Karmaşa...
Beyaz tenlinin beynindeki her şey sadece tek bir kelimeydi. Ne aşk, ne nefret, ne de başka bir şey.
Sadece bilinmezlikten oluşan bir karmaşa.
Ah... Bir de geçmişi vardı. Bir ailesi var mıydı? Ya da bir işi? En önemlisi, yaşamaya değer bir hayatı var mıydı?
Bu soruların hiçbirinin cevabını bilememek onu daha fazla bilinmezliğe sürüklüyordu. Bundan nefret etti Suga, aylarca Jeon Jungkook'un başını döndürmesinden ve kendi geçmişini merak etmemekten nefret etti. Neydi onu buraya getiren? İlk başta kaçırılıp para karşılığı sadist bir herife satıldığını düşünse de geçmişi ile ilgili hiçbir şeyi hatırlamaması, onu bir kaza geçirdiğine inandırıyordu.
"Ne düşünüyorsun?"
Altında sadece gri bir eşorfman altı olan yarıçıplak beden, duştan çıktığını belli eden nemli saçları ile yatakta oturan bedenin yüzüne eğilerek küçük bir öpücük bırakmıştı pembeliklere. Suga kendisinden uzaklaşan beden ile kapanan gözlerini açmış ve bakışlarını yanına oturan yarıçıplak bedene çevirmişti.
Sikeyim... Bir insanın kasları nasıl bu kadar gergin ve mükemmel olabilirdi.
Henüz birkaç dakika önce geçmiş hayatını düşünen Suga'nın aklında, yine karşısındaki bu acımasız ve bir o kadar da yakışıklı beden yer edinmişti.
Jungkook tek dirseği yatağa yaslıyken yüzünü de eline yasladı ve karşısındaki bakışları ile kendisini yiyen bedene tatlı denecek bir gülümseme sundu.
"Cidden ne düşünüyorsun?"
Jungkook'un müzip bir gülüşle sorduğu soruya karşı Suga dürüst olmayı seçti ve Jungkook'un beklediği cevaptan çok daha uzak bir cevap verdi.
"Ailemi."
Gülümseyen yüzü aniden ciddileştiğinde Jungkook hiç tereddüt etmeden konuştu.
"Senin ailen benim Suga."
Suga alay edercesine gülmüştü. Karşısında kendisine sinirle bakan koyu gözler onu korkutmuyordu ve bu kadar cesur olduğu için kendisine lanetler edeceğini biliyordu.
"Sadece geçmişimi hatırlamıyorum Jungkook, bir ailem olduğunu değil."
"Eğer gerçek bir ailen olsaydı seni aramazlar mıydı Suga? Evim şehrin tam ortasında ve sözde ailen seni bulamıyor. Ah gerçekten sözde ailen seni çok seviyor!"
Jungkook'un geniş yataktan kalkmadan önce söylediği sözler ile Suga hiçbir tepki vermedi. Sinirlendiğini biliyordu, ve onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordu.
Jungkook, bir eli belindeyken odasının geniş cam duvarının tam karşısında, boştaki elini ensesine atmış ve sinirle derin bir nefes vermişti.
Hızla dolabına yönlerek dolabından çıkardığı tişörtünü üzerine geçirdi ve hiçbir şey söylemeden Suga'yı büyük odada yalnız bıraktı.
Jeon Jungkook ilk defa korkmuştu. Suga'nın bu evden gitmesi artık onun için basit değildi. Eğer o giderse ve Jungkook annesine benzediğini düşündüğü kişiyi kaybederse bu sefer toparlanamazdı.
Yaşadığı onlarca şeyin üzerinde bıraktığı travmalar, Suga sayesinde hafiflemişti. Aylardır altında bir beden can vermiyor veya artık yaptığı birçok şeyi unutmuyordu.
*****
"Nereye gidiyoruz?"
Suga'nın merakla sorduğu soruya karşı Jungkook eli ile kavradığı eli daha fazla sıktı ve indikleri bodrum katta bakışlarını biraz arkasındaki kısa boylu bedene çevirdi. Kısa bir süre gözlerini ondan ayırmamış ve ardından da önlerindeki kapıya açarak içeriye girmişti. Suga'nın arkasından geleceğini biliyordu.
İçeride bulunan hafif yatay pozisyondaki deri koltuk, onun hemen yanındaki geniş masa ve üzerindeki dövme makineleri. Kapının hemen yanındaki dolaplar Suga için fazla gizemliydi.
Jungkook adımlarını deri koltuğa doğru yönlendirerek koltuğun yanındaki masanın hemen arkasında durdu ve eline küçük makineyi alarak dudaklarını yaladı.
"Buraya gel."
Emir verici ses ile adımlarını harekete geçiren Suga, Jungkook'un ani ve sert hareketi ile omuzlarından itilerek yaklaştığı deri koltuğa oturtulmuştu.
Yüzleri birbirine yakınken ve Jungkook'un elleri hâlâ onun omuzlarındayken Suga üzerinde bir ağırlık hissetti. Kasıklarına oturan beden dizleri üzerinde dururken zayıf bedeni de bacakları arasına hapsetmişti.
Jungkook'un bir eli ince bele kayarken diğer eli de pürüzsüz yüzüne çıkmış ve yanağına koyduğu eli ile ona gülümsemişti.
"Vücuduna yapacağım basit kesiklerin aksine, daha kalıcı bir şey deneyeceğim..."
Bakışları beyaz boyuna kayarken derin bir nefes almıştı Jungkook.
"Beyaz tenin ve az sonra tenine işleyeceğim siyah boyanın uyumu, fazla güzel olmaz mı sence de?"
Önündeki beyaz boyuna eğilerek dudaklarını oraya bastırmıştı, ve sıcak nefesi beyaz boyuna çarpmaya devam ederken gülümsedi.
"Ama merak etme, sadece küçük bir tane yapacağım."
"Neden bunu bir dövmeci yerine sen yapıyorsun?
Suga sonunda konuşmayı akıl edebilmişti. Jungkook'un her harketenin heyecandan kendisine konuşmayı bile unutturduğuna inanamıyordu.
Yumuşak kırmızılıklar bu sefer de kulağına yaklaştığında Suga yutkundu.
"Benim olana başka bir herifin dokunmasına izin vereceğimi mi sanıyorsun?"
"Dövme yapmayı... Nereden biliyorsun?"
Jungkook başını eğdiği yerden kaldırarak gülümsedi ve gözlerini karşısındaki kahverengi gözlere dikti.
"Senin için öğrendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anguish² // Yoonkook ✔
Short Story"Az daha unutuyordum... Sakın sevgili olduğumuzu falan düşüme. Kalbim sadece beni hayatta tutabilmek için var, birisine aşık olmak için değil."