•36

3.8K 265 195
                                    

"Baekhyun..." Yüzümde gezinen el uykumu bölmek yerine beni daha çok mayıştırırken gerinerek sağıma döndüm. Chanyeol'un eline elimi geçirip göğsüme bastırarak uykuma devam etmeye çalıştım.

"Kalkman gerekiyor." Bu sefer dudaklarını saçlarımda hissettiğimde yanıma uzanan bedenin göğsüne koydum başımı. Beni uyandırmak isterken daha çok uykumu getirdiğinin farkında değildi anlaşılan.

"Biraz daha..." Esneyerek cümleme devam ettim. "...uyuyayım."

"Akşam yola çıkmamız gerekiyor. Kahvaltıyı erken edersek biraz daha gezmek için zamanımız olabilir. Uyuyarak geçirme gününü." Ninni gibi gelen sesi, belimi saran kolları dediklerinin aksini yapmaya itiyordu beni.

"Off..." Üzerinden kalkıp gözlerimi ovuşturarak bir süre yatağın içinde bekledim. Ardından uyuşuk hareketlerle sıcak bedeninin yanından ayrılarak lavaboya ilerledim.

Lavabodan çıktığımda Chanyeol üzerine siyah bir tişört geçirmekle meşguldü ve ben o üzerini giyinene kadar yarı çıplak dolaştığının farkında bile değildim.

Dün gece bana anlattıklarından sonra uzun bir süre birbirimize sarılarak yatakta öylece uzanmıştık. Dediklerine karşı bir şeyler söylemek istesem de ne söyleyeceğimi bilememiş, belki de doğru kelimeleri bulamadığımdan bir şey demeden öyle sessizce yanında yatmıştım. Sonunda uykuya yenik düşmeden önce hatırladığım son şey Chanyeol'un saçlarım arasına kondurduğu öpücüklerdi.

"Üzerini giyin, çıkalım." Kapı pervazına yaslanmış kendisini izleyen bedenimi süzdükten sonra yanıma gelerek alnıma uzun bir öpücük kondurdu. Yüzümde gevşek bir gülümseme belirirken kollarımı beline sararak dudaklarına yaslandım. Ağzımdan onaylayan birkaç cümle çıkarken yüzümü iki eli arasına alıp yanaklarımı okşadı.

"İyi misin?" Uysal sesi, gözlerimi kapatıp yüzümü eline sürtmeme sebep oldu. Uzun zamandır fark ettiğim bir şey vardı ki, o da Chanyeol'un varlığını çok sevdiğimdi. Onu yanımda hissetmeyi seviyordum. Bana dokunmasını, birlikte uyumayı, bu ilgili hallerini, kısacası yanımdaki varlığı beni kendine bağlamıştı ve bu her gün, her saniye yanında olmak istememe neden oluyordu. Hatta bu bile yetmiyordu.

Bir kedi gibi ellerine sürtünürken bedenimi daha da yaklaştırdım. "Olmamam için bir sebep mi var?"

"Dün konuştuklarımızdan sonra, kendini... Bilemiyorum. Sanırım garip hissetmeni istemiyorum." Gözlerim açılıp gözlerini bulurken belindeki ellerimi çekerek boynuna doladım. Aramızdaki boy farkından dolayı parmak ucunda dururken belime sarılan elleri bana destek oluyordu.

"Dünden sonra... Bilemiyorum. Sanırım sana daha çok bağlandım." Onu taklit ederek konuşmam normalde ikimizin de gülmesine neden olurdu ancak şuanda somut hale bürünmüş ikimiz arasındaki çekim buna engel oluyor, vücudumuzu geriyordu. Gerilen vücudum kendisine daha çok yaslanırken burnumu burnuna değdirdim, hemen ardından dudaklarımı dudaklarına. Hiçbir faaliyet göstermeden orada bekleyen dudaklarım dudaklarına sürtünerek yana düştü ve dudak kenarına hatrı sayılır uzunlukta ve derinlikte, güzel bir öpücük bıraktı. Kendimi dudaklarından ayırıp baygın bakışlarımı kapalı gözlerinde gezdirdim. Hızlı atan kalbi ve nefes alışverişleri gülümsememe sebep olurken ellerimi boynundan çekerek omuzlarına düşürdüm. Parmaklarım her geçtiği yere iyice dokunarak kollarına geldiğinde kollarından ayrılarak küçük bavuluma ilerledim.

"Üzerimi giyineyim, çıkalım."

***

Kahvaltı için geldiğimiz küçük kafede camdan gözüken denizi ve denizde eğlenen insanları izlerken aniden çalan şarkının durup yerini daha romantik bir parçaya bırakmasıyla kaşlarımı çatarak iç tarafa döndüm.

Bizden fazla uzak olmayan bir masada muhtemelen benden yirmi yaş büyük bir adamın aynı masadaki kadını dans için kaldırması önce o masada, sonra diğer masada kendi çaplarında bir heyecana neden oldu. İlk dans eden çifti örnek alan birkaç çiftin daha kafenin ortasına gelerek dans etmesi, diğerlerinin gülümseyerek izlemesi hoşuma gitmişti. Yüzümdeki küçük tebessümle önümde oturan adama döndüğümde beni izlediğini görmek pek şaşırtmasa da, aniden başlayan danstan daha çok heyecanlandırmıştı beni.

"Güzeller, öyle değil mi?" Öne uzanıp tabağıma biraz daha peynir alırken elimi tutarak başparmağıyla nazikçe okşadı.

"Katılmak ister misin?" Önce dans edenlere ardından Chanyeol'e bakarak güldüm. Yüzüm kızarsa da ciddi yüzüne bakarak başımı iki yana salladım.

"Bu çok utanç verici..." Yanlış anlama ihtimalini göz önünde bulundurarak devam ettim. "Yani, kalabalık önünde dans etmek... Biraz korkutucu." Aslında arkadaş ortamımda nerede olduğumuz fark etmeksizin kendimizi rezil edecek birçok davranışa balıklama atladığım halde bu o tür zamanlardan birisi değildi. Daha romantikti ve özel bir anlamı vardı, bu da utanmama neden oluyordu.

Gülümseyip anlayışla bakarken elini çekti ve ben yemeğimi yemeye devam ederken telefonunda birkaç şeyle uğraştı.

***

Chanyeol'un önerisiyle kahvaltıdan sonra sahilde gezmek için bulunduğumuz kafeden ayrılmıştık. Şimdi ise daha tepeye ulaşmamış güneşin altında, denizin yanında yürüyorduk.

En son bu şekilde yürüdüğümüz zaman aklıma geldiğinde yüzümde küçük bir gülümseme belirdi. Sonu pek iyi bitmemiş olsa da Chanyeol ile olan her anım bir şekilde değerliydi.

Kendi düşüncelerime dalmışken artık yanımda hissedemediğim bedenle arkamı dönüp benden birkaç metre geride kaldığını gördüm. Chanyeol elindeki telefonla uğraşıp bir şeyler yaptıktan sonra telefonu geniş bir taşın üzerine bırakarak bir elini bana uzattı. Kaşlarımı kaldırıp ne yaptığını anlamaya çalışırken telefondan yükselen, kafedeyken çalan şarkıyla kahkaha atıp inanamayarak ona baktım. O da gülüp bana yaklaştığında havada ısrarla bekleyen elinin üstüne elimi koydum.

Etrafımızda bizden başka kimse yoktu ve buraya kadar gelmemizi beklemişti anlaşılan.

"Ciddi olamazsın..." Bir elim sırtından dolaşarak omzunu arkadan kavrarken diğer elimi eline kenetledim. Alnını alnıma yaslarken müziğin ritmine göre yavaşça hareket ettiriyordu bedenlerimizi.

Dans etmeye devam ederken belimdeki eliyle beni kendine daha çok çekerek burnunu burnuma sürttü. Gülümsemem bu yaptığıyla daha da büyürken kendini biraz geri çekip gülümsememi izledi. Yüzü tekrar yüzüme yaklaştığında kafasını eğip üst dudağımı çekiştirdi. Bu küçük dokunuşu omzundaki elimi sıkmama ve nefesimin teklemesine sebep olurken bu sefer dudakları yanağımda dolaşarak küçük öpücükler bıraktı.

Yanağımı öptü, hemen dudaklarımın yanında olan çenesine küçük öpücükler kondurdum. Elleri bedenimde daha çok hakimiyet kurarken dudaklarını çeneme indirdi, şakağını öptüm. Boynumdan, omuzlarımdan dudaklarını esirgemezken kendimden geçmiş gibi ne ara sardığımı bilmediğim kollarımı çevresine daha çok dolayıp ona dokunma isteği içinde öpüp duruyordum.

Şarkı bir kez daha kendini tekrarlarken dudaklarını dudaklarıma sürttü. Oyuncu bir edayla bir alt bir üst dudağıma ilişiyordu. Tek beden halinde, birbirimize daha çok sokulmanın yolunu ararken birleştirdi dudaklarımızı. Onu daha sıkı kavrarken biraz ilerimizde çalan şarkı, çok uzaktan geliyordu. O zamanın içinde kalmış, yalnız iki kişiydik.

PAINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin