diye sordu Yamaç.
"Bir de soruyor ya?" diye söylendi Doruk. "Senin yüzünden kavga başladı."
"Nasıl ya?"
"Bu salak. Çocuklardan birine yumruğunu geçirmeseydi kavga başlamayacaktı." dedi Doruk.
"Amacın neydi?" diye sordum.
"Hatırlamıyorum."
"Sen de başka bir çocuğu kafasında bir şişe daha patlatmak üzereydin. Ben durdurdum seni." dedi Doruk.
"Hak etmiştir. Yoksa ben hayatta kafasına geçirmeye çalışmazdım." diye kendimi savundum.
"Sonra?" diye sordu Öykü.
"İşte bindik arabaya. Erkan abi de sarhoştu. Araba da sarsılıyordu. Çevirmeye yakalandık." dedi Alp.
"Her şey iyi gidiyordu. Ehliyet, ruhsat kontrolünden geçti. Sonra sadece 'alkollü müsünüz?' diye sordu. Siz sussaydınız, Erkan abi kısaca 'hayır.' diyecekti. Sonra yola devam edecektik." dedi Doruk.
"Kim sussaydı?" diye sordu Özlem.
"Miray ve Asena." diye cevapladı Doruk.
"Ne dedik ki?" soruyu soran Asena'ydı.
"Miray 'Ne memuru alkol bey?' dedi. Cidden bunu dedi." dedi Berkant.
"Asena, sen de 'Ne memuru ya? Günah bir kere, günah.' dedi." dedi Alp.
Asena'yla aynı an da birbirimize baktık. Anında kahkaha attık. Diğerleri de bize katıldı. Ağlanacak halimize gülüyoruz şuan. Şaka gibi.
"Saat kaç?"
Berkant duvarda ki saati işeret etti. Saat 08:16'ydı.
"Kaçtan beri buradayız?" diye sordu Hayal.
"Saat 2 falandı."
Korkuyla kafamı kaldırdım. "Ailelere haber verdiler mi?"
Doruk onaylarcasına kafasını salladı. "Siz uyanmadan hemen önce."
"Sıçtım." dedik aynı an da Asena'yla.
"Abim beni öldürecek." diye yakındım.
"Abim beni diri diri arka bahçeye gömecek." dedi Asena.
"İkinie de daha yaratıcı cezalar düşünüyoruz."
Abimin sesiyle kafamı kapıya çevirdim. Koray abi ve Mert de yanındaydı. Sinirle hepimize bakıyorlardı.
"Lan madem bara gidecektiniz bizi de çağırsanıza. Başınızda büyük olsun." dedi Koray abi sinirle.
"Abi bizden sadece 1 yaş büyüksünüz." dedi Asena.
"Ne fark eder? Büyük müyüz? Büyüğüz."
"Ailelerinizle konuştum. Hepinizi ben çıkartıcam ve teker teker evlere bırakıcam." dedi abim.
Polis kapımızı açınca sırayla çıktık. Abim beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Korktum gerizekalı."
"Üzgünüm."
Çıkışa doğru yürümeye başladık. Mert'te gelip diğer taraftan sarıldı.
"Ödüm bokuma girdi abla. Arıyoruz, arıyoruz cevap veren yok."
Abim hafifçe kafama vurdu. "Sen niye o kadar içtin bakayım?"
"Aslında ben alkol almayacaktım. Kendi kokteylim yerine, yanlışlıkla Doruk'un viskisini içmişim. Sonra biz piste çıkıp dans etmeye başladık. Sonrasını hatırlamıyorum."
"Bir daha bara gideceksen bana haber veriyorsun küçük hanım."
"Peki."
***
"Gülsen de ağlasan da neye yarar
Asırlardır yakar mevzular
Adam inat kadın çok inat
Keçilerde kaçacak doğal olarak."
Bağıra bağıra şarkı söyleyen tabikide ben ve Yamaç'dı. Dizyi deli gibi izleyip, final verince depresyona tabikide girmedik. Saçmalamayın.
"Bir susun ya. Şimdi benim keçilerim kaçacak!" diye bağırdı Koray abi.
"Ne yapalım? Sıkıldık." diye isyan ettim.
"Az kaldı. Kapayın çenenizi ve uslu uslu oturun."
Göz devirip koltuğa yaslandım.
Tatile, yani Rize'ye gelebilmiştik sonunda. Herkes gelememişti. Ben, abim, Doruk, Yamaç ve Hayal. Tabii evin sahibi Asena ve Koray abi de. Onlar olmazsa olmaz. Uçaktan iner inmez minibüs tarzı bir araba kiralamıştık ve eve doğru yol almıştık.
"Gider gitmez orayı gezmemiz lazım." dedi Yamaç.
"Asena, bizi gezdirirsin?" diye sordum.
"Neden olmasın? İsteyenleri gezdiririm."
"Beni eleyin uykusuzlukten ölüyorum." dedi Hayal bitkin bir sesle.
"Ben de gelirim sizle." dedi Doruk.
"Meriç, seninle şehre ineriz. Market alışverişi yaparız."
"Tamam kardeşim."
Ağaçlık alanların arasında birkaç ev gözükmeye başlayınca geldiğimizi anladım. Buradaki evler 2-3 katlı şirin evlerdi. Biraz daha ilerledikten sonra diğer evlerden biraz daha uzakta kalan 3 katlı geniş bir köşkün önünde durduk. Koray abi kapıları açınca kednimi dışarı attım. Temiz havayı içime çektim.
"Burası çok güzelmiş." dedi Hayal.
"Aynen." Hayal valizini alıp köşke yürüdü. "Uyumaya gidiyorum."
"Biz de valizleri bırakalım. Ondan sonra gezelim." dedi Asena.
Bagaj dan valizleri alıp köşke geçtik. Giriş katta salon, muftak, lavabo, 3 tane oda bulunuyordu. Üst katta 5 oda, 2 lavabo, oyun odası bulunuyordu. Aşağıdaki odalara ben, Yamaç, abim yerleştik. Üst kata da diğerleri.
Odama girip valizimi bir kenara bıraktım. Valizimden çıkardığım siyah taytımı, mor tshirtimi giydim. Ayağıma mor boğazlı konverslerimi geçirdim. Saçlarımı açık bıraktım. Oda dan çıkıp kapının önüne çıktım. Yamaç dışında herkes toplanmıştı.
Asena kot pantolon üstüne mor tshirt giymişti. Ayağına da beyaz spor ayakkabı geçirmişti.
"Şu kanka şeysimi sizinki?" dedi Doruk.
Birbirimize bakıp kahkaha attık.
Doruk sitah kot pantolon üstüne düz beyaz bir tshirt giymişti. Spor ayakkabıları da beyazdı.
"Sen de sade takılıyorsun." dedim.
"Benim rengarenk giyindiğimi ne zaman gördün? Sadelik her zaman iydir."
Kapı açılınca gözler o tarafa döndü. Yamaç gelmişti. Gri bir eşortman altı, gri bir tshirt giymişti.
"Hadi artık gidelim." dedi Doruk.
Yürümeye başladık. "İlk nereye gitmek istersiniz? Sokakları mı dolaşmak ister siniz? Yoksa ağaçlık alanları mı?" diye sorudu Asena.
"Bence sokakları gezelim." dedi Yamaç.
"Aynen."
"Olur."
İstikamet ilerideki evlerin sokakları oldu.
"Buranın insanları cana yakındır. Misafir olduğunuzu duyunca size bir şeyler ikram etmek isteyenler olabilir."
"Yani yemek yiyeceğiz?"
"Onun gibi bir şey."
"İyiymiş o zaman." dedim sırıtarak.
5 dakikalık yürüme yolundan sonra sonunda gelebilmiştik. Sokakları çok şirin evler süslüyordu. Renk renk evler vardı. Renklerini beğendiğim evlerin bulunduğu sokakta resim çekindim. Direk İnstagram'a yükledim. Bir sürü fotoğraf çekildik. Bir fotoğrafta Doruk ile çekiliyorduk. Ama Yamaç'ın Doruk'un sırtına atlamasıyla bozuldu. Büyük bir çığlık koparmıştım.
Arkamdan bir çocuğun sesi geldi.
"Ne bağırıyorsun kuyruğuna basılmış kedi gibi?"
Arkamı döndüm. "Pardon, korkumuştum."
Göz devirip yanımıza geldi. "Asena, bunlar senin arkadaşın mı?"
"Evet."
"Söyle fazla ses çıkarmasınlar. Biliyorsun. Dedem buranı muhtarı olduğu için buranın hakimiyeti bana da düşüyor."
Kahkaha atmamak için elimle ağzımı kapattım. Doruk ve Yamaç da benimle aynı durumdaydılar. Ama Asena bu durumu alışmış olmalı ki ifadesizce ona bakıyordu.
"Ali bir yürü git işine."
"Baştan uyarıyorum ona göre." deyip yoluna devam etti.
Kendimizi daha fazla tutamayıp kahkahamızı koy verdik.
"Ne kadar salak?"
"Sormayın. Küçükken abimden az dayak yememişti. Bakıyorum da hala akıllanmamış." dedi Asena.
Sokağın sağından döndük. Sokakta çocuklar futbol oynuyorlardı. Top Doruk'un ayağına gelince sektirip çocuklara geri attı.
"Ahahaha. Sadece bu kadar mı sektiriyorsun?" diye dalga geçti Asena.
"Daha fazla da sektirebilirim."
"Bunun sonu bir iddaaya gidiyor sanki." dedi Yamaç.
"Kesinlikle bir iddaaya gidiyor."
"Nesine lan?" dedi Asena.
"Eğer kaybedersen 1 gün istediğimi yaparsın."
"Sen kaybedersen benim istediklerimi."
"Tamamdır."
"Şişt Memo. At topu bakayım."
"Asena abla top oynuyorduk."
"Topu atıyor musun? Atmıyor musun?"
Yenilmişçesine kafasını eğdi. Topu bize doğru attı.
"Çocuklar oynuyorlardı." dedim.
"Boşver."
"Miray gel kız. Vicdan yaptım." Asena'ya döndü. "Buraya en yakın bakkal nerede?"
"Bu sokağın biraz aşağısında var."
"Biz gidip geliyoruz."
Sokağın aşağısına doğru yürümeye başladık. Çocukların yanından geçerken Yamaç durdu.
"Kahramanınız size top almaya gidiyor çocuklar."
"Bu şimdi kahramanlık mı?" diye sordum yürümeye devam ederken.
"Kimine göre evet. Kimine göre hayır."
Tek kaşımı kaldırıp Yamaç'a baktım. O beni tınlamadan yürümeye devam etti.
Biraz ileride ki bakkalın önüne geldiğimizde Yamaç beklememi işaret ederek bakkala girdi. Bakkalın önündeki duvara atlayarak oturdum. Boyumun kısa olması nedeniyle ayaklarım sallanıyordu.
"Sen kimsin?"
Kaşlarımı çatarak yan tarafa baktım. "Pardon?"
"Şey pardon abla. Seni daha önce seni burada görmemiştim de."
"İlk defa geliyorum çünki. Kurt ailesinin misafiriyim."
"Koray abi buradamı?"
"Evet."
"Akşam abimle ziyarete geleceğimizi söylersin."
"Tabii." arkasından el salladım.
Yamaç elinde 5 tane topla bakkaldan çıktı. Oturduğum duvardan atlayıp yanında yürümeye başladım.
"5 topu ne yapacaksın?"
"3 tanesini çocuklara vericem. Geri kalanı da bizim. Köşkün arka tarafından kocaman bir açıklık var. Orada futbol falan oynarız."
"Seninle futbol mu oynanır? Kendini bilerek yere atıyorsun."
"Hiçte bile. Hep benim üstüme oynanıyor. Sor bir neden?"
"Neden?"
"Çünki efsane futbol oynuyorum."
"He he."
***
"Atacağın topa sı...."
Asena eliyle ağzımı kapattı. Sinirle Yamaç'a bir bakış attı. "Kanka sakin. Abimler buraya bakıyor. İçeri girsinler dilediğin kadar söv."
Sinirle nefes alıp verdim. Kaşlarımı çatarak Yamaç'a baktım.
Açıklık alanda futbol oynuyorduk. Yamaç ve Hayal. Ben ve Asena grup olmuştuk. Doruk oyun dışıydı. Çünki iddaayı Asena kazanmıştı ve 24 saati başlamıştı. Doruk, kapının önündeki merdivenlerde oturmuş bizi izliyordu.
Abimler içeri girince Yamaç'a döndüm. "Lan gerizekalı. Düzgün oynasana."
"Mal! Attığın yere sıçayım!" diye bağırdı Asena.
"Orası çaylık alan. Biz burada oynuyoruz. Ayağının ayarına..."
"Şişt. Ne kadar ayıp abla?"
Sinirle kafamı kapıya çevirdim. Bugün bakkalın orada gördüğüm çocuk oradaydı. Yanında da ondan büyük olduğu anlaşılan bir taş duruyordu.
"Bir konuşturmadınız." diye bağırdım. Sinirle yere oturdum.
"Sen konuşurken sürekli hakaret mi edersin? Ya da küfür? Sizin gibiler burada bulunmaz. Sen nasıl geldin buraya?" diye sordu yanındaki çocuk.
Ters ters çocuğa baktım. O tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu.
"Normal de böyle değilim."
"Evet. Gördük."
"Hiçbir şey görmedin. Seni inandırmak zorunda değilim."
Ayağa kalktım. Arkamı temizleyip eve yürüdüm. Çocuğun omzuna vurmaya çalışıp içeri girdim. Bakın çalışıp diyorum. Çocuk uzun olduğu için fazla beceremedim doğrusu. Nalet olsun bu boy. Nalet olsun uzun boylular.
Odanın kapısından abime seslendim. "Ben odadayım! Büyük ihtimal çıkmayacağım!"
"Sen bilirsin!"
"Peki!"
"Tamam!"
Gülerek odaya girdim. Çantamdan kulaklığımı takıp, boydan boya olan camın önündeki pufa oturdum. Duvara yaslanıp bahçeyi izledim. Bizimkiler daha içeri girmemişti. Hala futbol oynuyorlardı. Bakkalın önünde tanıştığım çocuk -adını öğrensem iyi olacak- ve çok bilmiş abisi kenarda oturmuş onları izliyorlardı. Benim yerime Doruk'u almışlardı. Asena ve Doruk gol üstüne gol atıyorlardı.
Kafamı çevirirken o çocuk ile göz göze geldim. Kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Göz devirip ayağa kalktım. Göz temasını kesmeden perdeyi kapattım. Salak ya! Sinirleniyorum. Sen kimsin de bilip bilmeden benim hakkımda konuşuyorsun? Kulaklığımı çıkartıp sinirle yatağa fırlattım.
Neymiş 'Sozon gobolor borodo bolonmoz. Son nosol goldon boroyo?' Her manyak da bana denk geliyor. Belki bende biraz manyak olabilirim. Ama bu kadar değil.
"Tak tak tak!"
Gözlerimi kapıya diktim.
"Onu ağzınla değil, kapıya vurarak çıkarman gerekiyor!"
"Sana birini getirdim."
"Mert mi?"
"Kapıyı açarsan görürsün salak."
Kapıyı açtığımda karşımda sadece Asena ve Yamaç vardı.
"Eee?"
"Ne?"
"Getirdiğiniz kişi nerde?"
"Ne kişisi ya?" kolumdan tuttular. "Oyun oynayacağız. Kişi eksik." dedi Asena.
Beni sürükleyerek bahçeye götürdüler.
"Ne oynayacağız?"
"Futbol."
Merdivenleri inip bizimkilerin yanına gittik. Gördüğüm yüzle yüzümü buruşturdum. Diğer gördüğüm yüzle gülme isteği geldi.
"Bir takım başkanı benim." dedi Doruk.
"Diğer takım başkanı da ben." dedi çok bilmiş.
"Eksik kal." dedim sadece Asena ve Hayal'in duyabileceği bir ses tonuyla.
"Bir şey mi dedin?" diye sordu. Çok mu merak ettin koçum?
"Yoo." dedim düz bir ifadeyle.
"Fazla abartmıyor musun?"
Kaşlarımı çatarak ona baktım. Şimdi ağzımı açsam susmam. Oyun mahvolur. Sus Miray sus.
"Sessiz kalma hakkımı kullanıyorum."
"Kıyamet alameti." dedi Asena. "Kanka sen bu olamazsın."
"Bize Miray'ı geri ver!" dedi Yamaç.
"Abimin bir sözü var. 'Tartışılmaması gereken kişilerle muhattap bile olma.' Abimin sözüne uyuyorum."
"Oooo..."
"Neyse. Konu uzamasın. Şu torbadan isim çekin." dedi Hayal.
Doruk ve çok bilmiş Kuzey bakmadan 3 tane çektiler. (İşsizliğimi konuşturup gerçekten kura çektim.)
Doruk kağıtları açıp okudu. "Güney... Yamaç... Miray."
"Yaşasın be!" diye bağırdım. Sonra jeton düştü. "Asena. Kanka yaban ellere gittin ya."
"Olsun kanka. Gönüller bir."
"Onu bunu bırak. Yamaç bizim takım da." dedi Doruk.
"Orayı hiç hatırlatma."
"Yalnız arkadaşlar ben buradayım."
"Biliyoruz." dedik aynı an da.
Güney'e döndüm. "Nasıl kadar iyisin?"
"Kendimce iyiyim Miray abla."
"İyi iyi." elimi kalbimin olduğu kısma koydum. "Sen bana abla diyince aklıma Mert geldi. Ne yaptı acaba kereta?" dedim gülümseyerek.
"Kampta ne yapılırsa onu yapıyordur büyük ihtimal." dedi Hayal.
"O zaman maç başlasın artık." dedim Doruk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM TAYFA
Teen FictionBüyük bir tayfanın beraber üzülüp, beraber sevindiği bu hikayeye hoşgeldiniz.