"Jimin, ben duşa giriyorum." Jungkook seslendiğinde Jimin de ona karşılık olarak 'tamam' diyerek bağırmıştı. Yapacak bir şey bulamayan Jimin, sıkıntıyla ofladı.
Mutfağa gidip tezgahın üzerindeki kirli bulaşıklara baktı. Tezgaha yaklaşırken kollarını sıvadı.
"Bari makineye dizeyim." diye mırıldanıp musluğu açtı. Bulaşıkları suyun altından geçirip sırayla makineye dizerken evin içini dolduran telefon melodisiyle kaşlarını çattı. Kendi telefonu yoktu ve bu Jungkook'un telefonuydu. Ellerini durulayıp sesin geldiği yeri ararken masanın üzerinde yanıp sönen telefonu farketti. Hızlıca yanına giderek eline aldı ve Taehyung diye birinin aradığını gördü. Açıp açmamak arasında kalırken telefonu geri yerine bıraktı. Sonuçta kendi telefonu değildi ve onun işine burnunu sokmak hoş olmazdı diye düşündü. Telefon sustuğunda mutfağa geri dönmek için hareketlendiğinde tekrar çalan telefonla gözlerini devirdi.
"Ne kadar hayranın varmış seninde." Söylenerek telefonu açtı.
"Jungkook? Şükürler olsun, açtın. Neyse, biz geliyoruz. Evet beşimiz birlikte." Kalın ses kulaklarını doldururken Jimin kaşlarını kaldırdı. Nereye geliyorlardı? Buraya mı?
"Jungkook duşta. Daha sonra arasanız?" diye mırıldandığında ahizenin diğer ucundaki Taehyung birkaç saniye durdu.
"Jungkook duştaymış." Telefonu kulağından uzaklaştırıp diğerlerine söylese de Jimin duymuştu.
"Ne! Jimin varken eve birini mi atmış. Salak mı bu çocuk?" İnce sesli biri cırladığında Jimin gözlerini kıstı.
"Ben zaten Jimin'im."
"Konuşan kişi Jimin'miş." Tekrar diğerlerine söylediğinde Jimin gözlerini devirdi. Neydi bu çocuk grubun sözcüsü falan mı?
"Yuh! Daha iki gün olmadı." Duyduğu şeylerle gözlerini kocaman açtı Jimin. Cevap vermek için hazırlandığında arkasından gelen adım sesleri ile oraya döndü.
Elindeki havluyla bir yandan saçlarını kuruluyor diğer yandan da merakla Jimin'e bakıp kafasını iki yana salladı.
"Kiminle konuşuyorsun?" Diye sorduğunda Jimin dudaklarını büktü.
"Bilmiyorum, adı Taehyung'muş. Zırt pırt arayınca ben de açayım dedim. Duşta olduğunu söyledim şimdi de susmuyorlar." Dudaklarını büzerek konuşan Jimin'e gülümsedi Jungkook. Elini uzatıp telefonu ondan aldı. Parmakları birbirine sürtündüğünde elektrik çarpmış gibi ikiside ellerini geriye çekince telefon yere düşmüştü. Jimin gözlerini kaçırıp, neredeyse koşarcasına mutfağa gitmişti. Jungkook eğilerek düşen telefonu aldı.
"Jungkook ne oldu? O ses neydi?" Taehyung merakla sorduğunda Jungkook derin bir nefes aldı.
"Bir şey yok hyung. Telefon yere düştü sadece." diye açıklama yaptığında Seokjin telefonu Taehyung'un elinden alıp konuştu.
"Jimin'le mi yattın?" Jungkook gelen soruyla anlık şoka girmişti.
"Ne?"
"İddiayı ben kazandım beyler. Beni yemeğe götüreceksiniz." Seokjin kahkaha atarak konuştuğunda Jungkook, mutfağa bakış atarak fısıldadı.
"Ne iddiası? Ne diyorsun?"
"Jimin'in cazibesine en fazla iki gün dayanacaktır diye iddiaya girmiştim diğerleriyle. Tabi onların bu iddiadan haberi yok ama artık öğrendiler."
Jungkook gözlerini devirdi."Hyung saçmalama ya. Neden aradınız beni?"
"Oraya geliyoruz. Beraber akşam yemeği yeriz ve Jimin ile tanışırız diye düşündük." Jungkook kafasını salladı.
"Tamam gelin."
"Geldik bile, kapıyı aç."
&&&
Jimin kollarını göğsüne birleştirmiş bir şekilde sandalyede oturuyor, bahçede koşuşturan 5 kişiyi izliyordu. Jungkook da aynı şekilde sağ tarafında oturmuş arkadaşlarına takılıyordu.
Jimin yavaşça sağa doğru eğildi.
"Jungkook, siz örgüt müsünüz?" Jimin'in sorusuyla büyük bir kahkaha attı Jungkook. Onun kahkahasını duyan Yoongi gözlerini kısarak ikiliye baktı.
Bir şeyler olacaktı, hissediyordu.
"Niye böyle düşündün?"
"Kaç kişisiniz dörtden sonra saymayı bıraktım." Omuzlarını silkip konuştuğunda Jungkook ona döndü. Bir kolunu masaya dayayıp diğerini de Jimin'in oturduğu sandalyenin arkasına atıp Jimin'in üzerine eğildi.
"Biz küçüklükten beri yakın arkadaşız. En büyüğümüz Seokjin hyung, daha sonra sırayla Yoongi hyung, Hoseok ve Namjoon hyung ve Taehyung hyung geliyor. En küçükleri de benim. Bir kursta tanışmıştık, 7 seneyi birlikte devirdik."
"Bu harika bir şey. Böyle arkadaşlarının olması çok güzel. Umarım daima birlikte olursunuz Jungkook." Jimin, belki burada olduğundan beri ilk defa bu kadar içten gülümseyerek konuşmuştu. Jungkook, onun gülümsemesi ile afallamıştı. Bakışlarını yüzünde gezdirdi.
"Çok güzelsin, biliyorsun değil mi?" Jungkook kendini tutamayarak iltifat ettiğinde, Jimin'in yanaklarına pembelikler ulaşmıştı.
"Yavaş be." Hoseok sinsice sırıtıp karşılarına otururken konuştu. Jungkook gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve Hoseok'a döndü.
"İşine baksana sen." diyerek kollarını kendine çekip eski haline döndü Jungkook.
"Sakin yahu. Bölmedim fingirdeşmenizi."
Jimin oturduğu yerde yok olmak için yalvarırken diğerleri de çoktan masaya oturmuştu. Jimin ne yapacağını bilmiyordu. Burnuna dolan et kokusu midesini bulandırıyordu. Yüzünü buruşturup yemeklere bakarken Jungkook onun bu haline üzülmüştü.
"Jimin, sen onları yiyeceksin onlar seni değil." Namjoon, Jimin'in bakışlarını farkedince Jimin çubukları eline aldı.
Jungkook, alttan Jimin'in bacağını dürttü.
"Siz aramadan önce yemişti. Karnı pek aç değildir o yüzden." Tabağındaki etten bir parça alıp konuştuğunda Jimin kafasını sallayıp onu onayladı.
"Kusura bakmayın." diye mırıldandı gözleri dolarken. Bu huyuna sinir oluyordu Jimin. En ufak baskı hissettiğinde bile gözleri doluyor, ağlıyordu.
"Niye ağlıyorsun şimdi?" Taehyung şefkatle sorduğunda Jimin dolan gözlerini saklamak için kafasını eğdi.
"Ben..sadece" Eğdiği kafasını kaldırdığında 6 çift gözün kendisine soru işaretleri dolu gözlerle baktığını gördüğünde kafasını iki yana salladı. "Size afiyet olsun."
Sandalyeden kalkıp hızlıca içeri girdiğinde kendini lavaboya atıp ağlamaya başlamıştı.
"Siz başlayın." diyerek kalktı ve Jimin'in peşinden eve girdi Jungkook.
"Jimin?"
"B-burdayım." Lavabodan gelen ses ile oraya yöneldi Jungkook.
"Jimin, iyi misin? Ağlama." Kapıyı tıklatıp sorduğunda Jimin burnunu çekip kapıya yöneldi. Kapıyı açıp, birkaç saniye bakıştılar.
"Ne oldu?" Jungkook sorduğunda Jimin'in çenesi tekrar titremeye başladı. Kafasını sallayıp kollarını Jungkook'un bedenine sardı Jimin. Dengesini kaybeden Jungkook birkaç adım geriye giderek sırtını duvara çarptı. O da kollarını kendisine sıkıca sarılan Jimin'e sarıp, kokusunu içine çekti.
Ne olduğunu sonra konuşurlardı, şu an önemli olan kollarındaki bu küçük adamın kendini iyi hissetmesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inicio, kookmin
Fanfictiontamamlandı ✔️ 'Benim, en güzel anlarını yaşaması gereken gençliğim bunları haketmemişti.' jjk + pjm