yolculuk başlıyor

1.2K 31 5
                                    

Dünyanın her zamanki gibi döndüğü, hayatın hiç durmadan akmaya devam ettiği, insanların hiç ölmeyecekmiş ya da unutulmayacaklarıymış  gibi yaşadıkları boş günlerden biriydi. Hava yine aşırı sıcak ve bunaltıcıydı. İnsanlar terden sırılsıklam olmalarına rağmen yine de bir yerlere koşuşturmaktaydılar. Böyle bir durumda ben ne mi yapıyordum? Elbette ki  yıllık rutinlerimden birini gerçekleştirmek üzereydim. "Yaz tatili" çokça insan bu kelimeyi duyunca heyecanlanır. Benim için se her sene gerçekleştirdiğim klasik bir rutine dönmüştü. Her sene yaşı ilerlemiş, çocukları ülkenin diğer taraflarına dağılmış, tek başına yaşayan annanemin yanına gider diğer bir anlamda da onun yalnızlığını gidermek için seçilmiş kişi olurdum. En büyük torun olmanın getirdiği sorumluluklardan biriydi. Hayır şikayet ettiğimden değil, sadece artık rutin giden hayatımdan bunalmış olmanın verdiği histen kurtulmak istemem içindi. Bazen mutlu olduğum anlarda bile basan ve beni boğan bu his hayatımda ki en kötü ikinci şey olmuştu. Birincisini sorarsanız o da bende gizli kalsın. Neyse babam ve annemle beraber terminale geldiğimizde terminalin de yeterince kalabalık olduğunu görünce elimi usanmışçasına kafama vurdum. Daha erken gelip kalabalığa kalmamayı hayal etmiştim Ama biricik babamın  daha vakit var, daha vakit var talimatlarından sonra odama çekilip 1 saat boyunca beklemiştim. Ailemizin bizim bir şey isteyince umursamaması ve onların bir işi olduğunda en az 3 saat önce orada olmaları, sanırsam her gencin problemi arasındaydı. Babamın

"- Bayaa da kalabalıkmış keşke yarım saat önce gelseydik." demesiyle irkilip babama döndüm.

Ah be adam şu kızını dinlemek bu kadar mı zor. Ya da onun sözüne geldiğini anlamak, ablam olsaydı başka ama diyerek gözlerimi devirdim Babama cevap vermeyecektim. Çünkü genelde haksız çıkan taraf ben olurdum. Terminalin içinde ki işlerimizi zor da olsa bitirdikten sonra zor bela dışarı çıkıp otobüsün yanında kalkış saatini beklemeye başladık.  Gözlerimi büyük otobüsün üstünde gezdirdim. Tek gidebileceğim tatil yeri olan yada olması gereken Amasya'ya doğru yola çıkacaktım. Buna da şükürdür değil mi? diye düşünürken Annemin yavaşça bana sarıldığını hissedince  ona doğru dönüp gülümsedim.

-"Merak etme anne her sene gittiğim yer. Endişelenecek bir şey yok, her sene aynı yolu gidip geliyorum. Bu sene de aynı olacak ne olabilir ki." dedim.

Annem ise sözlerim üzerine gülümsemeye çalıştı ama gözlerinde yine azcık da olsa endişeyi sezebiliyordum. Beni kendine çekip yanaklarımdan sıkıca öptük den sonra

-"Napayım kızım ana yüreği işte her sene gidiyor olsan da yine de tek başına gittiğin için endişeleniyorum". dedi ve yine sarıldı. Annem beni sonunda bırakınca büyük bir nefes aldım, yakında bu kadının sıkmaları yüzünden ciğerlerimden olacaktım Valla

-"Hadi kızım otobüs kalkmak üzere" diyen babamı duyunca anneme el sallayarak  otobüsün kapısının önünde bekleyen babamın yanına gittim. Babamın yanağına da kocaman bir öpücük kondurduktan sonra, otobüsün merdivenlerini çıktım. Koltuk numaramı bulduktan sonra cam kenarı olduğu için Allah'a şükrettim ve yerime geçtim. Otobüs yolculuklarını severdim. Çünkü genelde yol boyunca kulaklıklarımı takar hayallere dalardım. Bu benim için gerçekten çok zevkli bir durumdu. Bu, benim oldukça rahat hissetmemi sağlardı. Koltuğuma oturduktan sonra kulaklıklarımı takıp camdan otobüsün kalkmasını bekleyen aileme son bir bakış atım ve gülümsedim. Otobüsün kalkmasına saniyeler kala biri koşarak içeri daldı. Oluşan aksiyondan dolayı kafamı kaldırıp girene baktım. Sonra bir daha baktım. Sonra bir daha bir daha... MaşaAllah bakılmayacak gibi de değil di zaten. O geniş omuzlar o uzun boylar, hani bir deyim vardır ya Allah bizden almış o kula vermiş diye gerçi doğruluğu tartışılır bir sözdü ama yine de bizim durumumuza çok uygundu. Çocuk otobüsün içinden yanıma doğru gelmeye başlayınca vücudundan gözlerimi çekip onun yüzüne doğru kısa bir geçiş yaptım. Ahh o ela gözler, o esmer yüz, ah kafasına taktığı şapşal şapka yüzünden çok göremesem de kömür siyahı dağınık saçlar, bu çocuk nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi. "Allah sahibine bağışlasın demek düşer sana kızım"  diyen iç sesimi tasdikledim ve önüme dönecekken çocuğun benim koltuğumun başında durduğunu fark ettim. 

-"Pardon burası 24 numara mı?" 

diye başımda bana doğru seslendi. 

-"Ev-vvet 24 numara"

 Kekeledim mi ben az önce, aferin kızıma taş gibi çocuğun önünde ilk rezil olmanı başarıyla tamamladın. Umarım daha fazla konuşup kendini rezil etmezsin diye düşünürken çocuk yanımda ki koltuğa oturup, çantasından kulaklığını takarak dış dünya ile bağlantısını kesti. Ben de önüme dönmek zorunda kaldım, ve otobüs ağır ağır kalkarak bizim kaderimizin çizileceği yolculuğa başlamamızı sağladı.

otobüs aşkım [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin