•31

3.5K 305 140
                                    

Yatakta kollarım göğsümde bağlı otururken bir yandan da ayağımı ritimle sallıyordum. Karşımda ise Chanyeol, muhtemelen yarım saat önce misafir olmuş, koltukta boylu boyunca bilinçsiz yatan çocuğun yüzündeki kanları temizliyordu.

"Bininci kez falan olacak ama kim bu?" Chanyeol işini bitirip kanlı bezleri çöpe atarken ben de baygın çocuğu izliyordum. İlk geldiğinde yüzü gözükmese de şimdi bir şeye benzemişti işte.

"Sehun." Bininci kez aynı cevabı verdiğinde yüzümü buruşturarak ona baktım.

"İsmini ezberledim zaten. Bana niye akşam bu şekilde kapına dayandığını anlat. Arayan da o muydu? Hem belalı birisine benziyor. Nereden tanıyorsun ki onu?"

"Belalı olduğu doğru. Kendi başını derde soktuğu yetmiyormuş gibi benimkini de sokuyor." Kendi kendine mırıldanır gibi konuşurken kaşlarımı çattım.

"Kimseyi tanımadığını söylüyordun. Bu ne oluyor şimdi? Yalan söylüyordun işte." Ayağa kalktığımda amacım Kyungsoo'yu arayıp beni almasını söylemekti ama onunla küs olduğumu, olmasam da saatin çok geç olduğunu hatırlamam sinirlerimi daha çok bozmuştu.

"Sana kimseyi tanımadığımı söylemedim. Hayatımda kimsenin olmadığını söyledim. Sokakta her gün gördüğün birisini de tanırsın ama bu sana yakın olduğu anlamına gelmez. Sana yalan söylemiyorum."

"Tabii, tabii." Ayağımdaki terlikleri çıkarıp çantayı koyduğum yere gidip omzuma taktım. "Eve götür beni. Kimseyi arayamam şuan." Kapıya doğru yürürken belimden tutup gitmemi engelledi.

"Yalan söylemedim sana. Kızmanı gerektirecek bir şey yok." Bir elini yanağıma çıkarıp alnımı öpmek için eğildiğinde kendimi geri çekip yaklaşmasını önledim. Elini de yanağımdan indirmiştim.

"Geldiğinden beri onunla ilgileniyorsun. Baya bir endişelendin. 'Tanıdığın ama hayatında olmayan birisi' için bu kadar endişelenmezsin. Gerçekten, metresin falan mı?" Belimdeki ellerini indirmeye çalıştığımda başarısız olarak sinirle iç çektim.

"Neden bu kadar kızdığını anlamadım." O da kaşlarını çatarak belimi okşamaya başladı.

"Niye kızacakmışım? Sadece güvenilmez olduğunu söylüyorum. Yakında karnı burnunda bir kadın gelirse hiç şaşırmam doğrusu!"

"Baekhyun..." Kaşları şaşkınca kalkıp gözlerindeki ifade yerini kırgın bakışlara bırakınca dediklerimden bir saniyeliğine pişman oldum. Ancak dediklerimde haklıydım.

"Bir tavuk kanadı lütfen~" Koltuktan gelen sesle ikimiz de refleks olarak başımızı oraya çevirdik. Sehun denen bela, koltukta gayet rahat yatarken yüzündeki aptal ifadeyle sayıklıyordu.

"Her neyse. Evime bırak beni. Seninki de uyanır birazdan." Yüzüne bakmadan konuşup yine kolları arasından çıkmaya çalıştığımda gitmemi engelledi. Bıkkınca nefesimi verip bakışlarımı yüzüne kaydırdım ama bana bakmıyordu.

"Uyu şimdi. Yarın götürürüm."

"Gitmek-" Sözümü keserek çantamı alıp yere koydu.

"Geç oldu. Yarın sabah uyanır uyanmaz götürürüm. Oldu mu?" Bakışları bakışlarımı bulduğunda bu sefer ifadesiz bakıyordu. Dediklerime kızmış mıydı şimdi?

Yanında kalmak, yıldızların altında uyumak şimdi her zamanki gibi eğlenceli gelmezken sinirle yatağa ilerledim. Örtünün altına girerken dönüp de bir şey dememek için kendimi zor tutuyordum.

"Üzerini değiştirmeyecek misin?" Onun da sinirlendiğini sabit tutmaya çalıştığı sesinden anlıyordum ama umrumda değildi.

Bir şey demeden arkamı dönüp şehri izlerken koltuktan gelen sesle göz ucuyla arkama baktım. Sehun uyanmış, yattığı yerde doğrulurken Chanyeol da koltuğun karşısında bulunan sehpaya gidip oturdu.

PAINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin