"Jungkook baksana şuna bir deri bir kemik bir şey. Hiç uyandırma, kucakla gidelim." Yoongi yatakta yatan Jimin'e bakarak sessizce konuştuğunda Jungkook hazırladığı valizden kafasını kaldırdı. Birkaç parça kıyafet ve iç çamaşırı koymuştu valize. Diğer eve gitme vakitleri gelmişti, bir an önce onu burdan uzaklaştırmalılardı.
Yatağın yanına yaklaşıp o da Yoongi gibi Jimin'e baktı.
"Cidden çok zayıf." diyerek kafasını iki yana salladı. Yatağa eğilerek Jimin'i kucağına aldı. Jimin sarsıntıyı hissedip birkaç şey mırıldandı. Gözlerini açıp alttan Jungkook'un yüzüne baktı. Daha sonra valizi alıp ilerlemeye başlayan Yoongi'ye.
"Ne oluyor?" Jungkook, Jimin'e baktığında Jimin onun kucağında olduğunu daha yeni kavrıyordu. Gözlerini kocaman açıp kucağından inmeye yeltendiğinde Jungkook onu biraz daha sıkı tutup, kendine yaklaştırdı.
"Uyu. Saat daha iki. Uzun bir yolumuz var." Jimin itiraz etmek için dudaklarını araladığında Jungkook bakışlarını ondan çekip yürümeye başladı. Jimin pes ederek gözlerini kapadı. Zaten uykusu çok olduğundan tekrar uyuması hiç zor olmamıştı. Anında uykuya teslim olduğunda Jungkook çoktan arabanın yanına varmıştı.
Jimin'i arka koltuğa nazikçe yatırıp kendisi de ön koltuğa oturdu. Yoongi hiç ses etmeden onları izlemişti. Aklından milyonlarca düşünce geçerken sadece sustu.
Jungkook biner binmez arabayı çalıştırıp sürmeye başladı Yoongi.
"Gerçekten yorgun görünüyorsun. Hiç uyumadın, sen de uyumalısın." Yoongi belki bugün bininci kez söylediği şeyi tekrarladığında Jungkook derin bir nefes verdi.
"Değilim hyung. Endişelenme." Kafasını cama çevirip dışarı izlemeye başladı.
"İnatçı." Yoongi mırıldandığında Jungkook güldü.
Öyleydi. Gerçekten inatçı bir insandı ve kendisi kadar inatçısını görmemişti de.
"Taehyung evi temizletmiş ve alışverişi halletmiş. Birkaç hafta yeter dedi." Jungkook kafasını sallamakta yetindi.
"Jungkook bir aksilik istemiyorum tamam mı?"Jungkook bakışlarını ona çevirdi. Daha sonra Jimin'e bakış attı.
"Merak etme hyung. Benimle güvende."
"Biliyorum. Ne olur ne olmaz diye evin biraz uzağında her gün nöbette iki adam olacak. Sadece bir süreliğine, daha sonra o şerefsizin foyası ortaya çıkacak."
&&&
Uzun bir yolculuğun ardından sonunda vardıklarında Jimin hala uyanmamıştı. Deliksiz uyumuştu.
'Gerçekten yorgun olmalı.' diye düşündü Jungkook, Jimin'i kucağına alırken. Ayağıyla arabanın kapısını ittirdiğinde Yoongi evin kapısını açmış onları bekliyordu.
"Ben gidiyorum Jungkook. Jimin sana emanet." diyerek Jungkook'un omzunu patpatladığında Jungkook güldü.
"İki gün sonra geleceksiniz zaten hyung. Drama yapmasana." Yoongi suratını buruşturup arabaya doğru yöneldi.
Jungkook'ta kucağında Jimin ile arkasından baktı. Yoongi arabaya binip gözden kaybolduğunda ise içeri girip kapıyı kapattı.
Bir şeyler hazırlamalıydı. Karnı açtı ve Jimin'inde acıktığına emindi. Kucağındaki bedeni koltuğa yatırıp mutfağa gitti. Dolapları karıştırarak hazır bir şeyler yaptı. Her şey hazır olduğunda ise Jimin'in yanına gitti. Yavaşça dürttüğünde Jimin ona arkasını dönmüştü. Jungkook birkaç kez daha aynı şekilde dürtmüştü. Ama uyanmamıştı.
"Jimin?" Endişeyle bir öncekilerden daha sert dürttüğünde Jimin korkuyla irkilerek uyandı. Jungkook bu tepkiyi beklemiyordu. Jimin, Jungkook'un kolunu sıkarak boş boş yüzüne baktı. Derin nefesler almaya başlamıştı.
"İyi misin Jimin?" Kafasını salladı Jimin. Onun bu tavırları Jungkook'u meraklandırdı. 'Kabus görmüştür' diye düşündü.
"Bir şeyler hazırladım. Açsındır, yiyelim." Jimin tekrardan kafasını salladı. Jungkook, önce kendi kolunu sıkıca tutan minik ellere daha sonra da Jimin'in suratına baktı. Jimin yavaş yavaş kendine gelirken, elinin altında hissettiği sıcak ten ile utanarak elini çekti.
"Özür dilerim." Gözlerini kaçırıp oynadığı ellerine çevirdiğinde Jungkook sırıttı.
"Hadi gel." Jungkook önden yürümeye başladığında Jimin'in gelmediğini hissetmişti. Arkasını dönüp ona dikkatle baktığında Jimin elini boynuna attı.
"Şey, lavabo nerede?" Jungkook kafasıyla merdivenin yanındaki holü gösterdi.
"Şu koridorda bir yerdedir." Jimin gösterdiği yere doğru giderken Jungkook gidene kadar onu izledi. Neden hep lavaboya gidiyordu?
Üşütmüş olabileceği kanısına vardığında çoktan mutfağa gitmişti. Masaya oturup onu beklerken peşinden birkaç dakika sonra o da gelmişti.
Jungkook yemeye başladığında Jimin birkaç lokmadan sonra yemeyi bırakmıştı. Jungkook her ona baktığında sanki yiyormuş gibi yapıyordu.
Fakat Jungkook onun yemediğini çoktan farketmişti.
"Aç değil misin?" diye sorduğunda Jimin şaşkınca ona baktı. Nasıl anlamıştı yemediğini?
"Doydum."
"Hiçbir şey yemeden mi?"
"Diyetteyim."
"Jimin zaten 10 kilo falansın ne diyeti? Kucağıma aldığımda kemiklerini bile hissettim. Yemeğini ye." Jungkook kızgın bir şekilde konuştuğunda Jimin kafasını iki yana salladı. Jungkook sabır dilenerek Jimin'in yanına gitti. Masanın üzerinden chopsticklerini alıp tabağından ona yemek yedirmeye çalıştı. Jimin omuzlarını düşürerek birkaç kez yediğinde midesinden gelen kusma isteği ile ağzını kapatıp Jungkook'u ittirdi. Jungkook kıçının üzerine düştüğünde Jimin çoktan mutfaktan çıkıp lavaboya koşturmuştu.
Jungkook birkaç saniye öyle durduğunda Jimin'in öğürme sesleri ile peşinden koştu.
"Jimin! Neyin var?" Jimin ağlayarak kafasını duvara yasladı. Jungkook yanına çökerek onu kendine çekti.
"Ölmek istiyorum." diyerek kafasını Jungkook'un omzuna yasladı bu sefer. Jungkook ne yapacağını bilemez bir şekilde saçlarını geriye attı ve ağlamasına izin verdi.
Bir süre Jimin yine yorgun düşünce kucağına alıp odaya götürdü. Yatağa yatırıp üzerine bir battaniye bıraktı.
Sessizce odadan çıkıp hızlıca telefonuna sarıldı.
"Hyung, bana Jimin ile ilgili elimizdeki her şeyi atar mısın?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
inicio, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ 'Benim, en güzel anlarını yaşaması gereken gençliğim bunları haketmemişti.' jjk + pjm