"Jimin? Ben dışarı çıkıyorum. Bir şey istiyor musun?" Odanın kapısının önünden Hoseok'un sesi geldiğinde elime tutuşturdukları kitabı kenara koyup kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda üzerine ceketini geçirmiş ve az önce giydiği eşofman-tişört ikilisinden kurtulup daha şık bir şeyler giydiğini farketmiştim.
"Evde bir şey kalmamış. Jungkook'a gelirken bir şeyler almasını söyledim ama bilirsin aç ayı oynamaz." diyerek kendi kendine kıkırdadı. "Bu yüzden dışarıdan hazır bir şeyler alacağım. Senin istediğin herhangi bir şey var mı?"
Kafamı iki yana sallayıp omzumu silktim.
"Aklıma bir şey gelmiyor. Kafana göre takıl sen." diye cevapladığımda ağırlığını tek ayağı üzerine verip düşündüğünü belirten sesler çıkardı.
"O zaman şöyle yapalım, sen de benimle gel. Yolda aklına gelir." Kaşlarımı çatarak onu izledim. Son derece ciddiydi. Ne dediğinin farkında mıydı?
"Hayır ya. Sen git, Jungkook kızmasın şimdi." dediğimde gülerek gözlerini devirdi.
"Niyeymiş o?" Sorduğu soruyla bakakalmıştım. Verecek cevabım yoktu ama içimden bir ses böyle bir şey yaşanırsa olacak kaosu gözümün önünde canlandırmamı söylüyordu.
"Ya şimdi boşuna olay çıkmasın. Sen git. Kafana göre takıl, zaten çok şey yemiyorum." Hoseok 'sen bilirsin' diyerek omzunu silkip gittiğinde ben de peşinden gittim. Ben mutfağa girdiğimde o da evden çıkmıştı ve kapıyı kilitlemeyi de unutmamıştı tabi.
Hoseok garip biriydi ama onun dışında gerçekten eğlenceli ve neşeliydi. Bazen bu kadar fazla neşeli olmasını garip bulsam da nedeni bilmediğim bir şekilde onu kendime çok yakın hissediyordum. Hep etrafımda olmasını istediğim arkadaş profiline tamı tamına uyuyordu ve bu da beni ona daha çok çekiyordu. Gereksiz esprileri olsa da güler yüzlülüğü bu açığını kapatabilir diye düşünüyordum.
Birden canım tatlı bir şeyler istemişti. Günlerdir şeker namına hiçbir şey yemediğim için birden bu isteğimin artması normaldi. Dolabı açarak herhangi bir meyve aradığımda bulamadığım için omuzlarımı düşürdüm ve Jungkook'a en azından evde elma bulundurmasını söylemeyi not düştüm aklıma.
Dolabı kapatacakken gözüme markasından emin olmadığım bir çikolata çarpmıştı. Almak ve almamak arasında kalmıştım. İrademe yenilmemeli ve o çikolatayı yememeliydim ama herhangi bir şeker krizine girmek istemiyordum. Yani herhalde öyle bir şey vardır? Daha önce yaşamamıştım da.
İrademe karşı direndiğim bu savaşta mağlup olan elbette bendim. Çikolatayı alıp yemeye başladığımda ayaklarım benden habersiz oturma odasına gitmişti. Kendimi koltuğa bırakıp elimdeki çikolatayı yerken, her şey bir anda gözümün önünden şerit gibi geçmişti ve ben ne halt ettiğimi şimdi farkediyordum. Çikolatayı fırlatırcasına atıp yüzümü sıvazladım.
Birkaç kere kafama vurmuştum sinirden.
"Aptalsın sen!" Kendi kendime söylenirken aklıma gelen şeyle bir anda durdum. Evde kimse yokken bunu yapmalıydım.
Hızlıca lavaboya giderek kendimi klozetin önüne bıraktım. Derin bir nefes alarak parmağımı boğazıma attım. Birkaç deneme ve öğürmeden sonra nihayet istediğim sonucu alıp kustuğumda artık midemin dahi acıdığını hissediyordum. Birkaç damla gözyaşı aktığında kollarımı karnıma doladım.
Gerçekten çok aptaldım. Kendimi bu hale getiren bendim. Ne halt etmeye buna başlamıştım ki! Çok mu zordu sanki diyet yapmak?
Sifonu çekerek oturduğum soğuk zeminden kalktım ve lavabodan çıktım. Koridorun sonunda Jungkook'u görmemle dondum. Arkası dönüktü ve sanki bir şey düşünüyormuş gibiydi. Adım seslerimi duyunca bana döndü. O koridorun sonunda ben ise lavabonun kapısının önünde birbirimize bakıyorduk.
"Ah, ben de seni arıyordum." diyerek bana yaklaştığında bir anda gerilmiştim. Ellerimi koyacak yer bulamadığımdan arkamda birleştirmiştim.
"Lavabodaydım." Önce bana daha sonra lavaboya baktığında nefesimi tutmuş onun tepkisini bekliyordum. Sessiz geçen birkaç saniyeden sonra bana döndü tekrardan.
"Hoseok birazdan gelir. İçeri geçelim." dedi ve cevabımı beklemeden gitti. Tuttuğum nefesi rahatlamış bir şekilde bıraktım.
Anlamamıştı.
Onun peşine takılarak mutfağa gittim. Masaya birkaç kupa yerleştirdi. Çok geçmeden Hoseok da gelmişti. Getirdiği şeyleri -zorla-yedikten sonra herkes odalarına çekilmişti.
Hoseok'un neden hala burada kaldığını merak ediyordum? Ya da neden sadece o kalıyordu bizimle birlikte de diğerleri değil?
Şikayetçi değildim ama meraklı bir insandım..
Uyumak için binbir şey yapmıştım. Saçma bulduğum halde kuzu bile saymıştım ama pek benim kapıma uğramamıştı uyku. Yatakta bir sağa bir sola dönüp durmuştum.
Taa ki odama bir misafir gelene kadar.
Jungkook kapıyı tıklayıp içeri gelmek için izin istediğinde gelmesini söyledim ve şimdi de karşılıklı oturmuştuk.
"Kustun değil mi bugün?" Direk konuya girdiğinde gözlerimi ona kilitledim. Hani anlamamıştı?
Cevaplamadan öylece ona bakıyordum. Ne diyebilirdim ki? Zaten cevabı biliyordu.
"Pekala. Neden yaptığını sormayacağım. Zamanı gelince, eğer istersen anlatırsın. Ama kusmak bir çözüm yolu değil Jimin. O yolun sonu iyi değil, bunu da biliyorsun." Bir anda süt dökmüş kediye dönmüştüm ve sanki annem tarafından azarlanıyormuş gibi hissediyordum. Bakışlarımı ondan kaçırdığımda derin bir nefes verdi.
Eliyle çenemi nazikçe tutarak ona bakmamı sağladı. Gözlerim yavaşça dolmaya başladığında kafasını yana eğerek gözlerimin içine baktı.
"Artık bu sınırlar içerisinde sana ağlamayı ve kusmayı yasaklıyorum. Benimle konuş ve derdini bana anlat, beraber aşalım. Tamam mı Jimin? Bunu aşmanı sağlayabilirim, sadece izin ver de elini tutup bu engellerden kurtarayım seni. Olduğun gibi güzelsin, kimse için kendini değiştirmene gerek yok. Beden senin bedenin, ister kilolu olursun, ister çok zayıf. Senin, görünüşünden dolayı seven insanlar için erimene izin vermeyeceğim."
Çenemdeki eliyle birlikte diğer eli de avuçlarımın içine kaydığında ona tutunmak istedim. Bilmiyorum, sadece düşünmek istemiyordum. Ellerime temas eden ellerini sıkıca kavradığımda şefkatli bakışlarına şaşkınlık kırıntıları serpilmişti.
Belki o an farkedemedim, anlık olan bir şey diye düşünmüştüm ama hayatım boyunca ihtiyacım olan tek şey, ellerimi sıkıca kavrayacak bir çift eldi ve bu gece o ellerin sahibini bulmuştum.
Tabi, bunu fark etmem çok da uzun sürmemişti.
×
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
:))
bölüm sonlarına meme atmayı seviyorum çünkü yazacak bir şey bulamıyorum, ne kadar çok hoşuma gitmese de boş bırakıyorum hep bu yüzden böyle capsler atmak hoş, umarım rahatsız değilsinizdir -meme olan meme değil, mim olan meme-