"Sence içeride midir?" diye sordum.
"Büyük ihtimal."
"Beni niye karıştırdınız ya?" diye söylendi Yamaç.
"Bizim kızlar gereksiz imada bulunurdu. Berkant ve Doruk'u biliyorsun. Oğuz da izin vermeyeceğine göre ki zaten ondan izin alan yok. Bir sen kalıyorsun kankaların bir tanesi." dedim şirinlikle.
"Şirinlik yapma!"
"Plana sadık kalıyoruz Beyler. Yamaç dışarıda doktoru oyalarken biz girip alıp çıkyoruz. Zaten doktor üşengeç olduğu için hepsini bir arada imzalayıp kenara koymuş." çatık kaşla bana bakan Alp'e baktım. "Nerden bildiğimi sorma."
Plan tıkır tıkır işledi. Yamaç dışarıda doktoru oyladı. Bizde içeri girdik. Eski bilgilerimden yararlanarak çıkış izni kağıtlarından 5-6 tane aldım. Ne zaman ihtiyacım olacağı belli olmaz. Dimi?
Ben bir ekşın beklerdim. Ama ekşın mekşın olmadı. Kolayca alıp çıktık. (Üzgünüm Ece) Yamaç sınıfa giderken, biz de bahçeye çıktık.
"Şuraya tarihi de yazarsam." kağıtta bir şeyler karaladı. "Tamamdır."
Kapıya yöneldi. "Görüşürüz. Tanıştığıma memnun oldum. Bu arada adın neydi?"
"Miray."
"Teşekkürler Miray."
Arkasından el salladım. Neden yaptım? Bilmem.
"Kimdi o çocuk?"
Oğuz'u sesiyle arkama döndüm.
"Burnunu kırdığım çocuk."
"Ne ara bu kadar yakın oldunuz?"
"Benden şüphe mi ediyorsun?"
"Şüphe edilmeyecek gibi değildi."
Sinirle güldüm. "Ciddi misin ya?"
"Beni aldattığını düşünmeye başladım."
"Seni ne ikna etti buna."
"Gördüklerim."
"Ne gördün ki sanki?"
Sinirle nefes alıp verdi. "Neden yardım ettin çocuğa o zaman?"
"Çünkü burnuna zarar veren benim." sinirle ellerimi saçımdan geçirdim. "Seninle böyle küçük bir sebepten dolayı kavga etmeyeceğim."
"Neden? Yoksa doğru mu?" diye sordu.
"Sen neden taktın buna bu kadar? Benden sakladığın bir şey mi var?"
Gözlerini kaçırdı. "Ne alakası var? Üste mi çıkıyorsun?"
Sinirle nefes aldım. "Ne halin varsa gör. Bu ilişki burda biter. Bana güvenmeyen biriyle sevgili olamam ben."
Okula doğru yöneldim. Ama bileğimden tuttu. Sinirle arkamı döndüm.
"Böyle bitiremezsin." dedi.
Kolumu sertçe çektim. "Sana hiçbir şey demiyorum."
Hızla okula girdim. Önüme çıkanlara umursamazca çarptım. Gözlerimden gelen yaşlara engel olamıyordum. Abimi ve Mert'i bulmalıydım.
Koşar adım abimin sınıfına çıktım. Sınıfta Mert ve Koray abiyle sohbet ediyordu. Koşarak ikisine sarıldım. Anne ve baba sevgisi yerine onların sevgileri bana iyi geliyordu.
"Neler oluyor Miray?" diye sordu abim.
"Çok sinirliyim abi. Bırak da az şöyle kalalım. İyi geliyor."
Daha sıkı sarıldılar.
"Anlatacak mısın?"
Onlardan ayrıldım. Sinirim hala geçmememişti.
"Bizim dans grubunu Beste Hoca çağırdı derste. Bir sınıfa gösterekmişiz. Gittik işte. Hani bizim sonda tekme varya?" sinirle nefes alıp verdim. "İşte orada sertçe kapı açıldı. Ben de dengemi kaybedip bir çocuğa tekmeyi geçirdim." istemsizce güldüm. "Çok komikti. Görmeniz lazımdı. Çocuğun kafa geriye doğru gidip geldi." Mert de sırıttı. Koray abi arkadan gülüyordu bu halime.
"O çocuk mu canını sıktı?" diye sordu abim.
"Keşke. Keşke o canımı sıksaydı." dedim tekrar ciddileşerek. "Hoca bizi sınıfa gönderdi. Zil çalınca ben çocuğun yanına gittim. Çünkü acayip sert tekme geçirdim. Ne olmuş diye bakmaya gittim. Çocuğun burnu kanıyordu. Çok kötü görünüyordu. Revirde ki gıcık varlıkta ona izin kağıdı vermemiş. Biz de Yamaçla insanlık namına yardım ettik. Ama Oğuz efendi yanlış anladı. Bana tüm okulun önünde saydırdı." sinirle gözümü açıp kapadım. Nefes aldım, verdim. "Neymiş 'Ne ara bu kadar yakın olmuşuz?'. Ya sadece yardım ettim. Bir de onu aldattığımı iddaa etti. Ona zaten acayip sinir oldum."
Mert anlayışla baktı bana. "Senden şüphelendiğini söylemesi iyi olmamış. Seni tanımıyor mu bu çocuk? Böyle bir şey yapmayacağını bilmesi lazım." dedi.
"Dimi?" dedim sinirle.
Koray abi, abimin yanına geldi. Heyecanlandığı belli oluyordu.
"Ne zaman dövüyoruz kardeşim? Ben her zaman hazırım. Sen yeter ki zamanı söyle. Tek başımada dövebilirim." dedi.
"Saol kardeşim ama dövmek falan yok." bana döndü. "Biraz bekle. Hatasını anlayacağını düşünüyorum." dedi abim. Benim abim. Yani benim abim.
Kaşlarımı çatıp, hayretle abime baktım. Koray abi ve Mert'in de benden farkı yoktu.
"Sen benim abim olamazsın." dedi Mert şaşkınlıkla.
"Mantıklı düşünmek lazım." dedi abim.
"Mantık dedi. Meriç dedi. Oha! Şuan kendini asmalısın kardeşim." dedi Koray abi.
"Mirayyğğğgg!!!" diey bağırarak sınıfa girdi Berkant.
"Bu çocuk neden bu kadar anormal?" diye sordu Koray abi.
"Doğuştan Koray abi."
Berkant yanımıza geldi. "Kanka seninki seni çağırıyor." dedi.
"Bak bir de ayağına çağırıyor." dedi Mert sinirle.
"Köpeğe bak sen." dedi Koray abi.
Berkant kaşlarını çattı. "Neler oluyor?"
Tam ağzımı açmış konuşacakken abim atladı araya. "Yok bir şey. Hadi Miray çıkışta görüşürüz kardeşim." dedi imayla.
Olanları bizimkilere çaktırmamam gerektiğini istediği anlaşılıyordu. Aramızda çözebileceğimizi düşünüyordu. Ama öyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Bana güvenmeyen biriyle nasıl sevgili olabilirim?
Berkant ile sınıfa indik. Beyefendi sıraya yayılmış oturuyordu. Benim geldiğimi görünce duygusuzca yüzüme baktı. Gelmem için yanını işaret etti. Şimdi umursamadan başka yere oturmak vardı. Ama sen dua et abime.
Yavaş ve isteksiz adımlarla yanına gittim. Sıranın ucuna ona en uzak olan yere oturdum. Yaptığı affedilebilir. Ama içimden onu affetmemem gerektiğiyle ilgili bir his var.
"Ne vardı bu kadar önemli? Ayağına kadar çağırttın."
"Hatamı anladım." dedi umursamazca.
Nereden geliyor bu rahatlık ya?
"Pek öyle görünmüyor."
"Özür dilerim. Hadi barışalım."
Onunla küs kalmak istemiyorum. Evet barışıcam. Hiç öyle bakmayın. Kimseyle küs kalamıyorum.
"Hadi tamam."
"Barıştık mı?"
"Evet."
Uzunca sarıldı bana. Gülümsemeden edemedim.
"Deli çocuk."
"Bundan sonra küsmek yok."
"Yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM TAYFA
Novela JuvenilBüyük bir tayfanın beraber üzülüp, beraber sevindiği bu hikayeye hoşgeldiniz.