"Chanyeol..." Boynuna sokulduğum adamın göğsünde rastgele şekiller çizerken sessiz dairede fısıldadım. İkimiz de yatakta uzanmıştık ve saat gece yarısını geçiyordu.
"Efendim?" Bir eli belimi, diğeri ise saçlarımı okşuyordu. Benden bir süre ses gelmediğinde saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.
"Benimle evlenmek istiyor musun?" Ağzımdan aniden çıkan cümleyle bedenimdeki elleri hareketini yitirdi. Kalbinin bir saniyeliğine atmayı bıraktığına bile yemin edebilirdim.
"Ne?" Sol elini çenemin altına yüzümü görmek için yerleştirse de karşı çıktım ona. Sorduğum şey utanmama sebep olmuştu. Onunla bunu mesaj üzerinden konuşamazdım, yüz yüze de öyle. Bu yüzden boynunda saklanmama izin vermeliydi.
"Duydun işte. Benimle evlenmeyi düşündün mü?" Elimin altındaki tişörtünü yumruğumun arasında sıkıştırdım.
"Baekhyun... Evlenmek mi istiyorsun?" Aniden gelen sorusuyla şaşkınca kafamı kaldırdım. Tabii bu neredeyse iki saniye sürmüş, ardından eski yerime geri dönmüştüm.
"Hayır! Yani evet ama şimdilik hayır. Şimdi evlenelim diye demedim ben onu. Benimle hiç evlenmeyi düşündün mü, bunu merak ediyordum. Zaten bu ülkede evlenemeyeceğimiz bir gerçek. Gidip başka ülkede evlenebiliriz ya da denizde evlenebiliriz. Bunlar da seçenek ama yalnızca nişanlı da olabiliriz. Bilirsin, ikimizde de güzel bir yüzük olur. Bu belki de bize yeter." Uzun konuşmamdan sonra derince bir nefesi içime çekmem şimdiye kadar nefesimi tuttuğumu fark ettirmişti.
"Seninle evlenirdim." Ben nefes almanın derdindeyken anlaşılan Chanyeol'un peşinde olduğu şey nefesimi kesmekti.
"Ne?" Gözlerim istemsizce gözlerini bulduğunda küçük bir gülümsemenin yüzünde yer edindiğini de görmüştüm.
"Seninle evlenirdim. Başka bir ülkede ya da bir gemide. Senin istediğin herhangi bir yerde, her şekilde." Sözlerini desteklemek ister gibi dudaklarını alnıma bastırdı.
"Ha." Bedenimi saran şaşkınlıktan kurtulmam birkaç saniyemi aldı. "Şey... Tamam o zaman." Göğsüne yatıp bu sefer hızlanmış kalp atışlarını dinledim bir süre. Benim de ondan farkım yoktu.
"Bu ülkede evlenemeyeceğimiz kesin, ama Tayvan yakın, öyle değil mi?" Heyecanlı sesime engel olamıyordum.
"Evet, yakın." Onun da sesini gülümsediğini belli eder gibi çıkıyordu, bu gülümseme beni de sarmıştı.
"Aslında, evlenmeyi hiç düşünmüyordum. Yani senden önce. Zaten çok da önemli değil. Ama ikimize ait yüzüklere sahip olmak," Yutkundum. "Güzel olurdu."
"Senin için alabilirim."
Kafamı salladım. "Benim yüzüğümü sen alabilirsin, ben de senin yüzüğünü almak istiyorum."
"Buna-" İtiraz edeceğini anlayıp sözünü kestim.
"Lütfen." Başımı kaldırıp parlayan gözlerimi bir kez daha buluşturdum onunla. Ciddi olduğumu anlamasını istiyordum. "Böyle olsun istiyorum."
Göğsümü ona sürterek yukarı çektim kendimi. Şimdi bakışlarımız karşılıklıydı. "Lütfen." Parmaklarımı omzuna hafifçe bastırıp dudaklarımı dudaklarına dokundurdum. Hareket etmiyordum, Chanyeol ise nefes almayı bırakmış gibiydi.
"Baek-" Konuşması dudaklarımızın birbirine sürtmesini sağlamıştı, Chanyeol bunun farkında sonradan varmış gibi lafını kesti. Şimdi iki elini de belime sarmış, kendini kasıyordu.
Üst dudağını dudaklarım arasına alıp çekiştirdim. Dişlerimi değdirmeden aynısını alt dudağına da yaptığımda kollarını belimde sıkılaştırdı. Bu da karnımı kasmama sebep olmuştu.