-15-

7.4K 831 476
                                    

Gecenin bir saatiydi. Günün aydınlanmasına çok az kalmıştı ve ben uyku dolu gözlerle oturduğum banyonun fayans duvarlarını izliyordum. Gözlerim acıyordu artık. Uyumak istiyordum ama midem buna izin vermiyordu.

Yaklaşık 1 saat önce aşırı bir mide bulantısı ile uyanmıştım. O zamandan beri neredeyse midemi çıkarmadığım kalmıştı. Artık acımaya bile başlamıştı.

Yaşlı gözlerimi silerek kalkacakken hissettiğim öğürme ile acı acı kustum. Midemi bozmuştum galiba.

Bir süre daha oturduktan sonra ellerimle yerden destek alarak zor da olsa kalktım. Ayaklarımdaki bütün güç bir anda çekilmiş gibiydi resmen. Adım atacak mecalim kalmamıştı.

Doğruca odamın yolunu tuttuğumda vakit kaybetmeden yatağa girdim ve cenin pozisyonu alarak tüm yorganı üzerime çektim.

Havalar soğumaya başlamıştı. Bundan şikayetçi değildim..

Uyumak için kapattığım gözlerim kapının çarpma sesiyle titreyerek açılmıştı. Kaşlarımı çatarak yattığım yataktan doğrulmaya çalıştım ama acıyan midem yüzünden inleyerek geri yatmak zorunda kalmıştım.

Şimdilik boş vererek yatağa yattım ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

&&

Uyandığımda evin sessizliği beni ürkütmüştü. Çünkü genellikle Taehyung ve Hoseok'un gürültülü konuşması, Namjoon'un bitmek bilmeyen telefon konuşmaları ile Jin'in mutfakta çıkardığı seslerle dolu olurdu ev. Yoongi'nin nelerle uğraştığını hala çözememiştim tabi..

Şimdi ise tek ses çıplak ayaklarımın tahta zeminde çıkardığı gürültüydü. Herkesin odasına tek tek bakmıştım ama kimseyi bulamamıştım.

Neler oluyordu?

Fakat birkaç dakika sonra evin kapısı gürültü ile açılmıştı. İçeriye montun fermuarını boğazına kadar çeken ve yüzü kıpkırmızı olan Jungkook girmişti.

"Evde neden kimse yok?" diye sorduğumda Jungkook yüzüme bakmaya bile tenezzül etmeden elindeki poşeti koltuğun üzerine fırlatıp odasının olduğu yere doğru adımladı.

"Jungkook?" diyerek peşinden gittim ve kolunu tutarak bana dönmesini sağladım.
"Neyin var?"

"Sanane." Kolunu silkeleyip elimin boşluğa düşmesine sebep olduğunda Kaşlarımı çattım.

"İyi misin sen? Ne bu tavırlar?" diye sorduğumda sahte bir şekilde gülerek bana baktı.

"Asıl sen iyi misin Jimin? Hayatımda gördüğüm en dengesiz insansın sen." Tamamen bana dönmüştü artık. Kollarını göğsünde birbirine kavuşturup sorduğunda dudaklarım istemsizce aralandı.

"Hiçbir şey anlamıyorum." Kafamı iki yana sallayarak kısık bir sesle konuştuğumda kollarını indirip bana doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Ellerini, omuzlarıma koyup hafifçe bana doğru eğilip tam olarak gözlerimin içine baktı.

"Sana birkaç soru soracağım. Bana dürüstçe cevap ver." Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladığımda derin bir nefes aldı.
"Dün kustun mu, kusmadın mı? Kustuysan neden kustun Jimin?"

"Evet kustum ama midem bulandığı için. Sanırım midemi bozdum. Yemin ederim, Jungkook."

"Jimin dün karnın ağrıdığı için ilaç dışında hiçbir şey yiyip-içmedin. Bana yalan söyleme." Kafasını iki yana salladığında bana inanmadığını açıkça belli etmişti. Şaşkınca ona bakarken aramıza mesafe koydu.

"Ben, birazcık da olsa düzeldin diye düşünmüştüm. Teşekkür ederim, bütün çabam boşunaymış." Omzuma çarparak kapıya doğru yürüdüğünde sarsılarak geriye birkaç adım atmıştım.

"Jungkook! Lütfen gitme!" Peşinden giderek ona yetişmeye çalışırken kapıyı çekip çıkmıştı bile çoktan. Üzerime de kilit vurduğunda zaten gücü olmayan bacaklarım yüzünden yere kapaklanmıştım. Ellerimi yere koyarak derin nefesler alırken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Bana inanmamıştı. Anlattığım şeye güvenmemişti bile. Halbuki gerçekten iyileşmiştim ben. Onun sayesinde daha sağlıklı bir birey olmuştum. Ben iyileştirmişti o.

Şimdi ise beni suçluyordu. Ama doğru söylüyordum...

Evet dün, karnım ağrıdığı için Heejin'in verdiği ilacı içmiştim sadece. Kendimde yemek yiyecek gücü bulamamıştım, ne kadar ısrar etse de tek lokma sokamamıştım ağzıma.

"Heejin!" diyerek oturduğum yerden hırsla kalktım. Ev telefonunun yanına giderek yanında duran defterden Jungkook'un numarasını bularak çevirdiğimde hiçbir sonuç alamamıştım. Omuzlarım çaresizlikle düşerken telefonu sertçe yerine koymuştum. Koymamla birlikte kablolar sallanmaya başladığında gözlerimle kabloları takip ettim ve kesildiğini gördüm. Gözlerimi kapatıp iç çektim. Biri kabloları kesmişti.

"Bundan sonra onunla görüşemeyeceksin Jimin." Arkamdaki şahıs ince sesiyle gülerek konuştuğunda gözlerimi devirip ona döndüm.

"Her şey planladın değil mi?" diye sorduğumda yüzünden düşmeyen sinir bozucu gülümsemesi ile kafasını aşağı yukarı salladı.

"Ben kazandım, Jimin."

"Hiçbir zaman yarışmamıştık ki Heejin. Jungkook'un başından beri kiminle olduğu belliydi. Sen sadece o küçük beyninle kendi kafanda hayaller kurdun fakat senin ona duyduğun duyguların aynılarını başkasına duydu..." dedim ve içimdeki acıya rağmen gülümseyerek işaret parmağımla kendimi gösterdim.
"...o da benim."

Heejin bozulmasına rağmen sırıttı ve topuklularını yere vurarak bana doğru adımladı.

"Çok yakında bu saçmalık bitecek ve birisi evine dönecek Jimin." diyerek kahkaha attı. İğrendiğim kahkahası kulaklarımı doldurduğunda buruşturduğum yüzümü başka bir yere çevirdim.

Fakat o sırada kahkahasının yanında kulakları sağır eden bir siren sesi duyduğumda çatılan kaşlarımla Heejin'e dönmüştüm.

"O da sensin."

inicio, kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin