yolculuk bitti

350 15 14
                                    


-"Hadi kızım, valizleri götürelim." Anneanemin sesiyle gözlerimi, içi boş otobüsten ona doğru çevirdim. Bitmişti işte, beklediğim son gelmişti. Sanki pembe bir buluttan yere çakılmış gibiydim. Kafam gözüm parçalanmış da kimsenin umurunda olmamış gibiydi. Terminale geldiğimizde tüm otobüsten önce hızlıca aşağı inmiş ve koşa koşa terminalin tuvaletlerinden birine girip sessizce ağlamıştım. Onlara, ona veda etmeyecektim. En azından buna hakkım olacağını düşünüyordum. Çünkü onlara veda demek bir sürü anlaşılmayan bakış ve umursanmamak olacaktı. Büyük ihtimalle Ece ile Selin arkamdan kahkahalarla gülüp Çağrı gibi bir çocuğun benimle oynadığını bana asla bakmayacağını söyleyip duracaklardı. Can, Sena ve Mert onlar iyi insan ve arkadaşlardı. Onları sanki yıllık dostlarım gibi sevip benimsemiştim. Ve o adını bile hatırlayınca kalbime bıçaklar saplanan, ilkim ve tekim. Çağrı. Onu bırakmak en zoruydu. Ona bağlanma konusunda kendimi yeterince dizginlediğimi sanıyordum. Ama şu an bunun sadece bir düşünce olduğunu ve asla kalbimin bu telkinlerini dinlemediğini anladım. Valizimin kulpunu tutup sessizce annanemin peşinden gittim. Beni terminalde bulamayınca endişelenmişti ama otobüs boşalınca ve şişmiş gözlerle geldiğimi görünce sesini çıkarmamıştı. Acımı sessiz yaşamak gerçekten güzeldi. gerçi gerçekte kim inanacaktı ki, Sadece iki üç günde yeni bir sevgilim olmuş. Ona aşık olmuş, onu diğer kızdan kıskanmış ve kıskandırmıştım. Resmen 2 gün içinde 3 sezonluk dizi olayı çekmiştik, ama bitmişti işte her iyi şeyin bir kötü sonu olduğu gibi. Ahhh otobüs aşkım seni şimdiden özledim ve benim için asla sadece bir anı olarak kalmayacaksın.........

2 hafta olmuştu. Koca 14 gün. 14 gün boyunca evde oturmuş, annanemin ev işlerini hallettik den sonra odama gidip boş boş oturuyordum. Hiçbir şey yapmadan, bom boş oturuyordum. İlk zamanlar ağlaya ağlaya, yosun tutmuştum ama şimdi en azından biraz daha acısı azalmıştı. Ya da ağrısı artık sıradanlaşmaya başlamıştı. Yeniden saçma salak akan göz yaşımı sildim ve içeri deki odaya adım attım. Kahvaltı hazırlanması gerekiyordu. Mutfağa gidip dolabı açtım. Annanem alzheirmer  hastası olduğu için bazen kahvaltı yapmayı bile unuturdu. Dolabı açtığımda gelen pis kokuyla burnumu  tuttum. Sanırsam yine atılacakları annanem dolaba koymuştu. Bazen çürük meyveleri bile bunlar sağlam diye çöpten alıp buzdolabına koymaya çalışırdı. Genelde o uyuduğunda ya da olmadığında onları çöpün görünmeyen kısımlarına koyardım. Aklıma dünkü bozuk süt geldi. Onu attırmamak için benimle kavga etmişti. Sanırsam ben uyumaya gidince onu kutuyu tekrardan çöpten çıkarıp, dolaba koymuştu. İstemeye istemeye süt kutusuna uzandım. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Kutuyu çöpten alıp, dolaba koymuştu. Gözümü kısarak son kullanma tarihine baktım. 3 ay önce geçmiş kutu bile sararmaya başlamıştı. Hayır bozulduğunu fark etmiyorsun da kokusunu bile anlamıyorsun be kadın diye düşündüm. Kutuyu çöpün derinliklerine saklayıp tekrardan buz dolabına döndüm. Buz dolabında da yiyecek hiçbir şey kalmamıştı, yada çürümeye yüz tutmuşlardı. Umutsuzca kafamı salladım, artık bu evden dışarı çıkmak zorundaydım. 14 gündür bir şekilde dışarıya  çıkmamayı başarmıştım. Şimdi ne kadar istemesem de çıkmak zorundaydım. Can sıkıntısından dolayı kendimi eve hapsetmek bene bir fayda sağlamazdı. O yüzden çıkıp markete gidecektim. Market çok şükür ki evimize çok yakın sayılırdı, biz caddenin bir başında oturuyorsak, market de caddenin sonunda ki çay bahçesinin karşısındaydı. Eskiden o çay bahçesine gitmeyi çok severdim, şimdi ise canım hiçbir şeyi yapmak istemiyordu. Sessizce ve çabucak markete gidip lazım olan şeyleri alıp gelecektim. Annanemin odasına bakınca onun hala uyuduğunu gördüm, büyük ihtimalle o uyanmadan geri döner kahvaltıyı hazırlardım. Çantamı ve cüzdanımı vestiyerden alıp üzerime siyah bi kapüşonlu geçirdim, altımda eşortmanımla market kombinim tamamdı. Dışarıda ki güneş adeta insanın içine işleyecek kadar sıcak ve parlaktı. Onun tam tersi olan kalbim yüzünden, umursamazca kapüşonumu kafama geçirip ilerledim. Marketten içeri girdiğimde direk sütlerin bulunduğu yere doğru yöneldim Sütlerden birine ulaşırken daha doğrusu ulaşmaya çalışırken yanlışlıkla, kolum süt şişelerinin yanında ki su şişelerine çarptı ve cam şişe bir anda yere düşüp, bin parçaya ayrıldı. Harika gene aşırı şanslı olduğum günlerden birindeyim diyerek yere eğilip kırık cam parçalarını toplamaya başladım. Su her daim insanı ferahlatır demişti Çağrı, ama şu an bana sadece sorun çıkarmıştı. Çatık kaşlarımla yerdeki camları toplarken bir tanesi adeta benimle inatlaşırcasına elimi kesmişti. Birden toplanan sinirimle, topladığım camları hep yere attım.

-"Hay ben senin." diye söylenmeye başladım.

-"Senin gibi bir kıza böyle laflar yakışmıyor." 

diye kafamda ne zaman geldiği belli olan biri yüzünden dikkatim dağıldı. Gözlerimi devirdim ve kavga etmeye hazırlandım, kimse bana ne diyeceğimi söyleyemezdi. Hele şimdi bu kadar sinirliyken.




LAN 

BU SES 

YOK ARTIK.........

otobüs aşkım [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin