mola yeri

401 16 2
                                    


Gözlerimi açtığımda yine Çağrının omzundaydım ne ara yattım lan ben bu çocuğun omzuna diye düşünürken göz bebeklerim etrafı inceledi. Hava aydınlanmıştı ama hala erken saatlerdi, o yüzden insanların çoğu hala ikinci rüyalarını görüyorlardı. Kafamı biraz oynatıp kaldırmaya çalıştım,  çok fena boynum uyuşmuştu.

-"Günaydın"

Çağrının sesiyle göz bebeklerim büyüdü. Ne zaman uyanmıştı bu çocuk, ona doğru dönmeden 

-"Sana da günaydın"

 diye geçiştirmeye çalıştım. Çünkü uykudan yeni uyanan hiç kimse öyle flimlerdeki gibi süslü püslü uyanmazlardı. Büyük ihtimalle penguen suratım şu an bir gorile benziyordu. En azından şu saçımı bi düzeltseydim de öyle kalksaydın be yavrucum 

-"Birazdan mola vereceğiz ve ben çok acıktım."

Bana her şeyi de de yemek deme be üzümlü kekim çünkü vaz geçemeyeceğim üç şey sıralamasında birincisi uyku, ikincisi yemek, üçüncüsü de sensin be gülüm. Gülüm mü bu kelime nereden ağzıma yapıştı benim bee, sabah sabah yine türkü bar sahibi kafasındaydım. 

-"Eeee" 

diye cevapladım Çağrıyı. "Dövseydin bir de" diyen iç sesimi silahla vurarak susturdum. Ağır kız olma planlarıma geri dönmeliydim

-"E si bizden kimse uyanmadı o yüzden beraber bi kahvaltı edelim diyecektim. Zaten birazdan da mola vereceğiz."

Ne! baş başa sevdiğim şeyler sıralamasında ki, madde iki ve madde üç ile birlikte üstelik, Sırıtmamı gizleyerek 

-"Peki madem, mola vereceğiz inelim o zaman."

Ve Oskar goes to Reyhan. Evet bana verdiğiniz bu ödül için hepinize teşekkür ederim. Sonuçta böyle bir çocuğun önünde, ağır kız rollerini yapabilmek benim için de zor oldu ama siz ve beni destekleyen hayranlarım sayesinde başarabildim. Kafamda kurduğum ödül töreninden Çağrının kolumu sarsmasıyla çıkabildim.

-"Reyhan hadi ya, yarım saattir sana sesleniyorum." 

Reel dünyaya dönmek beni birazcık üzse de, zor bela başımı çevirdim. Otobüs dinlenme tesisinde çoktan durmuştu bile, ne ara durdu ya bu...

-"Hadi ben iniyorum sen de gelirsin."

 diyen Çağrıyı başımla onayladım. Sen önden git yavrum ki, ben sonradan kayık tipimi biraz bakılabilir yapayım. Çağrı gittikten sonra ellerimle saçımı taramış gibi yaptım. Yüzüme de çantamın kenarında bulabildiğim güneş kremini sürüp otobüsten aşağı indim. Ne kadar otobüs yolculuklarını sevsem de, bu molalar insanın içini rahatlatıyor be .  Dinlenme tesisden içeri girdiğim de Çağrıyı camın kenarında bir yerde otururken buldum. Çoktan ikimiz için, kahvaltı söylemişti bile. Ah üzümlü kekim sen böyle yaptıkça senden kopmak bana daha da ağır geliyor. Kahvaltımız gelince aşırı acıktığımı fark ettim ve ekmeği alıp tam bala girişecekken Çağrı

-"Dur" 

diye uyardı beni. Sağ gözümü kırpıp ne oldu der gibisinden baktım. Tehlikeli yerlerde süzülüyordu. Madde üç, madde ikinin senden önce geldiğinin farkındasındır umarım.

-"Yemeğe başlamadan önce ikimizde bir bardak su içelim."  

Elimdeki ekmeği istemsizce tabağımın üstüne bırakım o sırada da, Çağrı hem kendine hem de bana bir bardak su doldurdu. Sonra kendininkini bir yudumda bitirdi. Yine istemsizce bardağı elime aldım ve dudağımı bükerek ona baktım. Bana iç dercesine kaşlarını oynatınca bardağı ağzıma götürüp içmeye başladım. Gariptir ki suyun her yudumu boğazımdan geçtiğinde, vücudumun ayrı bir yerini uyarıyor ve benim tam olarak ayılmamı sağlıyordu. Daha önce su içerken hiç böyle hissetmemiştim. Bardağı bitirince sertçe masanın üzerine koydum Çağrı

-"Gördün mü ferahladın su her an bizi ferahlatmak için var." 

dedi ve gülümsedi. Camın yanında olduğumuz için içeri giren güneş nereye vuracağını biliyordu, Çağrının yüzüne vuran güneş tenini daha parlak gösteriyor buna da gülümsemesi eklenince gözlerimi ondan alamıyordum. Aklıma resimde ki hali geldi. O zaman da böyle içten gülümsemişti, ama bununla beraber Ecenin de resminin aynı telefonda olduğu gerçeği de gelince gülümsemem yüzümde donup kaldı. Bütün iştahım gitmişti desem de inanmayın çünkü madde ikiden, mutsuz da olsam, şaşkın da olsam, korkmuş da, olsam vaz geçemezdim. Ece konusunu sonra düşünmek üzere aklımın arka kısımlarına gönderdim, şu an karşımda Çağrı vardı ve mutluydum. Bu anı aptal düşüncelerle bozamazdım. Kahvaltıya başladığımızda açlık durumu, yeniden mideme vurdu ve masalarda ki ne varsa silip süpürmeye başladım. Bir süre sonra Çağrının bakışlarını üzerimde hissedince elimde ki ekmeği de ağzıma atıp ona baktım. O ise bana gülümseyerek

-"Afiyet olsun, baya acıkmışsın sanırsam dedi."

Sırtımı dikleştirip

-"Hayırdır, lokmalarımı mı saymaya başladın." 

dedim. Çağrı ise

-"Valla 115 de bıraktım gerisine yetişemedim." 

deyip küçük bir kahkaha atınca, Ellerimi göğsümde birleştirdim. 

-"Aşk olsun, tamam daha yemiyorum o zaman doydum."

diyerek masadan kalkıp otobüse doğru yürümeye başladım. Çağrının arkamdan

-"Dur ya şaka yaptım alındın mı?"

 diyerek peşimden geldiğini hissediyordum. Ama yok o kadar kolay değil bir kızın yemek yemesiyle dalga geçmek Çağrı bey. Otobüsün yanına gelince, canım binmek istemedi ben de arka tarafına geçip, sırtımı otobüse yasladım. Çağrı da zor bela bana yetişince, yanımda durup oda aynı benim gibi sırtını otobüse yasladı.

-" Ne oldu küs müyüz." 

deyince ona bakmadan 

-"Hayır ben öyle şeylere küsmem." 

dedim. O ise eğilerek yüzüme yaklaştı suratında yine o sırıtış vardı.

-"Küsmezsin ama, trip atarsın. Ahh bu kızlar sizi hiçbir zaman anlayamayacağız." dedi.

Yok artık ama Çağrı bey, benim feminist damarımı attırmak istemezsin. Sanki kendisi çok da masummuş, hayır dalga geçen o bir de üstüne özür dileyeceğine iyice dalgasında ısrar ediyor. Ama ben sana cevabını veririm küçük beyimiz. Tam ağzımı açıp ona hak ettiği cevabı verecekken ikimizin de başından aşağıya buz gibi soğuk su inince, cevap yerine ağzımdan küçük bir çığlık çıktı. Çağrı da baştan aşağı ıslanmış, gömleği hep su yüzünden vücuduna yapışmıştı. O da bu durumu beklemediği için benim gibi direk otobüsün üstüne baktı. Kısa bir süre içinde aynı yerden, yeniden su gelince ikimiz de hızlı adımlarla otobüsün diğer tarafına geçtik, arka tarafta kulaklık takmış muavin süpürgesinin ucuna taktığı hortumuyla otobüsün camını yıkıyordu. Bizi fark edince, dudağını ısırdı ve göz bebekleri büyüdü. Hemen kulaklığını çıkartarak

-"Kusura bakmayın, sizin diğer tarafta olduğunuzu fark etmedim. Baya da ıslanmışsınız benim yüzümden."

Çağrı gözlerini kıstı muavine doğru yaklaşarak

-"Öyle , kolay kolay affetmeyiz değil mi Reyhan." 

dedi ve bana baktı. Ne yapmaya çalıştığını, anlamamıştım. Benim şaşkın bakışlarımı fark edince, cevabımı beklemeden tekrardan muavine döndü.

-"Bize özür niyetinde otobüste dağıtılan keklerden üç tane daha vereceksin. Ancak öyle affederiz seni."

Şimdi anlamıştım ne yapmaya çalıştığını. Krizi fırsata çeviriyordu. Onu başımla onaylayınca muavin pes etti ve ikimize de yeni kekler verdi. Bir süre sonra ikimiz de gülümseyerek keklerimizi yiyerek sohbet ediyorduk. Bir ara Ecenin bize kıp kırmızı halde baktığını gördüm ama umursamadım çünkü şu an Çağrıyla  rol yapmıyorduk, gerçekten mutluyduk. Elimde olsaydı da, bu yolculuk hiç bitmeseydi..........





otobüs aşkım [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin