Çantamı kapının yanına bırakıp ayakkabılarımı da çıkardığım gibi koşup yatağın üstüne atladım. Şuan yaptığım hareketin görgü kurallarına uyup uymadığıyla ilgilenmiyordum zira karşımda pırıl pırıl parlayan yıldızları izlemek varken başka bir şey ilgimi cezbetmiyordu.
"Özel olarak yemek istediğin bir şey var mı?" Kafamı hafif kaldırıp ona baktıktan sonra parıldayan gözlerimle başımı salladım. Yüzümde sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümseme de vardı. "Pizza!"
"Pizzayı fazla yemiyor musun sence de?" Üzerindekini çıkarıp yine ne olduğunu bilmediğim odaya girdiğinde ben de arkadasından ilerleyip açık bıraktığı kapıdan kafamı uzattım.
"Sen bana çok yiyorsun mu diyorsun? Şişko muyum ben?" Sadece odayı görmek için öylesine birkaç şey geveleyip içeride gözlerini gezdirdim. Küçük bir oda olduğunu düşünmüştüm ama beni karşılayan normalden daha büyük bir gardolaptı. Üç duvar da raflarla doluydu.
"Aksine, çok zayıfsın. Daha fazla yemek yemelisin ama sağlıklı olanlarını." Yüzümü buruşturup taklidini yaparken yatağa geri dönerek uzandım.
"Pizza da sağlıklı. İçinde mantar var, peynir var, mısır var. Var da var." Kaşlarımı çatıp pizzanın malzemelerini düşünürken daha fazla aklıma gelmeyince omuzlarımı silkip kollarımı iki yana açtım. Bu kadarı da yeterliydi bence.
İç çekip telefondan pizza sipariş ettikten sonra gelip piyanonun taburesine oturarak beni seyretmeye başladı. Birkaç saniye için bu sorun olmasa da dakikalar geçtikçe bir o yana bir bu yana dönmeye başladım. Birisi tarafından izlenince utanıyordum.
"Şimdi sen her gece burada mı yatıyorsun?" Bana bakmasını önlemek ya da en azından konu açmak için konuşup ben de ona baktım. Belki rahatsız olur da önüne döner demiştim ama pek de değişiklik olmadı.
"Sayılmaz." Konuşmayı mı sevmediği için kısa cevaplar veriyordu yoksa istemsizce yaptığı bir şey miydi, bilmiyordum ama hoşuma gitmiyordu.
"Ne demek sayılmaz? Ben olsam öğlen bile burada uyurdum. Tabi güneş yoksa. Burada uyandığımda güneş vardı ve çok yakıyordu. Aslında güneşi severim ama çok fazla değil. Özellikle beni yakacak kadarsa nefret ederim. O gün öyleydi mesela. Hem beni yakıyorsa seni de yakar. Nasıl önlüyorsun bunu?"
Normalde olsa arkadaşlarım ya da aileme bu kadar konuşsam çoktan lafımı kesip çok ve gereksiz konuştuğumu söylerlerdi. Ama Chanyeol ne bunları yapmış ne de sıkıldığıyla ilgili bir belirti göstermişti. Aksine gözleri yoğun bir şekilde üzerimdeyken ağzımdan çıkan tek bir lafı kaçırmak istemiyormuş gibi bakıyordu.
"Normalde o saate kadar uyanık kalmam. Erken kalkarım. O sırada güneş binanın diğer tarafına vuruyor zaten. Benim için sorun olmuyor." Gözleri hala sadece bana odaklanmışken yan dönüp bir kolumu başımın altına aldım ve dizlerimi kendime çektim.