Büyümeyi hiç istemedim. Büyüdükçe insanlar daha az gülüyordu çünkü. Çocuk olmanın en güzel yanı, istediğin zaman ağlayabilmekti. Büyüdükçe insanlar gizli gizli ağlıyorlar çünkü..
Kardelen'den
"Sana kötü bir haberim var. Haftaya tekrar İstanbul'a dönüyoruz. Ama bu sefer geri dönmeyeceğiz." Söyledikleri karşısında ne diyeceğime karar veremedim. "Nasıl yani?" Gözlerini sıkıntıyla kapattı.
"Nesini anlamıyorsun, artık İstanbul'da yaşayacağız."
"Ben İstanbul'da falan yaşamak istemiyorum. Tanımadığım, bilmediğim bir yerde nasıl yaşayabilirim?" dediğimde sinirlenmeye başladığı yüzünden belli oluyordu. "Benim orada bir işim var onu bırakıp seninle Mardin'de kalamam." Dediklerinde haklı olabilirdi fakat istemiyordum. "Ben Mardin'de kalsam olmaz mı?" diyerek karşılık verdim. Bu sefer gerçekten çok sinirlenmişti. Başını bana çevirdiğinde bende onu izliyordum. "Sana söylediklerimi kafan almıyor mu? Ben İstanbul'da yaşayacağız diyorsam bitti. Uzatma daha fazla, kalbini kırarım." Ben de başka bir şey söylemedim. Gerçekten hiç bir şeye dayanacak gücüm kalmamıştı. Okulumdan aldılar yetmedi sonra evlendirdiler şimdi de doğduğum büyüdüğüm şehirden gidiyordum.
Uçak Mardin havaalanına inmişti. Bizde vakit kaybetmeden havaalanına gelen araçla konağa gittik. Yol boyunca Berzan benimle konuşmamıştı. Bende onunla konuşmamıştım. Konağa geldiğimizde herkesin bizi beklediğini anlamıştım. Berzan'ın annesi Züleyha Teyze önce Berzan'ı sonra beni kucakladı. "Hoş geldiniz yavrum, nasılsınız acıktınız mı?" Kadının oğlunu özlediği her halinden belli oluyordu.
"İyiyiz annem, sen nasılsın?"
"Bende iyiyim Allah'a şükür oğlum. Aç mısınız?" Aslında acıkmıştım fakat moralim yerinde değildi, şu anda istesem de yiyemezdim zaten "Ben pek aç değilim." dedim. Berzan'da bana göz kaydırıp " Acıktık annem acıkmaz mıyız söyle hazırlasınlar." diyerek yanımızdan ayrıldı. Ben ne yapacaktım şimdi bu evde hiç yaşamamıştım. Nerede kalacaktım Berzan'la ayrı odalarda kalamazdık. Her şeyi anlarlardı. Peki ne diyecektim. Biz oğlunuzla anlaştık öylesine evliyiz mi diyecektim. "Kızım sende git dinlen istersen?" Dinleneyim dinlenmesine de nerede " Berzan'ın odası nerede peki?" diye sordum. "Aa doğru kızım sen hiç burada kalmadın. Gel götüreyim seni." diyerek önümden yürümeye başladı. Bende arkasından gittim. Berzan odada olamalıydı en iyisi hiç bir şey demeden banyoya gitmekti. Züleyha Teyze beni kapıda bırakıp gitmişti. Daha fazla kapıda durmanın saçma olacağını düşünerek kapıyı açtım. Aman Allah'ım açmaz olsaydım. Ellerim benden habersiz gözlerime gitmişti. Şu anda Berzan banyodan çıkmış olmalıydı ki, öyleydi. Sadece beline sarılı olan havluyla bana bakıyordu. "Ne yapıyorsun sen orada?" ne diyeceğime karar verememiştim. "Şey... yani.. ben " Kekelediğimin farkına vardığımda kendime sinir olmuştum. "Sen doğru konuşamıyor musun?" Şimdi ne diyeceğimi düşünüp konuşmalıydım. "Annen beni buraya getirdi." sonunda kelimeleri kekelemeden söylediğim için kendimi tebrik ettim. Söylediğimi umursamadı. Elindeki diğer havluyla saçlarını kurulamaya başladı. Bende hala onun hareketlerini izliyordum. Gerçekten vücudu çok orantılı ve güzeldi. Kendime bir kez daha kızdım güzelse güzel banane ki "İçeri gelmeyi düşünmüyor musun?" haklı olabilirdi burada neden bekliyordum. "İstersen ben çıkayım sen üzerini giyin." bu sefer düzgün konuştuğum için derin bir nefes aldım. "Hayır sorun değil ben banyoda giyinirim." Arkasını dönüp banyoya ilerledi. Bende vakit kaybetmeden odaya girdim. Odayı inceleme fırsatım olmuştu. Odada iki tane pencere vardı. Yatak sağ tarafında kalıyordu. Banyo ise pencerenin tam karşısındaki kapıydı. Yatağın uç kısmında uzun puf vardı. Banyo kapısının açılma sesiyle o tarafa döndüm. Berzan üzerini giyinmişti. Onu ilk kez normal kıyafetlerle görüyordum. Üzerinde beyaz tişört altında siyah kot vardı. "Eğer banyoyu kullanmak istersen kullanabilirsin. Ben aşağı iniyorum. Yemeğe gecikme." Odanın kapıyı açıp dışarı çıkacakken konuşmam gerektiğini hatırladım. "Ben aç değilim." Kolunda ki saati düzeltip bana döndü. "İkimizde senin aç olduğunu biliyoruz gelene kadar hiç bir şey yemedik. Ve ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum. İnan seni düşündüğümden değil annemler bir şey anlamasın diye söylüyorum. Yirmi dakikaya aşağıda ol." kapıyı açıp odadan çıktı. Ben de biliyordum beni düşünmediğini fakat söyledikleri neden içimi acıtmıştı. Umursamamaya çalışarak banyoya gittim. Banyodan çıktığımda vakit kaybetmeden üzerime beyaz üzerinde küçük çiçekler olan elbiseyi giyindim. Saçlarımı da hallettikten sonra odadan çıktım. Herkesin masada beni beklediği anlaşıyordu. Merdivenlerden hızlı adımlarla inip boş olan Berzan'ın yanına oturdum. "Beklettiysem özür dilerim. Afiyet olsun." Berzan'ın bana baktığını hissedebiliyordum. "Yok kızım bizde yeni oturmuştuk zaten." Züleyha Teyze gülümseyerek konuşmuştu. Bende gülümsedim. Yemekleri yedikten sonra masadan kalkmıştık ne yapacağıma karar veremiyordum. Bu evdeki kimseyi tanımıyordum. Kimin yanına gidecektim. En iyi çarenin odaya gitmek olduğunu düşünürken bir yandan Züleyha Teyze'nin yanına yürümeye başladım. Mutfakta çalışanlara bir şeyler söylüyordu. "Züleyha Teyze bir bakar mısın?" başını bulunduğum tarafa çevirip yanıma geldi. "Anneme anne demen gerekmiyor mu?" arkamdaki sesle olduğum yerde sıçradım. Başımı çevirdiğimde Berzan'ın olduğunu anladım. Hiç bir şey dememiştim şuan o bana bakıyordu ben ona ama neden bilmiyorum gözlerine bakamıyordum. "Zorlama kızı oğlum zamanla alışır ne demek istiyorsa desin, sen ne diyecektin kızım bana?" diyeceğim şeyi düşündüm. "Ha evet ben biraz yorgunum da odaya çıkıp dinlenebilir miyim? Size ayıp olmaz demi?" Kadının yüzünde ki gülümsemeyi seviyordum.
"Olmaz tabi kızım ne ayıbı git dinlen."
"Teşekkür ederim tekrar kusura bakmayın." Hızlı adımlarla odaya doğru yürümeye başladım Berzan'ın bakışlarını sırtımda hissediyordum. Fakat dönüp bakmaya cesaret edemedim. Çünkü onunla göz göze geldiğimiz anlarda utanıyordum neden bilmiyorum ama öyle oluyordu işte. Odanın kapısına geldiğimde vakit kaybetmeden odaya girdim. Şimdi ne yapacaktım. Yatakta mı yatacaktım, ben yatakta yatarsam Berzan nerede yatacaktı. İşte Mardin'de kalmamızın böyle bir dezavantajı vardı. Burada aynı odayı paylaşmak zorundaydık. En iyisi Berzan'ı beklemekti. Onunla aynı odada kalmak bile bana kendimi tuhaf hissettiriyordu. Belki biraz yatağa uzanıp Berzan'ı bekleyebilirdim. Ne kadar geçti bilmiyorum kapının sesiyle uyandım. Sanırım yarım saattir falan uyuyordum. Berzan kapının önünde bana bakıyordu.
"İyi misin sen?"
"Evet iyiyim. Bende seni bekliyordum." kaşlarını çatmıştı yüzüme neden der gibi bakmaya devam ediyordu. Söylediklerimi bir daha gözden geçirdim. Haklıydı öyle bakmakta, neden bekleyeyim ki ben onu. "Yani... şey ben nerede yatacağım." Bu kez ne demek istediğimi anlamıştı.
"Yatakta yatabilirsin."
" Eee peki sen?"
" Ben yerde yatarım. Hadi yat sen." Yerde yatmasına izin veremezdim çünkü yerde yatak bile yoktu. Ama ne diyecektim. Bende yatamazdım yerde. Yatakta yatsa bir şey olmazdı daha önceden de aynı yatakta yatmışlığımız vardı "Yatakta yatabilirsin. Yani sorun olmaz çünkü... araya yastık koyarız." yüzünü buruşturdu. "Yastık mı?" inanmıyormuş gibi bakıyordu. "Daha iyi bir fikrin varsa buyur." elimi iki yana açarak konuştuğum için elime bakıyordu. Başını iki yana sallayıp "Peki senin dediğin olsun." deyip yanıma geldi. Aramıza pufun üzerindeki yastıkları alıp koydum. Biraz fazla olmuş olabilirdi. "İstersen kale suru falan dikelim çünkü bunun üstünden de geçebilirim." Biraz abartmış olabilirdim ama her zaman bir adamla aynı yatakta yatmıyordum sonuçta. "Yok bunlar yeterli" deyip sırtımı Berzan'a dönerek yatağa yattım. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Sonra yatağın sol tarafında hareketlilik oldu onunda yattığını anladım. Ama ben bir türlü uyuyamıyordum. Acaba o uyumuşmuydu. Ve sağ kolum artık uyuşmuştu. Berzan'ın uyuduğunu düşünerek arkamı döndüğümde kahverengi gözlerle karşılaştım. Evet oda uyumamıştı ve şuan aramızda sadece yastık vardı ve göz gözeydik. Gözlerimi kaçırmaya çalıştım. Ama o hala bana bakıyordu. "Neden böylesin?" nasıldım ki ben yada bu şimdi sorulacak sorumuydu.
"Nasılım?" kaşlarımı çatarak sormuştum.
"Sürekli üzgünsün ben seni güldürmeye mutlu etmeye çalıştıkça sen daha çok kendini çekiyorsun. Neden böylesin?"
"Nasıl olmamı istersin sürekli sana hayatımı mahvettiğin için teşekkür etmemi falan mı? Ne bekliyorsun ki ben buyum işte asla sana o istediğin şekilde davranmayacağım. Hayatımı el birliğiyle kararttığınız için hayatım boyunca sizden nefret edeceğim." gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Sen bilirsin. Ama varya o kadar pişmanım ki bir şekilde evlenmemize engel olmadığım için, keşke hiç kabul etmeseymişim. Zaten şuan dediklerimin bundan sonra bir anlamı kalmayacak İyi geceler."
Merhaba arkadaşlar uzun süreden sonra geldim. Buralardaydım fakat bir türlü bölüm yazmaya fırsatım olmamıştı. Bende hemen yazdım ve yayınladım. Önceki bölümlerde biraz değişiklik olacak içerik olarak değil sadece yazma biçimi olarak umarım beğenisiniz. Bu bölüm biraz kısa olmuş olabilir ama artık daha sık yazmaya çalışacağım. Bundan sonra daha çok Berzan'lı Kardelen'li bölümler bizi bekliyor. Belki çok üzüleceğimiz yerler olacak. Belki çok güleceğiz. Neyse yazınca görürüz dvsjkfvfdfkjv. Sizi seviyorum. İyi ki varsınız. ❤❤
Arkadaşlar lütfen vote ve yorum yapmayı unutmayın pls.. ❤😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KALP
Novela JuvenilEvet ben Kardelen, kimi zaman yer yüzü kar altındayken toprağın altından usulca çıkan o masum çiçek. Hayatım boyunca tek bir emele bağlı yaşadım ta ki babamın hayallerimi yıkmasına boyun eğerek emellerimin avuçlarımdan kaymasına izin verdim. Acıyıd...