-11-

9.5K 924 240
                                    

O geceki konuşmamızdan sonra tam tamına bir hafta geçmişti ve bu süreç boyunca Jungkook her daim benimle bu konu hakkında küçük küçük konuşmalar yapıyor ve bana tavsiyeler veriyordu. O şirkette yaşadığım onca çileden sonra birinin benimle bu şekilde ilgilenmesi hoşuma gidiyordu.

Genel olarak somurtkan bir insan değildim ama çok şen şakrak da değildim. Bu yüzden duygularımı tam olarak belli etmezdim ama Jungkook, sanki beni okuyormuş gibi hoşuma giden her şeyi yapıyordu...

Yaşadığım şu an tam bir fiyaskoydu. Adamlar beni alıkoymuştu ve ben onlarla karşılıklı arkadaş gibi konuşuyordum. Derdimin dermanı Jungkook gibiydi. İyileşmeye bir adım daha yaklaşmış gibi hissediyordum. Daha iyiydim, yeme konusunda hala ufacık bir tereddütüm olsa da artık eskisi gibi değildi biliyordum.

Jungkook şu bir hafta boyunca benimle çokça ilgilenmişti. Benimle aynı anda yemeğe oturuyor ve aynı anda kalkıyordu. Daha doğrusu ben, benim yüzümden aç kalmasın diye onun doyduğunu hissedene kadar yemekten kalkmıyordum o da bunu fırsat bilerek tabağıma her şeyden ufak ufak tepeliyordu.

İlk günler buna itiraz etsem de daha sonra inatçılığına yenik düşmüştüm. Gerçekten, hayatımda gördüğüm en inatçı insan olabilirdi. İstediği şeyi elde edene kadar inatlaşıyordu ve bana öyle bir bakıyordu ki yemezsem beni ortadan ikiye bölecek gibiydi.

Utanmasa, lavaboya bile benimle gelecekti kusmadığıma emin olmak için.

Öyle böyle bir haftayı atlatmıştık ve şu an koltukta yan yana oturup televizyondan bir şeyler bulmaya çalışıyorduk. Evde olan bütün filmleri izlemiştik, yapacak hiçbir şey yoktu resmen.

Oflayarak yastığı kucağımdan kaldırıp kenara attım ve mutfağa gitmek için ayaklandım. Jungkook bakışlarını direk bana yönlendirmişti.

"Nereye?" Meraklı bir şekilde sorduğunda omzumun üstünden ona baktım.

"Mutfağa. Bir şey istiyor musun?" diye sorduğumda kafasını iki yana sallayıp tekrardan televizyona döndü. Omuzlarımı düşürerek terliklerimi parkeye sürte sürte mutfağa giderken Jungkook'un kıkırtısını duymuştum.

"Bu kadar sıkıldıysan dışarı çıkabiliriz Jimin." dediğinde heyecanla ona döndüm. Gözlerini kocaman açarak ona bakarken ne kadar komik göründüğümü biliyordum ama olsun, buna değerdi.

"Sen ciddi misin?" Sevinçle konuştuğumda sesim incelmişti ve neredeyse bir çocuk gibi çıkmıştı. Kendi sesimi duyduğumda az kalsın yüzümü buruşturacaktım ve Jungkook'un da rahatsızlıkla kulaklarını kapatacağını falan düşünmüştüm. Aksine kocaman gülümseyip koltuktan kalkmış ve yanıma gelmişti.

"Bu kadar sevineceğini bilseydim daha önce teklif ederdim." dedi ve elini omzuma koyup üzerime eğildi. Refleksle kafamı hafifçe geri çekmiştim. "Ama şapka ve maske takman şartıyla. Tanınmaman lazım, anlaşıldı mı?"

Gözlerinin içine bakarken hipnoz olmuş bir şekilde kafamı aşağı yukarı salladığımda omzumdaki elini sıkılaştırdı. Nedendir bilinmez, kalbim bir anda ağzımda atmaya başlamıştı. Nefesimi tuttum çünkü bakışları nefes almama engel olacak kadar derindi. Gözleri sanki içinden asla çıkamayacağım bir bataklık gibi hapsetmişti beni.

"Hadi hazırlan sen." Elini çektiğinde tuttuğum nefesimi bıraktım ve gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Sadece kafamı sallayarak geri çekildim ve doğruca odama gittim.

"Kalbim kıçımda atıyor." diyerek göğsümü tuttum.
"Az önce ne oldu öyle?"

Kendi kendime söylenirken bir yandan da giyecek bir şeyler ayarlıyordum. Rastgele düz beyaz bir tişört ile siyah kot bir pantolon giydim. Dolabın üzerindeki aynadan saçını düzeltmiştim. Çok da dikkat etmemiştim zaten şapka takacaktım. Ama bende maske yoktu ki!

inicio, kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin