17 | Louder Than Bombs I Hug

2.1K 168 94
                                    

Zaten sevgi her zaman nefretten üstün değil miydi?

Endişelerim uykumu çoktan kaçırdığı için uzun zamandır yarım bıraktığım kitabımı okuma kararı almıştım gecenin bir yarısında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Endişelerim uykumu çoktan kaçırdığı için uzun zamandır yarım bıraktığım kitabımı okuma kararı almıştım gecenin bir yarısında. Fakat sıcak bunu yatağımda yapmama izin vermemesi sebebiyle demin zaten olmayan uykumu açması için yaptığım kahvemi da alarak balkona ilerliyordum.

Küçük yuvarlak bir masa ve ahşap sandalyenin bulunduğu sevimli balkonum, bu evin en favori köşesiydi benim için. Böylesi huzurlu bir yere en güzel yakışacak şey de bir kupa kahve ve eski kapaklı bir kitaptı.

Gözlerim önüne serilen nehir manzarası ve onu takip eden sonsuz karanlık bu huzuru ikiye katlıyordu. Böylece bu gece yaşamış olduğum olumsuzlukları bir nebze de olsa unuturdum belki.

"Evet, seni seviyorum buldala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım." yabancı olmayan ses kulaklarıma dolduğunda gözlerim yan balkonda mavi puf minderinde oturan Jeongguk'a kaymıştı. Elinde tuttuğu eski kapaklı kitabı farkettiğimde neden şuan okuyor olduğum kitaptan alıntı yaptığını anlamıştım.

"Tesadüfün böylesi." parlak gözlerine odaklı olan kafam aynı kitabı okuyor olduğumuz durumunu sonraya ertelemiş gibiydi. Neye uğradığımı şaşırdığım için biraz daha beklemem gerekecekti.

"Sen de uyuyamadın değil mi? O anı unutmak imkansız." henüz kendime gelmeye başladığımda kafamla onayladım. Nasıl davranmam gerektiğini bilmediğim için ona göre hareket ediyordum. Jeongguk ise elindeki kitabı küçük sehpaya bıraktı ve yüzünü yeniden bana döndü.

"Seninle konuşabilmek için ne yapmam gerekiyor cidden!"sitemini elbette anlıyordum ama buna cevap vermek çok zordu.

"Sadece ne konuşabileceğimizi bilmiyorum. Konuşabileceğimiz ortak bir şeylerimiz yok ki." ben de artık elimdeki kitabımı masama bırakmıştım. Sohbet etmek istiyorsa yapabilirdik, sorun ne konuşacağımızdı.

"Sevr!.. Bizim konuşabileceğimiz çok güzel bir çocukluğumuz var. Evet biliyorum, çok büyük bir ahmaklık yaptım ve seni öylece bırakıp gittim ama neden onca seneyi hiçe sayıp sadece bir güne takılıyorsun? Hemen affet demiyorum ama biraz yumuşaman da mı imkansız?" anlatmaya çalıştığı şey zaten benim düşüncelerimdi. Eski anılarımızı asla çöp olarak görmemiştim ve o hatıraları hep güzel hatırlamıştım. Ama benim takıldığım terk edildiğim gün değildi, ardından canıma okuyan on koca yıldı.

"Bilmiyorum Jeongguk ama gördüğün üzere deniyorum. Doğruyu söylemek gerekirse aslında kendimi buna zorlamıyorum bile, akışına bırakmış durumdayım. Ama bir taraftan korkmuyor da değilim." ona bunları anlatıyor olmam bile akıl almaz bir şeydi. Daha bir kaç ay öncesinde onu gördüğüm yerde duramazken şimdi ona hissettiklerimi açık bir dille anlatıyor olmam garibime gidiyordu.

LOUDER THAN BOMBS | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin