Her ne kadar bu hayatta hep yalnız kalmış olsakta,sevdigimiz bizi sırtımızdan vursa da, yıkılmayız ve hep ayaktayız. Her darbede yıkılmak degil zorluklar karşısında ayakta kalabilmektir yaşamak. Unutmayın ki ağaçlar ayakta ölür..
Annem bayılmasının üzerinden yarım saat geçmişti. Uyanmasını bekliyorduk. Berzan'a olan nefretim günden güne artıyordu. Annem şuan bu haldeyse bu onun suçuydu.
"Kardelen ben özür dilerim." elleri omuzumdaydı. Gerçekten hem üzüyordu sonra özür diliyordu bu neyin nesiydi.
"Özür dileme. Tükendim, bittim artık görmüyor musun?" sesimin titremesine engel olamamıştım.
"Uçağa yetişmemiz lazım." bu kadar da olmazdı. Nasıl böyle taş kalpli olmayı becerebiliyordu anlam veremiyordum.
"Ben hiç bir yere gitmiyorum. Sen nereye gidiyorsan git." bu sefer dikkatleri üzerime toplamıştım. Babamın sesiyle olduğum yere çakıldım;
"Senin yerin kocanın yanı, sen artık gerekmedikçe gelme bu eve ananın da bir şeyi yok işte hadi eşyalarını al da git!"
"Ne diyorsun baba sen, gerekmedikçe gelme de ne burası benim evim!"
"Gelme diyorsam gelmeyeceksin!" Berzan'a dönüp; "Hadi oğlum karını al götür gecikmeyin."
"Tamamdır. Gidelim Kardelen."
Her zaman ki gibi elimden bir şey gelmiyordu. Annemin mis kokusunu içime çektim sonra Yezda ve abime de sarılıp konaktan ayrıldık. Sessizliği ilk bozan Berzan olmuştu.
"Böyle olsun istemedim."
"Amacın bu değil mi zaten? Ben üzülünce mutlu olmuyor musun? Söylesene!" Gerildiğini anlayabiliyordum. Benden bu çıkışı beklemediği açıktı.
"Sen yine ne saçmalıyorsun. Gideceğimizi söylemediğini nereden bileyim."
"Söyleyemedim. Anne kızını senden ayırdılar şimdide doğduğu büyüdüğü şehirden ayırıyorlar diyemedim." Yine ağlıyordum. Yine engel olamıyordum kendime.
"Ben ne yapayım lan söyle ne yapayım? Ben seni çok sevdiğimden mi yanımda götürüyorum yada seni sevdiğimden mi seninle evlendim." Sesi çok yüksek çıkıyordu. Korkmaya başlamıştım. "Lanet olsun." fısıltıyla söylemişti. Son konuşan Berzan olmuştu. Sözlerinin üzerine bir şey söylemedim. Zaten havaalanına gelmiştik. Uçağın kalkmasına on dakika vardı. İşlemleri halledip uçağa geçtik çok sürmeden Mardin semalarındaydık.
İstanbul'a indiğimizde saat gece bir olmuştu. Berzan'ın sitedeki evine gelmiştik. Ne o tek söz ediyordu ne de ben. Bavulumla birlikte kaldığım odaya gidiyordum ki gözümün önü karardı ve kendimi yerde buldum. Hatırladığım Berzan'ın koşarak yanıma gelmesiydi. Gözümü açtığımda yatağımda olduğumu ve Berzan'ın yanımda olduğunu anladım.
"İyi misin?" Yüzünden endişelendiği belli oluyordu.
"Ne zamandır yatıyorum?"
"Yirmi dakika olmuştur. Tansiyonun düşmüş olmalı. Şimdi iyi misin?"
"İyiyim." Başımdaki ağrı kendini gösteriyordu. Bir haftadır başım ağrıyordu fakat bu kadar şiddetli olmuyordu. Ağrı kesici almak için hareketlendim. Fakat ağzıma gelen mide özsuyu ile tuvalete doğru koştum. Kapıyı yetiştiğim kadarıyla kapatmaya çalıştım. Bir yandan ağlıyor bir yandan midemi boşaltıyordum. Berzan ağlama seslerini duymuş olacak ki kapıya vurdu;
"Kardelen iyi misin?" sesi endişeliydi.
"Sakın gelme." öksürüklerin arasından konuşabilmiştim. Duygu değişimi yaşıyordum. Tekrar ağlamaya başlamıştım. Her şey üst üste geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KALP
Roman pour AdolescentsEvet ben Kardelen, kimi zaman yer yüzü kar altındayken toprağın altından usulca çıkan o masum çiçek. Hayatım boyunca tek bir emele bağlı yaşadım ta ki babamın hayallerimi yıkmasına boyun eğerek emellerimin avuçlarımdan kaymasına izin verdim. Acıyıd...