#30#

164 24 30
                                    

Yazardan;

Gün gelip çatmıştı sahte cenaze töreninin hazırlanacağı güne. Ahjummayı tanıyan komşuları gözyaşlarıyla uğurlamışlardı onu. Aynı zamanda tek akrabası olup da vefat eden unniye de acıyorlardı. Daha yeni bulmuşken akrabasını, şimdi toprağa verecekti onu. Nereden bilebilirlerdi ki o iki kişinin aslında bir kişi olduğunu?

Hae Young ortalığa göz kulak olacağını söyleyerek göndermişti unnisini. Bir an önce sevdiğini bulsun ve onu kurtarsın istiyordu. Hae Young sadece mutlu son istiyordu. Kendi için de, unnisi için de...

Unni içindeki her saniye büyüyen korku ve endişeyle birlikte hızlı adımlarla ilerliyordu. Sevdiğinin kurstan çıkmasına az kalmıştı. Neyse ki beş dakika öncesinden gelmişti kursun önüne. Çok az kalmıştı. Ya her şey bitecek ya da her şey asıl şimdi başlayacaktı.

Sakin olmak için büyük bir çaba sarf ederken sonunda saydığı dakikalar bitmiş ve herkes kurstan çıkmaya başlamıştı. Onu kapıda görünce hemen yanındaki duvarın arkasına geçip gizlendi. Belki, belki de her şey aslında aynı ilerlemiyordur diye düşünüyordu. Sadece bir tesadüftür. O yüzden şimdilik takip edecekti. Öncelikle nereye gideceğini kendi gözleriyle görmeliydi. Eğer gerçekten de her şey aynı ilerliyorsa o zaman kurtarabilirdi onu.

Seri adımlarla yürüyordu sevdiği, o da arkasından takip ediyordu. Bir süre sonra ilerlediği yoldan anlamıştı birlikte buluşacakları o parka doğru gittiğini. Adımlarını daha bir hızlanırdı ve iyice yaklaştı ona çünkü gerçekten de her şey aynıydı.

Sevdiği adımlarını durdurduğunda o da durmuştu. Etrafına bakınmış ve sıkıntılı bir nefes verip ilerlemeye devam etmişti. Arayı açmadan o da ilerlemeye başladığında gözleri o yolu bulmuştu. Sevdiğini kaybettiği yolu.

Elini kalbinin üzerine koyup sakinleşmeye çalıştı. Ne olduysa o an olmuştu işte. Adım atamıyordu. Olduğu yerde kımıldamadan duruyordu. Sevdiği gözlerinin önünde o yola doğru ilerlemeye devam ediyordu. Gözyaşları daha fazla dayanamamıştı. Hiç kimseyi umursamadan sadece ona bakarak ağlamaya başlamıştı.

Kendisi de biliyordu insan hayatına karışmanın ağır cezaları olacağını ama yapmalıydı. Onu bu kez kurtarmalıydı. Ona hala görünmeyen güçler engel olurlarken içinden yalvarıyordu bırakmaları için. Sevdiğinin son bir adımı kalmışken, her şeyden vazgeçeceğini bunun karşılığında onu bırakmalarını istemişti. Kendi hayatında bile vazgeçecekti. Sadece onu kurtarmak istiyordu, sonucu her ne olursa olsun. En ağır acılara bile katlanabilirdi. Her şeyi göze alıyordu.

Sonunda bırakmışlardı onu. Koşmak için hazırda bekleyen ayakları serbest kalır kalmaz koşmaya başlamıştı. Bir saniye belki de daha az bir farkla sevdiğinin kolunu tutmuş ve kendine doğru çekmişti. Birlikte yere düştüklerinde çevredeki birçok insan sarmıştı etraflarını. Jungkook şaşkınlık ve korku dolu gözlerle onu kurtaran ve ağlamakta olan kıza bakmıştı. Gözyaşlarının arasından zorlukla sevdiğine bakıp hızla bedenine yayılan acıyla gözlerini kapatmıştı. Bilmiyordu belki de bir daha açamayacaktı o gözlerini ama kurtarmıştı onu. Başarmıştı bu kez.


---Jungkook---

Beni kurtaran kız bir süre bana baktıktan sonra yüzüne bir tebessüm yerleştirmiş ve gözlerini kapatmıştı. Başıma gelecek şeyler beni korkutmuşken bir de onun bayılmasıyla daha da bir korkmuştum. Hemen onu kucağıma almış ve karşı caddedeki taksi durağına doğru koşmuştum. Bir taksicinin de yardımıyla onu arka koltuğa yatırmış ve başını da dizime koymuştum. Hızlı bir şekilde en yakın hastaneye gelmiştik. Onu tekrar kucağıma almış koşarak içeri girmiştim. Birkaç görevli hemen gelip yardım etmişlerdi. Onu sedyeye yatırmışlar ve koşar adımlarla bir odaya götürmüşlerdi. Kalbim? Neden bu kadar korkuyor, endişeleniyordu onun için?

Yarım saatten fazla kapının önünde beklemiştim ama hala bir şey söylememişlerdi. Korkum her geçen saniye daha da artıyor, ''Ona bir şey olursa?'' düşüncesi içimi yeyip bitiriyordu. Sonunda içeriden çıkan hemşirelerden biri az sonra doktorun bana bilgi vereceğini söyledi. Bu haber beni daha çok endişelendirmiştim. Tek dileğim onun iyi olmasıydı.

Doktor odadan çıktığında hemen yanına gitmiş ve nasıl olduğunu sormuştum. Bir elini omzuma koymuş ve yüzüne içten gülümsemesini sunup açıklamadan bulunmuştu.

''Öncelikle sakin olun ve ağlamayın.''

Ağlamak mı? Ağladığımı yeni farkına varmıştım ama bunu umursamayarak doktoru dinlemeye devam ettim.

''Neden bayıldığını birçok test yaparak öğrenmeye çalıştık ama herhangi bir sebep bulamadık. Bu aralar sağlıklı ve düzenli beslenmemesi, yeterince uyuyamaması, bedenine fazla yüklenip aşırı yorulması bayılmansa neden olmuş olabilir. Kan değerlerini düzene sokmak çok zor oldu. Bir iki gün burada kalması daha iyi olur.''

''Şimdi iyi değil mi?''

''Evet, şimdi uyuyor. Çok yorulmuş olmalı. Uyanması biraz uzun sürebilir. Odaya alındığında yanında durabilirsiniz. Geçmiş olsun.''

''Teşekkür ederim.''

Doktor yanımdan ayrıldığında odanın kapısı bir kez daha açılmıştı. Sedyeyle onu çıkartmışlar ve koridor boyunca ilerlemeye başlamışlardı. Bende hemen onları takip etmiştim. Asansörle odaların bulunduğu en üst kata çıkmıştık. Bu katta da koridorun en sonundaki odaya alınmıştı. Birkaç görevli onu yatağa yatırdıktan sonra geçmiş olsun dileklerin sunarak sedyeyi de alıp odadan çıkmışlardı. Kapı örtüldüğünde bende sandalyeyi alıp yatağın kenarına koymuş ve oturmuştum. Uyumakta olan bedenden gözlerimi alamıyordum. Onu sadece bir kez görmeme rağmen neden bu kadar tanıdık geliyordu?

 Onu sadece bir kez görmeme rağmen neden bu kadar tanıdık geliyordu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merhaba :) 

Bölümü nasıl buldunuz? 

Umarım beğenmişsinizidir ^^ 

Bir sonraki bölümde görüşünceye dek, sağlıklı kalıınn =)

SARANGHAEEE ^^

Sende Kimsin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin