15- O bana benziyor

3.6K 337 73
                                    

Bir beden ve ona acıyarak bakan gözler...

Jeon Jungkook, yakalanmıştı.

Okula gitmek için uyandığı bir sabah vücudundaki ağrı yüzünden yataktan kalkamamıştı. Küçük bedeni üşüyordu ve yorganına daha fazla sarılmıştı. Fakat tek kurtuluşu okumaktı, okuyarak bu acıdan kurtulabilirdi. Gözyaşlarını silerek sarıldığı yorganı bıraktı ve yataktan kalktı.

Kıyafetlerini üzerine geçirdiğinde saate bakmış ve okula geç kalacağını düşündüğü için boynundaki morlukları ve çizikleri kapamayı unutarak evden çıkmıştı.

Sınıfa ilk girdiği anda birkaç arkadaşı boynunu farketmiş ve sınıfta fısıldaşmalar başlamıştı.

Umursamayarak yerine oturduğunda yanına gelen bir kız yanındaki sıraya oturarak onun boyununa bakmaya başladığında, Jungkook bundan rahatsız olarak elini boynuna götürdü.

Elinin altında hissettiği iğrenç tırnaklar ile yapılmış çizikler vücudunda korku hormonu salgılanmasına sebep olmuştu.

Herkes görmüştü.

Fakat herkes bu çiziklerin bir kavgada olduğunu düşünmüştü. Sınıf arkadaşları ve öğretmenleri de.

Okulundaki birkaç öğretmenin onunla konuşmak istemesi üzerine müdür yardımcısının odasına getirilmişti ve oturduğu koltukta başı önüne eğikti. Kendisine bakan gözler ve omzunu sıvazlayan öğretmeni kendisini daha kötü hissettiriyordu.

"Jeon Jungkook..."

Müdür yardımcısı koltuğunda otururken konuştuğunda Jungkook sadece dinlemekle yetiniyordu.

"Dersleri iyi olan örnek bir öğrencisin ve bu durumun tüm öğretmenlerimizi endişelendirdi. Birkaç yıl önce annenin vefat ettiğini duydum. Baban Bay Kang ise-"

"Üvey babam."

Jungkook adamın sözünü kestiğinde karşısındaki adam yanlarındaki öğretmenlere bakarak akıllarına gelen ilk şeyi dile getirdi.

"Jeon, acaba boynundaki izleri üvey baban yapmış olabilir mi? Şiddet mi görüyorsun?"

Jungkook gözleri dolarken başını iki yana salladı. Eğer gerçekleri söylerse, o adam onu ölürebilirdi.

"Hayır... Şiddet görmüyorum efendim."

Başını eğdiği yerden kaldıramazken gözyaşlarına engel olmak için dudağını ısırdı.

"Peki ya boynundaki izler?"

"Sadece bir kavgaya karıştım. Bir kızı gasp ediyorlardı ve onu kurtarmak istedim. Ben bir şey yapmadım efendim, l-lütfen bu konuyu kimse bilmesin."

Müdür yardımcısı anlayışla başını sallayarak karşısındaki gence bakarken gülümsedi.

"Sen iyi birisin Jungkook. İyi ve yardımsever."

**********

"Dün telefonda sormuştum ama tekrar soracağım. Neden kontrole gelmiyordun?"

Jimin önündeki defterine diktiği bakışları ve elinde çevirdiği kalem ile karşısındaki Jungkook'tan cevap bekliyordu.

"Dediğim gibi, meşguldüm."

Jimin derin bir nefes alarak tekrar konuştu.

"Peki ya hapların? Onları neden içmiyorsun?"

"Onun için de meşguldüm."

Jimin onun bu rahat cevaplarına karşı gözlerini kısarken kollarını önündeki masaya yasladı.

"Ne ile meşguldün Jungkook?"

Kahverengi saçlı alaylı bir kahkaha atmıştı.

"Bunun sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum."

Birkaç saniyenin ardından oturduğu koltukta öne kayarak karşısındaki gözlere bakarken en soğuk ses tonunun onun kulaklarına ulaşmasını sağladı.

"Peki ya siz Bay Park? Neden evime geldiniz?"

Küçük bir kahkaha atan Jimin kendisine bakan koyu gözler ile kaşlarını kaldırdı.

"Sadece Suga ile konuşmak istedim Jungkook. Neden bu kadar abartıyorsun?"

"Size onunla konuşma hakkını kim verdi?"

Jimin Jungkook'un bu sözlerine karşı daha fazla şaşırırken merak duygusuna engel olamıyordu. Suga'yı bu kadar özel kılan şeyi merak ediyordu.

"Neden onu bu kadar önemsiyorsun?"

"Onu seviyorum."

"Sen kimseyi sevemezsin."

Jungkook'un kalpsiz olduğunu mu düşünüyordu?

"Bana onun neden farklı olduğunu söyle."

Jimin'in ciddiyetle sorduğu soruya karşı Jungkook bakışlarını yere dikti.

"O... Bana benziyor, küçüklüğüme. Çok güçlü ve bana karşı her zaman iyi. Her şeye rağmen bana aşık bile oldu."

Son cümle Jungkook'u gülümsetmişti.

"Haplarını içmeyi unutma, randevu saatin bitti."

Randevunun bitmesi ile Jungkook artık ezberlediği odadan çıkarak dışarıya çıktı ve siyah arabasına bindi.

Arabayı çalıştırdığında haplarını içmesi gerektiğini hatırlamıştı ve torpido gözündeki hap kutularını eline aldı. Yol kenarında durdurduğu araba sayesinde hapları kolaylıkla içerken çalan telefonu ile içtiği su şişesini sol eline alarak telefonuna baktı.

Arayan Seokjin'di. Seokjin'in telefonundan onu arayan kişi genelde Seokjin değil Suga oluyordu ve Jungkook telefonu açtı.

"Alo?"

"Jungkook? Benim, Suga."

Gülümsemişti.

"Biliyorum, ne oldu?"

"Sadece ne zaman geleceğini sormak istedim, bugün erken geleceğini söylemiştin ama akşam oldu."

Jungkook arabayı tekrar çalıştırırken telefondaki Suga'ya cevap verdi.

"Geliyorum, yoldayım. Ben gelene kadar uyuma olur mu?"

"Neden ki?"

Jungkook bu sefer geniş bir şekilde gülümserken konuştu.

"Farkındaysan dün gece, havuzda yorulduğun için uyuyakalmıştın ve ben seni öpemedim bile. Uslu duracağımı mı sanıyorsun?"

Jungkook'un muzip sesi telefondakinim kıkırdamasına sebep olmuştu.

"Pekâlâ. Bekliyorum~"


Anguish² // Yoonkook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin