Tezgahın üzerinde otururken karşımda arkası bana dönük adamın benim için yemek yapmasını izliyordum. Elim yanağıma yaslı, dirseğim bağdaş kurduğum bacağımda arada sırada oflayıp parmaklarımla oynuyordum.
"Pizza mı yeseydik acaba?" Baygın bakışlarımla sırtını süzüyordum. Kollarını açıkta bırakan tişört giymişti ve birkaç yara izi kendini belli ediyordu. Yine de önümdeki güzel manzaramı bozmaya yetmiyordu.
"Bu hafta çok yediğini söylemiştin zaten. İyi bir şey değil." Hızlı hareketlerine devam ederken mayışmış bedenimi gerip tekrar eski pozisyonuma döndüm.
"Nereden öğrendin yemek yapmasını? Ben hiç yapamam mesela. Benim ilgi alanıma daha çok mideye indirmek giriyor." Bana dönüp öyle konuşmasını bekliyordum çünkü geldiğimizden beri yemek yapıyordu ve sürekli açtığım konuları da kısa cevaplarıyla kapatıyordu.
"Tek yaşayınca öğrenmek zorunda kalıyorsun." Yine konuyu kapattığında göz devirip telefonumu elime aldım. Kyungsoo'dan gelen mesajları es geçip sosyal medyada birkaç şeye baktıktan sonra bundan da sıkılıp seslice ofladım.
"Sıkıldın mı?" Sonunda elini havluya kurularken yanıma geldiğinde hevesle başımı salladım.
"Yemekten sonra istersen bir yerlere gidebiliriz." Önümde durduğunda tezgahta oturmama rağmen ancak boyları eşitlemiş olduğumuzu görmek canımı sıkmıştı. Bu kadar kısa değildim ki ben.
Kollarını her zamanki alışkanlığıyla iki yanıma yasladığında aramızda bir baş kadar mesafe kalmıştı. Kollarımı ileri uzatıp boynuna sardığımda bedenini iyice kendime çektim. Bir elini belime sararken afalladığını ve bunu refleks olarak yaptığını anlayabiliyordum.
"Yemek yiyelim, sonra bakarız olur mu?" Burnumu boynuna sürtüp mırıldanırken bedeni kollarım arasında kasıldı. Gülmemek için başımı boynuna daha çok gömdüm.
"Tedirgin olmana gerek yok." Kafamı kaldırıp alnımı alnına yasladım. "Bu cüsseyle sana istemediğin bir şey yapamam." Gülüp burnumu burnuna sürttüğümde derin bir nefesi içine çekti.
"Dengemi nasıl bozduğunu bilmiyorsun." Diğer elini de belime koyduğunda belimi yay gibi gerip dudaklarımı yanağına sürttüm.
"Alışacaksın artık. Öpmemi istemiyorsan," Parmaklarımı dudaklarında gezdirdim. "Öpmem. İleri gitmemi istemiyorsan," Dudaklarındaki parmaklarımı aşağı kaydırıp çenesinden, boynundan geçerken en sonunda hızla inip kalkan göğsüne getirdim. Dokunduğum her yeri nazikçe okşamıştım. "Gitmem. Ama sana sarılacağım. Yanaklarını, boynunu öpeceğim ve sen de bir şey demeyeceksin. Bana alışman ve güvenmen gerek. Sen de bunu yapacaksın."
Dudaklarının kenarına öpücük kondurduğumda bedeni elimin altında hızlı nefeslerinden dolayı inip kalkıyordu. Biraz eğilip çenesine de öpücük kondurduğumda ellerimi kollarıma indirdim. "Yemeğe baksan iyi olacak. "
Kafasını hafifçe iki yana salladığında istemsizce kıkırdadım. Baygın gözleri anında dudaklarımı bulurken daha bir şirince gülümseyip ellerimi göğsüne yasladım. Parmak uçlarım tenine hafif baskı uygulayıp masaj yaparken bileğimi tutarak dudaklarını avuçiçime yasladı. Kalbim bu hareketiyle atmayı bir saniyeliğine durdurup eskisinden daha hızlı atmaya devam ettiğinde istemsizce vücudumu vücuduna yaklaştırdım.
"Seninle nasıl baş edeceğim ben?" Dudaklarını çekip bir süre gözlerime baktıktan sonra arkasını dönüp yaptığı yemeği karıştırdı. Ellerim az önce ellerinin bulunduğu yeri sıkıyordu şimdi. Neden bu kadar heyecan yaptığımı da anlayamamıştım.
°°°
Chanyeol tabakları yerleştirip belimden tutarak inmeme yardım ettiğinde olduğum yerde uyumak üzereydim. Bugün neden fazla mayışmış ve uykulu hissettiğimi bilmiyordum.