karşılaşma

331 18 2
                                    

Mert!!!!

Ama nasıl, yani onun burada ne işi vardı. Bir anda büyük bir utanç içimi kapladı, tamam Ece yada Seline hatta Çağrıyla bile yeniden karşılaşmaya hazırdım çünkü buna sürekli kendimi hazırlamıştım. ama Mert olamazdı, olmamalıydı yani ilk olarak onunla karşılaşmamalıydım. Çünkü onu gerçekten bir arkadaşım olarak görmüştüm ve onu kandırmak pek de hoşuma gitmeyen bir durumdu.

-"Naber, güzellik, bu gün tersinden kalktın sanırsam." 

dedi yerde ki kırık su şişesini göstererek. Ahh Mert seni kandırmış olmama rağmen bile bana kızmayıp iyi davranacak kadar nazik birisin, seni üzen kız olursa bulup gizliden döveceğim merak etme. Usulca kafamı kaldırıp Mert'in masmavi gözlerinin içine baktım. 

-"Mert biliyorum bana kızgınsın ama bu sadece çıkar ilişkisiydi, gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Zaten eminim nedenini öğrendikten sonra beni de Çağrıyı da anlayacaksın.

Mert kaşlarını çattı. Tamam hazırla kendini kızım, Mert'in sinirler loading....

-"Ne saçmalıyorsun Reyhan, ama kızma konusunda gerçekten ikinize de çok kızgınım."

Haklıydı. valla da haklıydı, ben de olsam kızardım sonuçta onu kandırmış ve inandırmıştık. Ahh Çağrı, artık sana üzümü kekim bile diyemiyorum, bunları hep sen başıma açtın. Neyse kızım, seni şu an bekleyen bir azarlanma var hem de sevdiğin bir insan tarafından, bu tarz durumlarda yaptığının cezasını ödemeli ve sorumluluğu almalısın. Acaba Mert'e ne desem, ne gibi bahaneler sunsam da, bir daha asla karşılaşmamamız gerektiğinin bilincine varsa. Buldum! mesela amansız bir hastalığa yakalandığımı söylesem, belki o zaman halime acır da bana kızmaktan vaz geçer. Saçmalama kızım "yeşil çam" filmi mi çekiyoruz burada, ya da Çağrının başıma silah dayayıp zorla bu oyunu oynattırdığını mı söylesem. Yok bu da olmaz sonuçta o bile üzümlü kekimin böyle bir şey yapmayacağını bilir.

-"Sevgilisini, hala bizimle buluşurken yanımıza getirmiyor."

Yada , benim onun başına silah dayadığımı söylesek, evet bu daha iyi olur. Tamam Çağrı böyle bir şey yapamaz ama benim işim belli olmaz sonuçta. Evet, evet böyle demek mantıklı.... 



LAN!!!

BİR DAKİKA!!! 

NE DEDİ O!!!

"Yanımıza getirmiyor."

HAYIR, HAYIR ONDAN ÖNCE

"Bizimle buluşurken."

YA ONDAN DA ÖNCE, VİRGÜLDEN ÖNCEYE BAK!!!!

"Sevgilisini"

Yok canım şaka yapmıştır o. Demi şaka yaptın Mert ya da ben yanlış duydum. Mert'e doğru eğilerek

-"Pardon az önce söylediğini kelimesi kelimesine tekrar edebilir misin. Sana zahmet olmazsa"

dedim Mert yine kaşlarını çattı ama bu sefer, sinirden değil şaşkınlıktan,

-"Reyhan duymadın sanırsam, sevgilisini daha bizim yanımıza getirmiyor. Otobüsten beri hep seninle yalnız olarak buluşuyormuş. Artık seni neden bizden saklıyorsa."

 deyince gözlerimi kıstım. İşimizi sağlama alalım bakalım.

-"Yani bunu sana Çağrı dedi değil mi Mert başkası değil. Çağrı."

Mert elini anlıma koyup ateşim var mı yok mu diye bir yokladı sonra

-"Reyhan az önce sana tersinden uyanmışsın dedim ya, bence hala uyanamamışsın  yatağına geri dön sen. Evet Çağrı dedi. Başka kim diyecek senin sevgilin olan Çağrı."

Lan bu çocuğun ağzından bal  mı damlıyordu. Yada ben öyle görüyordum. Bu sözlerden anlamam gereken şey Çağrının aradan 14 gün geçmesine rağmen hala gerçekleri kimseciklere anlatmamış olmasıydı. Ahhh üzümlü kekim, hatta portakallı kekim, hatta çikolatalı kekim şimdi burada olsan var yaaa

-"Reyhan, sen gene benim görmediğim evrenlere daldın ama bak ben sana ne diyeceğim. Bu akşam marketin karşısında ki parkta buluşacağız. Sen de gel hem Çağrı beye de neden sadece yalnız olarak buluştuğunuzu sorarız beraber. Ne dersin?"

Mert'in fikri aklıma yatmıştı. Bekle beni otobüs aşkım kaderimizi tekrardan yazmaya geliyorum.

.....

Saat nerdeyse 7 olmuştu. Mert beni 7 buçukta almaya geleceğini söylemiş ve yanımdan ayrılmıştı. Bende eve şimşek gibi patlayarak gitmiş hemen duşa girmiştim. Duştan sonra da uzun bir süre kıyafetlerimle savaş vermiştim. Bir ara dolabımı toplamayı aklımın bir köşesine yazarak dolaptan bir jean ve üzerine de beyaz bir gömlek alıp geçirmiştim. Ne ara bu kadar kilo aldığımı düşünerek zor bela gömleğin arkasında ki fermuarı çekmeye çalıştım. Sanırsam kendimi soktuğum 14 günlük depresyon sürecinde sadece annnaenimi beslememiş ben de yararlanmıştım. Fermuar kapanınca sıra  yatmaktan aslan yelesi gibi olan saçlarıma gelmişti. İki tarak ve bir fön makinasını hakkın rahmetlerine kavuşturduktan sonra annanemin görmemesi için dolabımda ki elbise yığınının içine atıp kaçtım. Saçlarım da en azından bakılabilir vaziyete gelince telefonumu elime aldım 3 cevapsız arama mı. Hepsi de Mert'ten, yahu yawrucum en fazla 10 dakika da hazırlandım neden bu kadar endişelendin ki. Diyerek gözlerim ekranın saat kısmına kaydı. 20.00 ı görmemle beraber Mert'in beni vurmadan önce ki son dakikalarımı yaşadığımı fark ettim. Daha sonra daha da fazla geç kalmamak için çantamı elime alır almaz evden dışarı fırladım. Ayakkabılarımı da apartmanda giydikten sonra dış kapıyı açıp dışarı çıktım. Mert beni apartmanın önünde ki koruyuculara sırtını yaslamış bir şekilde bekliyordu. En masumane gülümsememi takınıp

-"Kusura bakma sanırsam biraz geç kaldım. " 

dedim. Mert gözlerimin içine bakarak,

-"Biraz daha geç kalsaydın bu yakışıklı buraya kök salacaktı."

dedi. Biraz geriye  çekilerek onu baştan aşağı bir süzdüm. Şık, siyah bir pantolon üstüne de açık mavi bir gömlek giymişti. Allah'ım bu erkekler için yakışıklı olmak ne kadar kolaydı.

-"Üzgünüm yakışıklı bey ama bu güzellikler de kolay olmuyor"

 diyerek saçımı savurdum ve 32 diş sırıttım. Mert de gülümsememe gülümsemeyle karşılık verip bana kolunu uzattı. Koluna girdim ve yürümeye başladık. Yolda bana nerdeyse her gün akşam bu parka geldiklerini ve nerdeyse sabaha kadar oturduklarını anlattı .Yani bunca zaman ben evde depresyonda takılırken Çağrı tam dibimdeydi. İçimden kendime +32 methiyeler düzerken, parka geldiğimizi fark ettim. Herkes tıpkı yolculuk da ki gibi yuvarlak bir masanın ortasına oturmuş konuşuyorlardı. Can anladığım kadarıyla Senayı sinir etmeye çalışıyor, Ece ile Selinde yine kim bilir hangi günahsızın dedikodusunu yapıyorlardı. Bir tek Çağrı ortalıkta gözükmüyordu daha gelmemişti sanırsam. Kalbim her an patlayacakmış gibi atarken onunla ilk karşılaştığımızda ne diyeceğimi tekrar ettim. Yüksek hayal gücünün olması sayesinde, artık her türlü senaryoya hazırlanmıştım. Masaya yaklaşınca bütün gözler bize döndü ve birden sesleri kesildi. Tam altıma ettim bakışı atacakken bana ilk tepki veren Can oldu

-"OOOO bizim güzeller güzeli leydimiz de buradaymış. Çağrı'ya o kadar dedim. Yalnız buluşma sürekli şu kızla, bizi o güzel yüzünden mahrum etme. Sonunda dinlemiş bizi sanırsam ama açıkçası seni Çağrının kolunda görmeyi beklerdim. Mert'in değil."

Cana gülümsedim ve Mert'in kolunu sıktım

-"Mert benim iyi bir arkadaşım, o yüzden bir şey diyeceğini sanmam." 

diye cevap verdim. Mert de bana garip bir şekilde gülümseyerek kafasıyla onayladı. Daha sonra Sena

-"Boş verin onu Reyhan tekrardan yanımıza gelmene sevindim. Hadi gelin de oturun"

 diyerek bize yer gösterdi. Mert gidip direk Senanın yanına oturdu. Ben de onun yanına gitmek için adım atacaktım ki tam arkamdan küçük bir hışırtı sesi geldi ve dönüp arkama baktım.  Tam arkamda elinde ki poşeti yere düşürmüş, şaşkın gözlerle bana bakan üzümlü kekimi gördüm. Diğer bir anlamda da sahte otobüs aşkımı.........

otobüs aşkım [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin